| Benden iyi olduğunu biliyor gibiydi. O halde ona ne yapabileceğini gösterelim. | Open Subtitles | و كأنه كان متأكد أنه أفضل مني لنره إذن ما يمكنك فعله |
| Tıpkı biri gerçekten kocaman ve ağır Bir şey düşürmüş gibiydi. | Open Subtitles | كان و كأنه أحدهم قام بإسقاط شئ كبير جداً و ثقيل |
| Aslında, tatlım, o kapı gerçekten çok temizdi ve görünmez gibiydi. | Open Subtitles | أتعلمين , ذلك الباب كان نظيفا جدا وبدى كأنه غير مرئي |
| Sonunda uyandığın ve her şeyin bittiği kısım haricinde kabusa benziyor. | Open Subtitles | لقد كان و كأنه كابوس ما عدا الجزء الذي تستيقظ فيه و تجد أن الكابوس قد انتهى |
| Ücretsiz verilen devlet sabunlarını alarak, Michelangelo eserlerinin Bir anaokulu öğrencisi yapmış gibi görünmesini sağlayan en güzel heykellere dönüştürdüğünü gördüm. | TED | رأيت أحدهم يأخد الصابون المجاني المقدم لنا ويحوله إلى منحوته ساحرة من شأنها أن تجعل مايكل أنجلو يبدو كأنه طفل صغير. |
| Şimdi harekete geçmezsek, 10 yıldır olduğu gibi hep çok geç olacak. | TED | كأنه إذا لم نفعل شيء الآن، فستضيع الفرصة للأبد، لعشرة سنوات الآن. |
| Ateş edenlere küfretti. Sonsuza kadar orada kalmak istiyor gibiydi. | Open Subtitles | لقد سبّ مطلقي النار كأنه أراد أن يبقى هناك للأبد |
| Loş ışık altında yüzü biraz değişmiş gibiydi. | Open Subtitles | في الضوء القاتم الخافت بدا له الوجه و كأنه قد تغير قليلاً |
| Kraliçe Elizabeth'in zamanından tekrar dirilmiş biri gibiydi. | Open Subtitles | كان كأنه مستنسخ من الأيام المجيدة للملكة اليزابيث |
| Dünya'da karşımıza çıkacak güç yok gibiydi. | Open Subtitles | بدا الأمر و كأنه لا توجد قوة في العالم كله تستطيع مواجهتنا |
| Gerçi, her yer ürkütücü Bir şekilde felç olmuş gibiydi, dünyanın geri kalanından kopmuş, ağır çekimde dağılıyordu. | Open Subtitles | يبدو أن كل ما يوجد في هذا المنزل يتسم بنوع من الغرابة و الإختلاف كأنه مكان لا ينتمي إلى بقية العالم و ينهار ببطئ شديد. |
| Ama senin evin cennet gibiydi, tıpkı yukarıdaki gibi. | Open Subtitles | منزلك بدا لي و كأنه النعيم عالي هناك في أعلى التل |
| Büyükannesini çıplak elleriyle topraktan çıkarmışa benziyor. | Open Subtitles | و الآن اٍنه يظهر أمامى و كأنه نبش قبر جدته بيديه العاريتين |
| Bakın, kafanızı eğip gözlerinizi serbest bırakırsanız büzüşmüş Bir patatese benziyor. | Open Subtitles | إن أحنيت رأسك قليلاً لليسار و استرخيت جيداً فسيبدو و كأنه ثمرة بطاطس |
| Buraya yakından bakarsak, normal Bir çürüğe benziyor. | Open Subtitles | لو نظرتم هنا هذا يبدو كأنه حشو طبيعي هذا الذي يحتوي على تجويف |
| Öldürücü Bir darbe vurduğunu hissetti. Yalnızca arkadaşına değil, kendisine de. | Open Subtitles | لقد شعر و كأنه قد ضرب ضربة مميتة ليس فقط لصديقه |
| Evet, binalardan atlıyor. Bu -- malesef, işe yarıyor, daha çok yayılmış gibi. | TED | ياه . كأنه بقفز بين الأبنية. انها لسوء الحظ, ومأن هذه اعلان لصفحتيم |
| Onu hiç böyle görmemiştim. O kadar kızgındı ki resmen farklı Bir kişiydi. | Open Subtitles | لم أره من قبل بهذا الشكل لقد كان غاضباً جداً , كأنه شخص آخر |
| Bu mobil insanların verisi araştırmalar için Bir altın gibidir. | TED | كأنه الذهب للباحثين هذه البيانات الحركية البشرية |
| Bilmiyorum, 1907'ye falan döndük. | Open Subtitles | و لكن كأنه عدنا بالزمن إلى عام 1907أو شيء من هذا القبيل |
| Ona, tam olarak ne olduğunu söyledim ve sorumlu olduğunu biliyormuş gibi, sanki kendi hatasıymış gibi. | Open Subtitles | لقد أخبرتها بالضبط ماذا يحدث ويبدو أنها تعلم أنها مسؤلة عن ما حصل. كأنه خطأها |
| Eski Dünya çocuk tekerlemesi gibi Bir şey. Ne önemi var ki? | Open Subtitles | كأنه اسم شخصيةٍ في قصة أطفالٍ قديمةٍ على الأرض، ما أهميته ؟ |
| Okuduklarıma göre İngiliz zihniyeti, tuzağı daima meydan okuma diye alır. | Open Subtitles | قراءاتى عن العقليه البريطانيه تُفيد بأنهم يتعاملون مع الفخ كأنه تحدى |
| İlk bakışta Joseph Fennigan doğal sebeplerden ölmüş gibi görünüyor. | Open Subtitles | من اللمح الأولى يبدو كأنه جوزيف فينجان ميتا بأسباب طبيعية |
| Roma Katolik Kilisesi'nde, kalp şekli, İsa'nın Kutsal Kalbi olarak anılmaya başladı. | TED | وبالكنيسة الرومانية الكاثوليكية، أصبح يتعارف على شكل القلب كأنه قلب يسوع الأقدس. |