Şimdi bu konuyu görüşmek için uygun zaman olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | انا حقا لا اعتقد ان هذا وقت ملائم لتسوية المسألة |
Fakat umarım başka şemsiyeler... şu sıralar uygun bir biçimde nehrin dibini boylamıştır. | Open Subtitles | لكني آمل أن مظلة أخرى جرى التخلص منها بشكل ملائم في أحد الأنهار |
Krusty, devlet dairesine uygun olmayan duygusuz bir baş belasıdır. | Open Subtitles | كرستي لا يشعر مع الآخرين وهو غير ملائم لمنصب كهذا |
Bu çok uygunsuz. Hayır, ondan daha da kötü. Bu yanlış. | Open Subtitles | هذا غير ملائم جداً لا، هذا أسوأ من ذلك, إنه خاطئ |
Diyorum ki eğer daha kişilik sahibi yaşı yaşına uygun kendini bilen biriyle birlikte olursan daha mutlu olabilirsin | Open Subtitles | أقصد أنك قد تقضي وقتاً أفضل لو كنت تقابل فتاة ذات شخصية كاملة أو حتى كانت ذات سنّ ملائم |
Arada bir uygun olmayan bir şey dendiği zaman kafayı yer manyaklar. | Open Subtitles | وفي كل وقت وآخر يقلن شيئا غير ملائم قليلا فإنهن أصبن بالخبل |
"Bence birbirimize uygun değiliz ve bir daha gelmeyeceğim" demek. Uygunuz. | Open Subtitles | أي أنّي أعتقد أنّ الوضع غير ملائم ولن أرجع إلى العمل |
Bu uygun olmayan, anlaşılması zor, ve kabul edilemez bir şeydir. | Open Subtitles | انه غير ملائم –و غير وافي بالغرض – و غير مقبول |
Yani, kusurlarını gidermek için uygun bir evlilik yapması gerek. | Open Subtitles | لذا هي بحاجة لزواج ملائم لكي يصلح ما قامت به |
Konu seksse, kendi cinsinden biriyle konuşması daha uygun olmaz mıydı? | Open Subtitles | والقضية تتعلق بالجنس، ألن يكون ملائم أكثر أن تتحدث مع امرأة |
uygun karaciğer olup olmadığını anlamak için Seattle'daki her hastaneyi tarayacak. | Open Subtitles | سيبحث لدينا في المشفى وفي كل مستشفيات سياتل عن كبد ملائم |
Bugünse, Marjorie Travers uygun bir şekilde aşırı dozdan öldü. | Open Subtitles | ومن ثم، اليوم، مارجوري ترافرز تتعاطي جرعه زائدة بشكل ملائم. |
Eğer bir kimyager, kimyasal tepkime gerçekleştirmek istiyorsa; parçacıklar uygun ölçüde enerji ile doğru yönde çarpışmalı. | TED | عليه أن يدفع الجزيئات للإرتطام على نحو ملائم و بطاقة كافية |
Arkadaş gibi görünmeye çalışan, zaten aksi de uygunsuz olan iki kişi gibiyiz. | Open Subtitles | نحن شخصان يتظاهران أنهما أصدقاء لأنه سيكون مزعج وغير ملائم ألا نكون كذلك |
Bak, seni temin ederim uygunsuz hiçbir şey olduğu yok. | Open Subtitles | اسمع, أريد أن أطمئنك أن لا شيء غير ملائم سيحدث |
Biraz uygunsuz davranmasına izin veririm, sonra kendimi iyi hissetmediğimi söylerim. | Open Subtitles | سأجلعه في وضع غير ملائم ثم سأخبره أنني لست على مايرام |
Ağır metal zehirlenmesi uyuyor. Konserver tuna, sushi, kurşunlu boya. | Open Subtitles | التسمّم بالمعادن الثقيلة ملائم من التونة المعلبة، السوشي، دهانات الرصاص |
Bombacıyı yakalayınca buraya dön de, sana düzgün bir şekilde teşekkür edeyim. | Open Subtitles | عندما تقبض على المفجر لمَُ لا تعود إلى هنا وسأشكرك بشكل ملائم |
Yani kafalarınıza bakmak için bunun iyi bir zaman olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | لذا أعتقد أن الوقت ملائم الآن لإلقاء نظرة خاطفة إلى أدمغتكم |
Yaptığın, tamamen yakışıksız ve kabul edilemez bir şeydi. | Open Subtitles | ما فعلتهِ كان أمراً غير ملائم وغير مقبول تماماً |
Buradaki bebeğiniz, bu güzellik tam da bu tarife uyuyor. | Open Subtitles | و اليخت الجميل بتاع حضرتك دا بييجي ملائم للبرستيج بتاعهم |
Hayır, ondan hoşlanıyorsun çünkü o sizin bu mükemmel şehir kulübü hayatınıza uyuyor. | Open Subtitles | كلا، أنت من أحبه لأنه ملائم لنادي عالمك الريفي المثالي |
Pek münasip, sen ne dersin? | Open Subtitles | و الان تتحدث الي الرجل الذي ننوي شراء شركتة الموقف ملائم اليس كذلك؟ |
Bence sana gayet iyi oturdu. - Belki de hâlâ uygundur. | Open Subtitles | اعتقدت أن اللقب لائمكِ بشكل جيد لربما لايزال ملائم لكِ |
Fakat bunun ellerinizin üzerinde kablolar ile ölçülmesi gerçekten rahatsız edici. | TED | ولكن قياس ذلك بأسلاك مثبتة في يدك أمر غير ملائم. |