10'la 12 arası iyidir ama şansımız varsa altı da yeter. | Open Subtitles | لكـن ستـة تكفي اذا كنت محظوظة . لا يبدو أننا وفقنا |
Bir gramlık antimaddenin enerjisi, bir arabayı Dünya'nın çevresinde 1000 tur sürmeye veya uzay mekiğini yörüngeye oturtmaya yeter. | TED | الطاقة الناتجة من جرام واحد من مادة مضادة تكفي لقيادة سيارة ألف مرة حول الأرض أو لوضع مكوك الفضاء في مداره حول الأرض. |
- Kendi gözlerimle görmeliyim. - Sözüm yeterince iyi değil mi? | Open Subtitles | ـ أريد أن أراها بعيناى ـ أليست كلمتى تكفي لك ؟ |
Ayrıca ısıtmalı bir havuzumuz ve herkese yetecek kadar mayomuz var. | Open Subtitles | و لدينا أيضا حوض للسباحة مدفأ و بذات سباحة تكفي الجميع |
Haklı olabilirsin, ancak iş sinema filmleri çekmeye gelince hayaller yetmiyor. | Open Subtitles | ربما أنت محق لكن في صناعة الأفلام، الأحلام لا تكفي |
Dünyamızın hassasiyeti ve karmaşıklığı en aklı başında kozmolojisti bile biraz delirtmeye yeterliydi. | Open Subtitles | دقة و تعقيد عالمنا تكفي لجعل أكثر علماء الكون ذكاءً أن يُصاب بنوع من الجنون |
Bir saat, bankanızı arayıp bütün paranızı, kadehlerinizin altında yazılı olan hesap numarasına aktarmak için yeter de artar bile. | Open Subtitles | ساعة تكفي للإتصال بصرافيكم لتحويل كل ما لديكم للحساب الذي رقمه على أسفل كؤوسكم. |
Altı dolar. Sandviç almaya yeter. Ama sana 12 vereceğim. | Open Subtitles | ستة دولارات تكفي لشراء سندوتش ولكن بالنسبة لكما سأعطيكما اثني عشر |
- Bayan Monroe. Bence 7 saat harcamak yeter. | Open Subtitles | أعتقد أن سبعة ساعات على هذا الموضوع تكفي |
Dozu üç katına çıkardım. Bir balinaya yeter. Hadi gelin. | Open Subtitles | جعلت الجرعه ثلاثه أضعاف تكفي لحوت الأن,هيا |
Senden aldığım birkaç yıl beni zar zor hayatta tutmaya yeter. | Open Subtitles | السنوات القليلة التي انتزعتها منك بالكاد تكفي لإبقائي حياً |
O zaman böyle kalsın. Ailemiz yaşananlardan ötürü yeterince küçük düştü zaten. | Open Subtitles | لنبقي الأمور كما هي عليه إذاً عانت أسرتنا إهانة تكفي طيلة العمر |
Ve yemek sırasında, daha fazla kanat yemek istedim, ama fark ettim ki herkes için yeterince yoktu, bu yüzden itiraz etmeye karar verdim. | TED | وخلال العشاء أردت حبة أخرى من الدجاج و لكن أعتقدت أنها لا تكفي للجميع و قررت عكس ذلك |
Örneğin, arkadaşları marketleri yeterince popüler olup beyaz rakiplerinden iş çaldıklarında lince uğradılar. | TED | أصدقاؤها على سبيل المثال، قُتلوا عندما حدث أن متجرهم أصبح ذو شعبية واسعة تكفي لجذب الزبائن من المنافسين البيض. |
Bu şehrin ikimize yetecek kadar büyük olmadığını mı söylüyorsun? | Open Subtitles | هل أفهم من كلامك أن هذه المدنية لا تكفي كِلينا؟ |
Bu kekin içinde 2 km yürütmeye yetecek kadar enerji olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | إنه يبين لنا أن هناك طاقة في شريحة الكعك تكفي للسير ميلاً. |
Kasetler onu mahkum etmeye yetmiyor. | Open Subtitles | أشرطة الفيديو لا تكفي لإثبات التهمة عليه. |
Basitçe kabul edip etmediğini söylemen yeterliydi. | Open Subtitles | أتعلم ، رفعة إصبع بسيطة . أو إنزال إصبع قد تكفي |
Çok şey hakkında az şeyler biliyoruz bu da bizi tehlikeli yapmaya yetiyor. | Open Subtitles | حسناً، نحننعرفالكثير، أشياء تكفي لجعلنا خطيرين |
Sokaktaki insanları kullanarak yaptığım gösterim yeterli olur sanmıştım ama görünüşe bakılırsa kötü şeyler sadece önemli kişilerin başına gelince kötü oluyor. | Open Subtitles | تمنيت لون أن مظاهرة للناس في الشوارع تكفي ولكن يبدو أن الأمور السيئة لا تحدث حقا إلا عندما تحدث لأشخاص مهمين |
Maalesef, bilgelik olmadan zeka yetersiz kalır. | TED | لكن السيئ أنه بدون الحكمة، فالعبقرية وحدها لا تكفي. |
Seni dürttüm, sana dokundum, sana tutundum bunlar bana dava açman için bile yeterli. | Open Subtitles | لدرجة تكفي لأن تُقدم بي بلاغ لقد وخزتك ، لمستك و إحتضنتك |
İşin gerçeği, ne kurallar, ne de ödüller işleri yoluna sokmak için yeterlidir. | TED | والحقيقة هي أنه لا القواعد ولا الحوافز تكفي للقيام بالمهمة. |
Seks yapmadıkça hangi erkek bu geceye daha fazla katlanabilir. | Open Subtitles | يجب أن تكفي لليلة و خصوصاً أننا لم نمارس الجنس |
Naylon bir çantadan daha sefil olan çantan beni aşağılamaya yetmedi mi? | Open Subtitles | ألا تكفي الحقيبة البالية و التي أسوء من الكيس لإهانتي؟ |
Evde geriye kalan tek yemek kırıntısı bir fareye bile yetmeyecek kadar ufakmış. | Open Subtitles | وقطعة صغيرة من الغذاء تركها على أرضية منزلهم لقد كانت فتات حتى هي لا تكفي لفأر صغير |
Geçen yıl New York'taki 155.000'den fazla vatandaş nitelikli olmak için yeteri kadar puan topladı. | TED | العام الماضي، أكثر من 155,000 مواطن في منطقة نيويورك فقط. حازوا نقاط تكفي للتأهل. |
gerisi din, yüksek öğretim ve hastanelere. ve 60 milyar ABD Doları sözünü ettiğimiz dev sorunları çözmek için yeterli değil. | TED | الباقي يذهب الى الدين و التعليم العالي و المستشفيات تلك ال 60 مليون دولار لا تقترب ان تكفي لمعالجة تلك المشاكل |