| Çok hoşuma giden bir elbise patronunu götürmeye söz vermiştim. | Open Subtitles | كنت قد وعدتها أن أحضر معى تصميم فستان قد أعجبها |
| Evet giydim. Evet, evet kadın elbisesi giydim. Bir elbise giydim. | Open Subtitles | نعم , أنا أرتدي فستان نعم نعم , أنا أرتدي فستان |
| Ama dediğim gibi, bir seferde yalnızca bir elbise giyinebilirsin. | Open Subtitles | ولكن كما قلت تستطيعى أرتداء فستان واحد فى الوقت نفسه |
| Fakat iyi görünen ve temiz kokan bir erkekten elbise alamam. | Open Subtitles | لكن لا يمكنني اخذ فستان من رجل شكله جميل ورائحته زكية |
| Geçen hafta annem tavuk yemi çuvalından bana bire elbise dikti. | Open Subtitles | الأسبوع السابق أمي صنعت فستان من أجلي من أكياس غذاء الدجاج |
| Her neyse, bana bir elbise giydirsen bütün işlerini yaparım. | Open Subtitles | على كل حال , البسنى فستان وسأعمل لكم كل اعمالكم |
| Annemde beyaz bir elbise ve şen dul şapkası vardı. | Open Subtitles | كانت أمي ترتدي فستان أبيض مقوّس وإحدى تلك القبعات العملاقة |
| Neden ikinize de uyan bir elbise bulana kadar alışverişe devam etmediniz, anlamıyorum. | Open Subtitles | أنا لا أفهم لماذا لم تستمروا بالتسوق حتى تجدوا فستان مناسب عليكما معاً. |
| Hatta bütün koleksiyonumda uygun bir şey olmadığına göre yeni bir elbise alacağım. | Open Subtitles | في الواقع سأشتري فستان جديد فكما يبدو لايوجد شيء يستحق في مجموعتي هذه |
| - Siyah elbise. - Adamın elinde bulduğumuz kumaş gibi. | Open Subtitles | فستان أسود قصير إنه نفس القماش الذي وجدناه في يده |
| Bugün mağazada aldığım bu pembe şifon elbise için minnettarım. | Open Subtitles | أقدم الشكر على فستان الشفون الوردي الذي حصلت عليه بالمتجر. |
| Seni yıkayıp paklayacağız ve sonra da sana bir elbise bulacağız. | Open Subtitles | ونحن سوف نجعلك مغسولة ونظيفة وبعد ذلك، سوف نجد فستان لك. |
| İşte bu yüzden CD kapağındaki adam kadın elbisesi giyiyordu. | Open Subtitles | عشان كده الراجل اللى على السى دى كان لابس فستان |
| Biraz kıçını başını açsan ya da etten yapılmış bir kıyafet giysen? | Open Subtitles | إلا تستطيع أن تتقومي بإغرائه أو أرتدي فستان مصنوع من اللحم ؟ |
| Elbisen seksi olsun istiyorsan, yakası Lisa'nınki kadar açık olmalı. | Open Subtitles | اذا كنت ترغبين بالتحدث عن الاثارة عليك ان تري فستان ليزا ذو الفتحة الواسعة |
| - Bayanın elbisesini konuşuyorduk. | Open Subtitles | ـ لا شئ ـ لقد كنا ننتاقش حول فستان هذه السيدة ـ إنه فظيع |
| Mesela bu gelinlik... "çatal-kaşıklardan yapılmış. Bu gelinlik de alüminyumdan. | TED | فستان الزفاف هذا هو في الواقع مصنوع من شوكة الأكل. وهذا الفستان هو في الواقع مصنوع من الألمونيوم. |
| Yani, bana o kıyafeti o verdi. Büyük bir kurmacaydı. | Open Subtitles | اعني , هي اعطتني فستان رديء تلك كانت مكيدة كبرى |
| Yani, sadece bu elbiseyi satın almakla kalmıyor... daha çok şey almış oluyorum. | Open Subtitles | لذا اترين, انا لا اشتري مجرد فستان الذي اشتريه أكثر من ذلك بكثير |
| 14. doğum günü partimdi. İlk gece elbisemi giymiştim. | Open Subtitles | كانت حفلة عيد ميلادى الرابع عشر إرتديت أول فستان رسمى لى |
| Ben çocukken şunun gibi milyonlarca elbisem vardı herhalde. | Open Subtitles | إلهي, لابد وأنه كان لدي مليون فستان مثل هذا عندما كنت طفلة |
| Çünkü dolabımdaki küçük, Chloe marka elbisenin etiketinde Rose'un ismi yazıyor. | Open Subtitles | لأنني لدي فستان مثير في خزانتي باسمِ روز في جميع أنحائه |
| Okul yöneticisine at üzerinde, pullu elbiseli ...bir sirk kızı olmak istediğimi söyledim. | Open Subtitles | قلت للمربية أردت أن أكون فتاه سيرك .على حصان أبيض مع فستان لماع |
| "Saklanırken aksırma, yalan söylerken gülme ve asla ve asla gelinliği, arabası veya köpeği çalınmış bayanların parasını alma." | Open Subtitles | لا تعطس عندما تختبئ ولا تبتسم عندما تكذب وتحت اى ظرف لا تاخذ مال من امراة فقدت كلبها او فستان زفافها او عربتها |
| Bir annemiz yok. Onunla birlikte kim gelinliğini seçmeye gitti? | Open Subtitles | نحن حتى ليس لنا ام حتى تختار معها فستان الزفاف |
| Düğün için yardım edebilirsin ve buradan kendi elbiseni alabilirsin! | Open Subtitles | ستقومي بمساعدتي بزفافي ويمكنك أيضاً شراء فستان زفافك من هناك |