"فكلّ" - Translation from Arabic to Turkish

• her
• tüm
• şey
• tek

Eğer yok olurlarsa, her türden besin zinciri kırılır ve bunun etkisi, doğal hayat için neredeyse bir felaket olabilir.
إذا إختفت الضفـادع فكلّ أنواع شركات الأغذيه سوف تنهار والتأثير قد يكون سريع إلى حد كارثى فى الحياة الـبريـه عموماً

Ama buradaki havayı seviyorum. her şey yemek gibi kokuyor.
و لكني أحب الهواء هنا فكلّ شئ تبدو رائحته كالطعام

Eminim istemiyorsun. Bunun yerine her gün kıçını devirip kitap okumayı yeğlersin değil mi?
أراهنكَ أنّكَ لن تفعل أيّها الكسول فكلّ ما تفعله هو الجلوس والمطالعة طوال اليوم.

her yeni dişi 5 haftalıkken hamile kalabilir.
فكلّ أنثى صغيره تصبح قادرة على الأنجاب عند عمر خمسة أسابيع فقط

Kartlarını doğru oynadın, bir kaç aydır yaptığın tüm bu işler..
إذا أحسنت انتهاز الفرص فكلّ العمل الذي قمت به

Çocuklar uyuşturucu satmadığı sürece her şey düzgündür.
طالما أنهم لم يكونوا يفعلون ذلك فكلّ شيء على ما يرام

Yoksa korktuğun her şey başına gelmek üzere.
وإلّا فكلّ ما كنت تخشاه سيوشك على الوقوع

Bu bir bakıma bir ağacın halkaları gibi. her katman yeni bir kar yağışı demek.
إنها كحلقات عمر الأشجار ، فكلّ طبقةٍ تعتبر طبقة ثلجٍ جديدة

Tekneyi bırakamam ki. her şeyler ortalıkta.
لا أستطيع مغادرة القارب فكلّ شيء على متنه

Galaksimizdeki her şey, Güneş Sistemimiz de dahil bir süper kütleli karadelik etrafında dönüyor.
فكلّ شيء في مجرتنا بما في ذلك نظامنا الشمسيّ يدور حول ثقب أسود ضخم جداً

Sakin ol Scotty. her şey yolunda, gemi geliyor bile buraya.
رفقاً أيّها الأسكتلندي، فكلّ شيء على ما يرام، القارب في طريقه إلينا

Sakin ol, Scotty. her şey yolunda. Tekne yolda.
رفقاً أيّها الأسكتلندي، فكلّ شيء على ما يرام، القارب في طريقه إلينا

Sözleri inceleyeip analiz ederseniz her şey ortada.
لكن لو استمعت للكلمات، وحللتها، فكلّ شيءٍ هناك.

Bu yüzden bulduğumuz Nazi üniforması giyen her orospu çocuğu ölecek.
ولهذا، فكلّ حقير سنقابله يرتدي زيّ النازيّين، سيلقى حتفه

İşte bu yüzden Nazi üniforması giydiğini gördüğümüz her it ölecek.
ولهذا، فكلّ حقير سنقابله يرتدي زيّ النازيّين، سيلقى حتفه

Seçmediğin sürece her şey mümkün olarak kalır.
لطالما أنّك لم تختار بعد، فكلّ الاحتمالات واردة أمامك.

Aldığımız her nefes, içtiğimiz her damla su sağlıklı bir okyanusa bağlı.
فكلّ نفََس تننفسه وَ كلّ قطرة نشربها يعتمدُ على سلامة المحيط

Ona biraz zaman verirsen her şeyin düzeleceğine eminim.
و أنا واثقٌ إن منحتِها الوقت فكلّ شيء سيكون على ما يرام

Buraya gelip senin tılsımını çaldığım için üzgünüm. her erkek, kendi tılsımını kendisi yaratır.
آسفٌ لقدومي و سلبي لبريقك فكلّ رجلٍ يحتاج لخلق بريقه الخاصّ

Ve yaptığım diğer tüm filmlerde bu geceki gibi suarelere kelimenin tam anlamıyla dayanma isteğim oldu.
فكلّ أفلامي أجلس لمشاهدتها وأعزم على تدعيم ليالٍ مثل هذه بالهيئة التي تليق بهم

Üye olduğunuzda, her hafta kameranın önüne geçer ve yaptığınız tüm kötü şeyleri ortaya sererdiniz.
عندما تكون عضواً ، فكلّ أسبوع تجلس أمام الكاميرا ، وتقول كلّ شيء سيء قمتَ به

En azından hiçbir şey hissetmemiş. Yaralar öldükten sonra açılmış.
على الأقل لم تشعر بشيئ فكلّ الجروح كانت بعد الوفاة

Keşişlerin ona yaptırdığı tek şey bir yıl boyunca bir su fıçısına vurmakmış.
فكلّ ما درّبه عليه الرهبان خلال عام هو لطم سطح الماء في البراميل