Şimdi muhtemelen nasıl olup uyuyabildiğimi sormak için can atıyorsunuzdur. | Open Subtitles | وربما أنك تتوق حتى تسألني كيف بإمكاني النوم ليلاً ؟ |
O insanların masum olduklarını biliyordun ama asıldıklarını görmek için can atıyordun, böylece benim izlememi sağlayacaktın. | Open Subtitles | كنت تعلم أن هؤلاء الرجال أبرياء ورغم ذلك كنت تتوق بجنون لرؤيتهم يشنقوا حتى أشاهد ذلك |
Sormam için can attığını biliyorum. İçeri girmeyi nasıl başardın? | Open Subtitles | أنا أعلم أنك تتوق لتخبرني عن كيفية دخولك؟ |
Onda almak istediğin bir şey gördün ve alabileceğini biliyordun. | Open Subtitles | لقد رأيت فيه شيئاً كنت تتوق إليه. وأدركت أن بإمكانك أن تسلبه إياه. |
Yıllardır gerçekleştirmek istediği bir fikirdi. İsa'nın annesini oynayacak. | Open Subtitles | إنها فكرة قديمة كانت تتوق للقيام بها إنها ستمثل دور والدة يسوع |
Senin şikayetlerini duymaya hasret kaldığım için gelmeyi kabul etmedim. | Open Subtitles | أنا لم أوافق على هذا لأنك عائب كان صوتا تتوق إليه. |
Styles'tan Louboutin çizmelerimi alan kız çantanı almak için ölüp bitiyor. | Open Subtitles | فتاة (ستايلز) التي أخذت حذاء (لوبوتين) تتوق لأخذ حقيبتك، فإليك الإتفاق |
İngitere'ye dönmeyi nasıl başardığımı öğrenmek için can attığınızdan eminim. | Open Subtitles | وأنا أعتقد بأنك تتوق لمعرفة كيفية رجوعي الى لندن؟ |
Onun intiharındaki sis perdesini kaldırmaya da can atıyorsun. Aydınlatılması güç. | Open Subtitles | وأنا أعلم أنك تتوق لمعرفة سبب انتحاره الغامض |
Arkadaşınla tanışmaya can atan bir sürü susamış gemi var. | Open Subtitles | لدينا الكثير من السفن هنا التي تتوق للتعرف عليكم |
Katilin ya acelesi vardı ya da yakalanmaya can atıyor. | Open Subtitles | كان القاتل إما في عجلة من امرنا، أو تتوق للحصول على صيدها. |
Diş seminerinin nasıl geçtiğini öğrenmek için can attığını biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أنكِ كنت تتوق لمعرفة ما حدث في ندوة طب الاسنان |
Şimdi orada değilim, ve sen beni görmek için can atıyorsun. | Open Subtitles | أما الآن وأنا غير موجود، فإنك تتوق لرؤيتي |
- Kaliforniya'ya dönmeye can atıyorsun. | Open Subtitles | هل تتوق للعودة إلى كاليفورنيا ؟ |
İnsanlar, kendi politik kuruluşlarının oluşturulması için can atmaya başlamıştı. | Open Subtitles | ... وكانت شعوب تلك الدول تتوق إلى خلق كياناتها السياسية الخاصة بها ... |
Ve karşılığında çok istediğin bir bilgiyi sağlayabilir. | Open Subtitles | وبالمقابل يمكننا إعطاؤك المعلومة التي تتوق لمعرفتها. |
Ona nasıl karşı duracağını öğrenmedikçe ondan, o çok istediğin saygıyı asla göremeyeceksin. | Open Subtitles | حتى تتعلم طريقة مواجهتها بنفسك، لن تحظى البتة على احترامها الذي تتوق إليه بوضوح. |
Paparazzi yayınlarına olmak istediğin manşet bu mu? | Open Subtitles | T.M.Z أليس هذا هو العنوان الذي تتوق إلى قرائته في الـ |
Birine istediği hayatı veremeyeceğini bilmek nasıl bir duygu? | Open Subtitles | ما شعورك بالعجز عن إعطاء إحداهن الحياة التي تتوق لها؟ |
Yıllardır istediği hediyesini alacak. | Open Subtitles | "من المؤكد أنّها ستحصل علي هدية كانت تتوق لها لسنوات" |
"El yordamıyla şehvetle titreyen dokunulmaya hasret bir ten." | Open Subtitles | الأيادي تلمس، تتحسس، الجلد يرتجف شهوة، تتوق للملامسة. |
Ağzından laf almak için ölüp bitiyor. | Open Subtitles | إنها تتوق للحصول على محاولة معك |