böyle bir durumda insanlar genellikle dünyayı doğru bir şekilde algılamaktansa gruplarıyla olumlu bir ilişkide olmaya daha motive olurlar. | TED | في مثل حالة كهذه، يكون الناس غالباً متحمسين للحفاظ على علاقة إيجابية مع جماعتهم أكثر من تصور العالم بشكل دقيق. |
Eğer arabanın içinde manuel olarak biz sürüyor olsaydık, ne şekilde reaksiyon vereceğimiz, kasıtlı bir karar olarak değil, bir reaksiyon olarak görülürdü. | TED | إذا كنا نقود في مثل هذا الزحام على الوضع اليدوي أياً كان تصرفك سيُفهم أنه أتُخذ هكذا ببساطة ردة فعل ليس قراراً مُتعمداً |
böyle bir yerde çalışmak da çok canımızı sıkmıyor tabii ki. | TED | ،وأن القيام بهذا في مثل ذلك المكان لن يتسبب في أضرار |
Gecenin bu vaktinde burada ne yapıyorsun, getirdiğin bu yaratıkla? | Open Subtitles | مالذي تفعلينه هنا في مثل هذا الوقت؟ وتحضرين هذه المخلوقة؟ |
Benim yaşımda bir adam sabahları kazanı çalıştırmak için bir yudum içkiye ihtiyaç duyar. | Open Subtitles | رجل في مثل حالتي هذه بحاجة إلى القليل من الشخير في الصباح، يُسخّن بهذا الغلايات أجل |
Senin gibi bir adamla bu saatte Central Park'ta mı? | Open Subtitles | رجل مثلك في الحديقة المركزية في مثل هذا الوقت ؟ |
Senin kadar sevimli birinin bu denli itici olması çok şaşırtıcı. | Open Subtitles | يدهشني أن يكون شخصا في مثل فتنتك متلاعبا إلى هذا الحد |
Beni bulmasının nedeni de iki olaydı: Çok yakın bir arkadaşım, genç, benim yaşlarımda, beklenmedik bir şekilde pankreas kanserinden ölmüştü ve sonra evlenmeyi düşündüğüm kız arkadaşım beni terk etti. | TED | وجدتني هذه الأداة بسبب أمرين: صديق مقرب جدًا، وهو رجل شاب، في مثل عمري توفي بسب سرطان البنكرياس بشكل غير متوقع، ومن ثم صديقتي، التي اعتقدت أنيّ سوف أتزوجها قد هجرتني. |
Jonas'ın yaptığı oraya gidip böyle yerlerde olan kötü koşullara yüzeysel bir şekilde bakmak değildi. | TED | ما فعله جوناس لم يكن فقط الذهاب وألقى نظرة سطحية على الأوضاع المروعة الموجودة في مثل هذه الأماكن. |
Bu şekilde küçümseme. Onlarda sıradışı bir cazibe vardır. | Open Subtitles | لا تتسرع برأيك في مثل هذه الأشياء توجد منهن من لهن سحر خارق |
böyle bir zamanda bu senin için iyi bir teselli olmalı. | Open Subtitles | يجب أن يكون ذلك راحة حقيقية لك في مثل هذا الوقت. |
Vatandaş olarak, böyle bir suçu araştırmak görevin değil mi? | Open Subtitles | كمواطن أليس من حقك أن تحقق في مثل هذه الجرائم؟ |
- Gecenin bu saati ve arka kapıdan giriyorsun. | Open Subtitles | عبر الباب الخلفي في مثل هذا الوقت من اللّيل |
Sorabilir miyim Gecenin bu saatinde majesteleri ayakta ne yapıyor? | Open Subtitles | هل لي أن أسأل لما فخامتك مستيقظ في مثل هذة الساعة الموحشة؟ |
Elbette altıma işedim.Benim yaşımda herkes altına işer.Bu son modadır. | Open Subtitles | طبعاً فعلت ، في مثل عمري الجميع يتبول على بنطاله ، هذا أروع شيء |
Benim yaşımda bir adamın iyi bir gece uykusuna ihtiyacı vardır. | Open Subtitles | بالنسبة لرجل في مثل عمري فإنه يحتاج للنوم الليلي الجيد |
Ve bu yüzden rekabetçi avantaj elde edebilmek için öylesine büyük bir kitleye yatırım yapmak gibi bir mantık buldu. | TED | وأوجد ذلك منطقًا للاستثمار في مثل هذا النوع من الكتلة الساحقة من أجل تحقيق ميزة تنافسية. |
Dalga mı geçiyorsunuz? Bunun gibi bir günde kaç erkek ceketi olduğunu biliyor musunuz? | Open Subtitles | هل تعلم عدد معاطف المطر الموجودة هنا في مثل ذلك الجو؟ |
- Tekil olarak Senin kadar kuvvetliler, grup olarak... | Open Subtitles | علمياً ، إنهم تقريباً في مثل قوتكِ .. كمجموعة ، إنهم |
Senin yaşlarında, daha yaşlı bir adamı çok çekici bulabilirsin... fakat O, Senin kadar saf değildir. | Open Subtitles | في مثل عمرك يمكنك أن تهبطي لــ رجل مسن نوعاً ما لكنّه ليس بسيط مثلك |