"يجب عليك أن" - Translation from Arabic to Turkish

• zorunda
• zorundasın
• lazım
• gereken
• gerektiğini
• gerekmiyor
• gerekecek
• olmalısın
• iyi olur
• etmelisin
• vermelisin
• zorundasınız
• Onu
• Bunu
• gerekiyor

Sokka, bana bir şeyler kanıtlamak zorunda değilsin. Seninle zaten gurur duyuyorum.
سوكا لا يجب عليك أن تثبت لي ذلك فأنا فعلا فخور بك

O zaman cesedi neden öldürdüğünü söylediğini açıklamak zorunda kalacaksın.
..بعدئذ, يجب عليك أن تشرح لماذا كذبت عليهم بشأن الجثة؟

Harvey, anlamak zorundasın sana buradan kendi başına gitme izni vermeye yetkim yok.
هارفي، يجب عليك أن تفهم ليس لدي الحق لتركك ترحل من هنا لوحدك

O harekete geçene kadar, senin ivme kazanmış olman lazım.
يجب عليك أن تحترس بمرور الوقت , يزيد من حركته

Ama ailesi için yapman gereken bir fedakârlık daha var.
لكن هُناك أكثر من تضحية يجب .عليك أن تقدمها لعائلتها

Üstelik sana ona karşı hep dürüst olman gerektiğini söyledi.
كما أنها قالت أنه يجب عليك أن تبقى صريح دائما

Antitoksini test etmeleri için Hive'ın etkisi altında olman gerekmiyor mu?
ألا يجب عليك أن تكون مصابا بطفيليات القفير لتختبر مضاد السم؟

Martin, bütün gece içmek zorunda değilsin ya?
الآن, يا مارتن, لا يجب عليك أن تشربها كلها الليلة, أليس كذلك؟

Ah, ceketin üzerindeki dikişleri saymak zorunda mısın?
أعد هل يجب عليك أن تعد كل غرزة في هذا السترة؟

Sonra, ellerimi ineklerin içine sokmak zorunda olduğumu anladım.
و بعد ذلك اكتشفت أنه يجب عليك أن تدخل يديك في مؤخرة الأبقار

Hayır. Kimse sana kendini aşmak zorunda olduğunu söylemiyor.
لا لم يقل أحد هذا يجب عليك أن ترفع من شأنك

Aptal müzikalini prova etme için başka bir yer bulmak zorundasın.
يجب عليك أن تبحث عن مكان آخر لتتدرب على مسرحيتك التافهة

Bu yüzden hafızanın o bölümüne gitmek zorundasın.
لذا يجب عليك أن تغوص في هذا الجزء من ذاكرتك

Öyle sikik bir ağzın var ki, Onu kesip atman lazım...
يجب عليك أن توقفي هذا القرف لأن لديك فم لعين مثل

Günümüzde bunun için komplike bir lab. prosedürü gerekiyor, bir kaç mikroskop lamı hazırlamanız ve eğitimli birinin de bunları muayene etmesi lazım.
حاليا, يجب عليك أن تقوم بخطوات معملية معقدة و تصنع كمية من الشرائح الميكروسكوبية و تجعل شخص متدرب يفحصها.

Ne, şu anda gitmen gereken başka bir yer mi var?
ماذا, كنت في أماكن لم يكن يجب عليك أن توجد به

Bu, çok zayıf sinyallerle başa çıkman gerektiğini ve cihazının çok hassas olması gerektiği anlamına geliyor.
أعني أنه يجب عليك أن تكون قادرًا على التعامل مع الإشارات الضعيفة جدًّا، وهذا يعني أن جهازك يجب أن يكون حساسًا جدًّا.

İnsanlara Romo'yu kullanmayı öğretmeniz gerekmiyor.
لا يجب عليك أن تعلم أحدهم كيف يقود رومو.

O yargıca olumlu rapor vermemi istiyorsanız Bunu hak etmeniz gerekecek.
إذا أردتني أن أعطي القاضي تقرير إيجابي يجب عليك أن تستحقه

Senden daha iyiyim ve sen Bunu zaten biliyor olmalısın.
أنا أفضل منك, وكان يجب عليك أن تعرفي ذلك مسبقًا

O çok büyük bir hindi baba. İyice pişirsen iyi olur.
أبى , أنه طائر كبير كان يجب عليك أن تتتركه قليلا

Bunu ben yerim. Formuna dikkat etmelisin, yoksa davul gibi olursun.
دعيني أهتم بهذا ، لأن يجب عليك أن تحافظي على نحافتك

Bana gelmeli ve sana nasıl yapıldığını göstermeme izin vermelisin.
يجب عليك أن تدعينى آتى . وأُريكٍ كيف يتم الأمر

Tamam, size bildiklerimi anlatacağım, ancak bana koruma için söz vermek zorundasınız.
حسناً , سأقول كل ما أعرفه ولكن يجب عليك أن تعدني بالحمايه

- Ok, bu şey biraz serttir ve bence Onu...
هذا صعب قليلا لذلك يجب عليك أن تلعبى وأنتى تشربين

Düzgünce dans etmek için kollarını belime dolaman gerekiyor. Güzel.
يجب عليك أن تحيط خصري بيديك لتسير الأمور بشكل جيد