Düşündüm de belki işler istediğin gibi gitmezse, kızgın ve mutsuz olurdun. | Open Subtitles | اعتقدت ربما إذا لم تقم بالأمر كما تريد ستكون حزين و تعيس |
Ejder demiş ki; üzgünüm çünkü senin gibi olmak istiyorum fare. | Open Subtitles | قال التنين: أنا حزين لأنني أريد أن أكون مثلك أيها الفأر |
hüzünlü bir barış sabahın getirdiği. Güneş, kederinden gösteremiyor yüzünü. | Open Subtitles | أتى الصباح معه بسلام حزين ولم تطل الشمس برأسها حزناً |
Buna üzüldüm. Hep sizin uyumlu bir çift olduğunuzu düşünürdük. | Open Subtitles | أنا حزين لسماع هذا نحن نعلم أنك لطيف في معاملة الأزواج0 |
Ne büyük ziyan. Ne kadar acıklı, özürlü, zararlı. Bay Cross eksik sayfalar var bu anlaşma geçersiz. | Open Subtitles | انا حزين هناك شيء مفقود فى هذه الاوراق عديمة الفائده |
Hayır canım, senden bu kadar ayrı kalacağım için üzülüyorum. | Open Subtitles | كلا، عزيزتي، أنا حزين فقط لأنني سأبتعد عنكم لوقت طويل. |
Hiç bir zaman suratını asma, bu sadece kötü haberler getirir. | Open Subtitles | لا يمكنني تصديق هذا. لاتذهب بوجه حزين سيحمل فقط الأخبار السيئة. |
Kariyerinden kalan son parçalara tutunan mutsuz, egoist, vasat bir aktör. | Open Subtitles | رجل حزين واناني يتشبث بآخر ما تبقى له من حياته المهنية |
-Bir tek bana güveniyor. -Zavallıcık, ne kadar da mutsuz. | Open Subtitles | انه يثق بى انا فقط يبدو حزين , يا للمخلوق المسكين |
Çocuk, bu ödüllendirilen yalanlar sisteminde öyle uzmanlaştı ki, kimse bu sessiz çocuğun nasıl mutsuz bir çocuğa dönüştüğünü fark etmedi. | Open Subtitles | أتقن لعبة الكذب التي كانت تكافئه جيدا لم يلاحظ أحد بأن الطفل الهادئ ذاك كان قد تحول الى طفلٍ حزين |
Gerçeği bilmek istemediğin için üzgünüm, ne? | Open Subtitles | حسنُُُ، أنا حزين بأنك لاتريد معرفة الحقيقة ماذا؟ |
Gidiyorsun diye gerçekten üzgünüm. | Open Subtitles | أتعلمين يا أمي, لا أستطيع تصديق ذلك ولكني حزين نوعا ما لرؤيتك تذهبين |
Light çok üzgünüm ama arkadaş olamazdık. | Open Subtitles | لايت أنا حزين جداً لا يمكن أن نكون أصدقاء |
Sosyal hayatımı açığa çıkaracaksan, çok hüzünlü bir manzara görürsün. | Open Subtitles | إن كان هذا رأيك في حياتي العامة فإنه حزين جداً |
Ve dördüncünün öyle hüzünlü bir adı var ki söylemeye dilim varıyor. | Open Subtitles | و الفلم الرابع يمتلك عنوان حزين للغاية لدرجة أنّي لا أستطيع نطقه |
Marquet ayrıldığını söyledi. Bunu duyduğuma üzüldüm. | Open Subtitles | ماركويت أخبرنى أنك تركت هذا عملك أنا حزين لسماعى هذا |
Hepsi harika bir spor filminde toplanmış bir dostluk filmi, bir spor masalı, acıklı bir filmdi. | Open Subtitles | فيلم صديق,قصة رياضية, فيلم حزين وعاطفي كل هذا ملتف داخل فيلم رياضي عظيم مستضعف |
Tüm gençliğini kendi insanlarından uzakta ve yalnız geçirdiği için üzülüyorum. | Open Subtitles | أنا حزين لأنّه عاش بعيداً عن قومه وتربى وحيداً. |
Pek kötü, çok yazık. Şimdi beni geri gönder, balık parmaklı. | Open Subtitles | هذا سيء و حزين أرسليني للأعلى ، يا صاحبة أصابع السمك |
Böyle kederli bir günde, beyler, ticaret yapılmak zorunda. | Open Subtitles | إنه ليوم حزين أيها السادة يجب أن تتخلله تجارة |
Ve onun karanlık, acı dolu tohumunu bu dünyaya getiremeyeceği için minnettarım. | Open Subtitles | وانا ممتن لذلك هو لن يتحمل . انه حزين, البذرة المظلمة تثمر |
zavallı küçük köpekçik kapının kenarında oturmuş onun eve gelmesini bekliyor. | Open Subtitles | انه كلبٌ حزين واقفاً امام الباب ينتظرها لأن ترجع إلى المنزل |
Pete'in intiharının cevabını bulamayan, yas tutan bir topluluktu. Hiçbir cevap yok. | TED | في مجتمع حزين والذي لم يكن يملك أي أجوبة عن أسباب انتحار بيت، لا جواب على الإطلاق |
Beş polis memurunun bu sabah rüşvet almak ve uyuşturucu işine karışmaktan suçlandığını duyurmaktan üzüntü duyuyorum. | Open Subtitles | أنا حزين للإعلان هذا الصباح عن لائحة الإتهام على خمس ضباط شرطة بتهم الرشوة و التعامل مع المخدرات. |
Çünkü her sözümü dinliyormuşsunuz gibi gelmiyor bu da beni fazlasıyla üzüyor. | Open Subtitles | لاني اعتقد بأنكم لا تطيعون اوامري طوال الوقت وهذا يجعلني حزين جداً |
Olmamı isteyebileceğinizden daha mutsuzum. | Open Subtitles | أنا حزين كما كنتِ تريدين دائماً أن أكون. |
Bir daha sizinle görüşemeyeceği ve doktoru değişeceği için üzülüyor. | Open Subtitles | هو حزين بشأن عدم رؤيته لكِ مجددًا و تغيير أطباءه |