Şu eski "düşünceli profesör sorunlu genci doğru yola sokacak" hikâyesi mi? | Open Subtitles | الفلسفه القديمه للبروفيسر من يعمل على وضع مراهق مضطرب على المسار الصحيح |
O derste kesin seksi ve sorunlu bir belalı çocuk vardır. | Open Subtitles | أراهن أن هناك فتى مشاغب وسيم و مضطرب في فصل التقوية |
Bu kemikler berbat hâlde ve benim de kafam biraz karışık. | Open Subtitles | الأمر فقط أنّ هذه العظام محطمة جدّاً، وأنا مضطرب قليلا الآن. |
Babasının ölümünü görmek zaten rahatsız olan zihnini nasıl etkilemişti. | Open Subtitles | فأيّ أثر ستخلّفه رؤية موت الأب على عقل مضطرب أساساً |
Her açıdan söylemem gerekiyor ki o çok dengesiz biri. | Open Subtitles | على أي حال، يكفي أن أقول بأنه شاب مضطرب للغاية |
Tapınılası güneş süzülmeden bir saat evvel doğunun altın penceresinden huzursuz aklım sürükledi beni yürümeye. | Open Subtitles | سيدتى ، قبل ساعة من اطلال الشمس من خلال النافذة الذهبية الشرقية قادنى عقل مضطرب الى السير فى الخارج |
Üç gündür çalışıyordum ve çoktan psikopat bir dövüşçü tarafından saldırıya uğradım. | Open Subtitles | لقد كنت في العمل لثلاثة أيام، وسبق وهوجمت من مقاتل مضطرب عقليا |
Neden o kadar tedirgin olduğunu anlamamıştım. Anlatabildim mi? | Open Subtitles | لا أعلم لماذا هو كأنه مضطرب, أتعلمون ما أقصد؟ |
Dün buradan giderken bayağı Gergin görünüyordu. | Open Subtitles | لقد بدا مضطرب للغاية عندما غادر من هنا بالأمس. |
Aklın karışmış ve kalbin kararsızsa yolu açıkça göreceğin yere başa geri dönmelisin. | Open Subtitles | إذا عقلك قلق فقلبك مضطرب فالرجوع للبداية تمكننا من رؤية الأمور بشكل أفضل |
Sözlerim şunlara hitap eder: Geleceklerini sorunlu geçmişlerinin etkilemesine izin vermeyeceklere. | TED | إن عملي هو صوتٌ لأولئك الذين لن يسمحوا لماض مضطرب أن يُملي عليهم مستقبلهم. |
Tabii ki haksızlık. sorunlu olduğu besbelli olan biriyle yaşamak. | Open Subtitles | أنتى تراهنين أنه ليس من العدل العيش مع شخص مضطرب جدا |
sorunlu bir öğrenci intihar ederse bundan dolayı sorumlu tutulamazsınız. | Open Subtitles | و لكن لا يمكن أن تكون مسؤولاً عن طالب مضطرب قتل نفسه |
Elimi bile sıkamadı O sorunlu biri | Open Subtitles | ـ لايستطيع مصافحتي ، مضطرب ـ نعم كان كذلك |
Rehine deneyiminden sonra kafanın hâlâ biraz karışık olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أعرف أنك مضطرب قليلا بسبب تجربتك كرهينة سابقة |
Elimde değil, bu adamda beni rahatsız eden bir şey var. | Open Subtitles | لكنى لا اقدر على المساعدة فى هذا هناك شئ بخصوص هذا الشخص يجعلنى مضطرب |
Kurulu dengesiz olduğuma ve kenara çekilmem gerektiğini ikna etti. | Open Subtitles | و تقنع الأدارة أنني مضطرب و يجب أن يتم إبعادي |
Kamptan ayrıldığımızdan beri grupta huzursuz bir sessizlik var. | Open Subtitles | سكوت مضطرب قد خيم على الفريق منذ أن تركنا المعسكر |
dedim. Tipik psikopat -- kendini üstün gördüğü ve empati yoksunu olduğunu gösteriyor. | TED | مضطرب عقل كلاسيكي، إن هذا دليل على الشعور بالعظمة بالإضافة إلى عدم التعاطف مع الآخرين. |
Olacaklar hakkında tedirgin oldum ve asabileştim. | Open Subtitles | ما الذى سينفجر اليوم ؟ كنت مضطرب وقلق |
Fakat sürekli Gergin olursan hiç bir bok hissedemezsin. | Open Subtitles | لاتستطيع أن تشعر به لأنك مضطرب كل الوقت |
Aklın karışmış ve kalbin kararsızsa yolu açıkça göreceğin yere başa geri dönmelisin. | Open Subtitles | إذا عقلك قلق فقلبك مضطرب فالرجوع للبداية تمكننا من رؤية الأمور بشكل أفضل |
Kafam karıştı. Benimle ilgilenmediğini sanıyordum. | Open Subtitles | حسنا أنا مضطرب لقد ظننت انك لست مهتمه بي |
Aferin Twitchy. | Open Subtitles | - عمل جيد، مضطرب. - Arghh. |
Bir hizmet olması gerektiği Viveamos, ve şimdi de zihinsel sorunları olan bir komşunuz var yaşlı adam nefret - | Open Subtitles | لا بد أنه لا يوجد أحد بالخدمة - لقد كرهت مكان سكننا القديم و الآن لدينا جار مضطرب عقلياً - |
Akli dengesi bozuk. Yolunu şaşırmış ve çıplak hâlde bulunmuş. | Open Subtitles | حالته العقلية متغيرة وجد وهو مضطرب وعاري |