| Sosyal kalkınmaya öncelik vermeli ve çözümleri dünya çapına yaymalıyız. | TED | علينا إعطاء الأولوية للنمو الاجتماعي، ووضع حلول حقيقية حول العالم. |
| Elbette, ve tam olarak aynı koşulda hazneyi kapat elektrometreyi şarj et. | Open Subtitles | بطبيعة الحال، ووضع في بالضبط نفس القضية إغلاق ملف القضية اتهم الكهربية. |
| Beş yüz yıl önce, Kopernik Dünya'nın yerine, kozmosun kalbine Güneş'i koydu. | TED | ومنذ 500 سنه قام كوبرنيكوس بإزاحة الأرض، ووضع الشمس في قلب الكون. |
| Onu itince üzerime çıktı ve elini ağzımın üzerine koydu. | Open Subtitles | دفعته , وبعد ذلك صعد فوقي ووضع يده فوق فمي |
| Kocasının arabasını almıştık. Gary bu sabah yapıp cesedi bagaja koymuş olmalı. | Open Subtitles | لقد اخذنا سيارة زوجها ولقد قتلها هو هذا الصباح ووضع جثتها بالعربية |
| Bir canavar vardı. Üstüme oturdu ve bana türlü şeyler yaptı. | Open Subtitles | لقد كان هذا الوحش جلس على ووضع لى كل هذه الأشياء |
| Siz insanlar her geldiğinde, giyinmek ve dişlerimi takma zorunda kalıyorum. | Open Subtitles | في كل مره يأتون الي الناس أضطر لإرتداء ملابسي ووضع أسناني |
| Evinden alındı ve 14 yıldır hapishanede işlemediği bir suç yüzünden. | Open Subtitles | أخذ من بيته .ووضع بالسجن لأكثر من 14سنه لجريمه لم يرتكبها |
| ve o bizi koruması gerektiği kişilerle iş birliği yaptı. | Open Subtitles | ووضع يده مع الناس الذي من المفترض ان ينقذنا منهم |
| Çalışmak ve plan yapmak gibi şeyler için kendine bolca vakit ayırabiliyorsun. | Open Subtitles | يكون لديك وقت لتفعلي الأشياء التي تريدين فعلها مثل الدراسه ووضع الخطط |
| Lisa saçlarını beyzbol şapkasının içine sıkıştırınca görevliyi onun Justin Bieber olduğuna ve Justin'in onunla fotoğraf çektireceğine ikna ettik. | Open Subtitles | فتقوم ليسا بربط شعرها ووضع قبعة بيسبول وأقنعنا الحارس انها جستن بيبر وبأن جاستن بيبر هذا يود التقاط صورة معه |
| Ekmekleri arkın içine, Tevrat parşömenlerinin yanına koydu. | TED | ووضع الارغفة في التابوت وهو يتمتم بمقاطع من التوراة |
| Cebrail gelip Tanrı'nın tohumunu onun rahmine koydu. | Open Subtitles | ونزل الملاك جبريل ووضع بذرة الله فى رحمها |
| Beni kenara çekti, arabama uyuşturucu koydu... ve şimdi buradayım! | Open Subtitles | لقد أوقف سيارتى، ووضع المخدرات داخلها وها أنا هنا الآن، ماذا تقصدون؟ |
| Kolona dayanıp elini buraya koymuş. Kanın yönü nereye doğru gidiyor? | Open Subtitles | ومال إلى العمود ووضع يده هنا، إلى أين اتجّاه يؤدّي الدم؟ |
| Bir tuğla alıp, onu havluya saralım, sonra üstüne benzin döküp, ateşe verelim ve camdan içeri fırlatalım. | Open Subtitles | نحصل على الطوب، تغطي في منشفة، فإنه اخماد في البنزين، ووضع في النار، وتشاك من خلال النافذة. |
| Bacaklarımı açıp beni yalamaya başladı. | Open Subtitles | جعلني أنحني على أريكة ووضع لسانه في طيزي |
| İyi görünüşlü bir adam içeri girdi ve kollarıyla seni sardı, seni kendine çevirdi ve öptü. | Open Subtitles | رجل وسيم اتى ووضع يديه حولك, ادارك امامه و بدأ بتقبيلك |
| Bana resmen tecavüz etti. Kıçıma şarap şişesi soktu, anladın mı? | Open Subtitles | وقام باغتصابي تقريباً، ووضع قضيبه في مؤخرتي .. |
| Silahı eski yerine koyar, suçu eski kocana atarsın. | Open Subtitles | لزرع البندقية، ووضع إطار السابقين الخاص بك، |
| Sadece gerçek var Sen, silahını indir, silahını indir. | Open Subtitles | القرف حصلت للتو حقيقية. أنت، وضعت بندقية الخاص بك إلى أسفل، ووضع بندقية الخاص بك إلى أسفل. |
| Koltuk altına sıcak haşlanmış yumurta koymak da bacağının tekmelenmesinden kötüdür. | Open Subtitles | ووضع بيضة مغلية ساخنة تحت أبطك أسوأ من ان تٌركل ساقك |
| Videonun ilerleyen kısımlarında koca adam devasa sikini kızın götünden çıkartıp taşaklarını kızın götüne sokuyor. | Open Subtitles | بوقتٍ ما بالمقطع هذا الرجل يسحب قضيبه من مؤخرتها ووضع خصيتيه هناك |
| Bana silah çekti bunu üzerime yerleştirdi. | Open Subtitles | .. لقد صوّب سلاحاً نحوي ووضع هذا عليّ |
| Foster sinemanın kamera sistemine sızıp orada olduğunu gösteren görüntüler yerleştirmiş. | Open Subtitles | اخترق فوستر نظام مراقبة السينما ووضع لقطات له وهو يزور السينما |
| Makineye doğru sağa dön ve kafanı üzerine koy. | Open Subtitles | شابك أصابعك. إستدر لليمين نحو الماكنة ووضع رأسك عليه. |