Gözleri iyi görmüyor da, Bn. Lee'ye yakından bakmak istiyor. İzin verildi. | Open Subtitles | السيد برتشارد لا يرى جيدا و يود رؤية السيدة لي عن قرب |
Soo Jung, Çavuş Lee hakkında çok da kaygılanmıyorsun, öyle mi? | Open Subtitles | سو جونغ , ألا تبدين أي قلق تجاه الرقيب لي ؟ |
Hayatlarına inen bir ışık olduğunu söylüyordu. Bize umut getirdi. | TED | حيث قال لقد انارت هذه المسيرة نفسي جلبت لي الامل |
Sonuçta; bilinç gibi bir şey hakkında insanların fikrini değiştirmek çok zordur, ve bunun neden bu kadar zor olduğunu sonunda anladım. | TED | إنه من الصعب جدا أن نغير عقول الناس عن شيء ما مثل ا لإدراك و تبين لي بشكل نهائي السبب في ذلك |
Ve anlayabileceğiniz üzere, burada ben bir yatırım fonu için analisttim. Sosyal değeri olan bir iş yapmak benim için çok garipti. | TED | لذا يمكنك أن تتخيل كنت هنا محلل مالي في صندوق هيدج كان غاية في الغرابة بالنسبة لي فعل شئ ذا قيمة إجتماعية |
Bu benim için doğal. ben ve arkadaşlarım, onlara kolayca bağlanabilirim. | TED | هذا طبيعي بالنسبة لي. أنا وأصدقائي, أستطيع أن أتواصل معهم بسهولة. |
Söylediğine göre benimle bir sorunu yokmuş ama bir köşe yazarını karşısına alamazmış. | Open Subtitles | ولم يجد ضدي شيء ، وقال لي أنه لا يستطيع أن يُعادي الصحفيين |
Er Lee Lemon gördüğüm en iyi acemi asker olabilir. | Open Subtitles | لي ليمون قد يكون أفضل مجند رأيته طوال سنوات خدمتي |
Mesela şu: "Lee ve Stan kırk beş yıldır evliler. | Open Subtitles | هكذا ' شيء نوبةِ مثل، لي وستان تُزوّجَ 45 سنةَ |
- İnsan Kaynaklarından Lee bu konuşmamız için tanık olarak burada. | Open Subtitles | لقد طلبت لي من الموارد البشرية أن أكون هنا كشاهد لحديثنا. |
Dr. Lee'nin söylemeye çalıştığı şey şu; hastayı yatıştırmamız gerekiyor... | Open Subtitles | ما يحاول قوله الدكتور لي أنه علينا أن نسكن المريض |
Sahip olduklarımız bir buluta dönüştükçe, bulanık bir çizgi ortaya çıkıyor, benim olan ile senin olan arasında ve bizim olan arasında. | TED | الأن كما هو الحال ممتلكاتنا تختفي في السحاب، هنالك خط ضبابي يظهر بين ما هو لي وما هو لكم، وما هو لنا. |
dedim. Babam bir gün, "İki nokta arasındaki en kısa mesafe nedir?" | TED | وذات يوم قال لي .. ما هي اقصر مسافة بين نقطتين ؟ |
Doğduğumda, hastane odasını inceleyen gözlerimde, diyor annem "Bu mu? Bunu daha önce de yapmıştım." gibisinden bir bakış varmış. | TED | عندما ولدت ، أمي قالت لي أني تطلعت حولي في غرفة المستشفى بنظرة تعبر على أنني كنت هنا من قبل |
Yahudi olan birini arıyordum, çünkü ben Yahudiyim ve bu benim için önemliydi. | TED | كنت أبحث عن رجل يهودي، فأنا كذلك، و هذا أمر مهم بالنسبة لي. |
ben kişisel olarak, bu Whitopia'da daha rahattım, söz gelişi, Colorado'dan veya Idaho'dan ya da Boston banliyölerinden bile. | TED | وبالنسبة لي شخصيا، كنت أشعر براحة في هذه المدينة لنقل أكثر من كولورادو أو ايداهو أو حتى ضواحي وسطن. |
Ve iste şahsen ben bu şekilde yeni fikirlere ulaşıyorum. | TED | و بالنسبة لي, أصبحت قاعدة لي لإكتشاف أفكار جديدة انتجها |
bir zamanlar bana bir şey demiştin. benimle evleneceğini söylemiştin. | Open Subtitles | لقد قلت لي شيئاً من قبل لقد أخبرتني أنك ستتزوجني |
Hiç uyumazdım, benden bile daha az uyuyan arkadaşlarım vardı. | Open Subtitles | لم أنم أبداً وكان لي أصدقاء ينامون أقل مني حتى |
Saçları sizin kadar güzel başka bir kadın görmediğimi söyleyebilir miyim acaba? | Open Subtitles | هـلّ لي أن أقـول أنّنـي لم أرّ إمرأة شعرهـا جميـل من قبـل |
Üç parça tavuk, biraz salata ve fasulye, bir de kola alabilir misin? | Open Subtitles | أيمكنك أن تجلب لي طبق قطع الدجاج الـ3 وسلطة الملفوف وبعض الفاصولياء والكولا؟ |
Çünkü bacaklarım beni engellemedi, tam tersine beni engelsiz kıldı. | TED | لآن ساقاي لم تمثلا عائقاً لي بالعكس فقد مكنتني أكثر. |
Sizi bilmem ama bana göre, bu fikir fazlasıyla sıkıcı. | TED | لا أعلم بشأنكم، لكن هذه الفكرة مملة للغاية بالنسبة لي. |
ve bana bir kadeh kırmızı şarap koyuyorlar ve küvette banyo yapmamı öneriyorlar ve böyle binlerce gecem oldu. | TED | وهم يصبون لي كاسا من النبيذ الأحمر وتقترح لي ان استحم. ولقد امضيت آلاف ليال مثل هذا ومثل هذا. |
arkadaşım olan bir müzisyene karşı kötü konuşmak ister miyim? | Open Subtitles | فخامتك، لا أحب التكلم عن موسيقار زميل لي بالطبع لا. |
Fakat yeni gelişmeler ışığında, aklıma bir işbirlikçisinin olabileceği geldi. | Open Subtitles | لكن على ضوء التطورات تبادر لي ربما كان لديه مساعد |
İstersen bana çatlak de ama bu bana reddetme gibi geliyor. | Open Subtitles | أعني، لا بأس بمناداتكم لي، بالمخبولة لكن هذا يبدو لي رفضاً |
Hemen sonrasında, çok uzun bir tartışma oldu, ve sonunda yönetici bana gelip dedi ki, ''Çok özer dilerim.Bizde şeker yok.'' | TED | وبعد هنية من التحدث المُمًعمع فيما بينهم قدم الي المدير وقال لي انا اعتذر بشدة .. لقد نفد السكر من عندنا |