Bu anlarda, bir ikilemle yüzleştim: Onlar ölümle yüz yüzeyken, onlara öleceklerini mi söylemeliyim? Yoksa yalan söyleyip onları rahatlatmalı mıyım? | TED | مع هذا الامر, كنت اواجه معضلة هل اخبر المقبل علي الموت انه اقترب من مواجهة الموت ام اكذب عليهم لاريحهم ؟ |
Bir saat içinde, algıları artmış, vakti hızlanmış bir asker öldürebilir, aşk yaşayabilir ve tekrar ölümle burun buruna gelebilir. | Open Subtitles | فى ساعة واحدة، ومع إحساسه بالعجلة وضيق الوقت يمكن للجندى أن يقتل ويمارس الحب ثم يعود ليواجه الموت مرة أخرى |
Her sinemadaki her film ölümle alakalıdır. Ölüm para ediyor. | Open Subtitles | كل الأفلام فى كل السينمات تدور حول الموت.الموت يحقق مبيعات. |
Sağlam sinirler ve cesaret gerektiren bu oyunun sonu ölümle bitebilir. | Open Subtitles | الدوران هو لعبة التحدّى التى قد تنتهى بالموت الإختبار المطلق للجرأة |
İsa'nın tek başına ölümle karşılaştığı birkaç pasaj vardı belki bakmak istersin. | Open Subtitles | هناك بعض الفقرات عن المسيح, عندما واجه الموت وحيدا ربما تريد تفقدهم |
O enfes ıstırap içinde ölümle yüzleşmek, cesaretin son noktasıdır. | Open Subtitles | مقاومة الموت ، هو تظهر الشجاعة المطلقة. انها لذيذة العذاب. |
Zamanın uçup gittiğini anlamak için ölümle dans etmek gerek. | Open Subtitles | يجب أن تراوغى الموت لتدركى كم أن الوقت يمر سريعاً |
Ama ölümle savaşmak boşta durup seni almasını beklemekten iyidir. | Open Subtitles | من الأفضل أن نكافح الموت على أن ننتظر كي يحصدنا |
Roger Blaine'le bir bağlantı Olduğunu ortaya çıkarttı. Sahte ölümle ilgili olan kuzenini... | Open Subtitles | فهم أن هناك اتصال بروجور بلاين إبن العم ، الذي إرتبط بتزييف الموت |
Eğer ölümle karşı karşıyayken sükunetin nasıl sağlandığını bulursanız lütfen bana da söyleyin. | Open Subtitles | إذا استطعت أن تجد الصفاء وأنت في مواجه الموت المؤكد رجاءاً أخبرني بذلك |
Dün gece, ölümle burun buruna geldik ve canımızı zor kurtardık. | Open Subtitles | الليلة الماضية، نحن لمسنا الموت وعادت مرة أخرى على قيد الحياة. |
Söyledim ama sonra ölümle kapı komşusu olduk mahalleden taşınana dek-- | Open Subtitles | نعم ، لان الموت كان جاري حتى أخيرا انتقل من المنطقة |
Bir zaman sonra ölümle yaşam arasındaki dengeyi sağlamak Eros'a kalsa bile.. | Open Subtitles | 27,115 لاستعادة التوازن ما بين الحياة والموت هذا يميل الى صالح الموت |
Seninle daha önce de konuştuk. Bu bir aşk oyunu değil. ölümle alakalı. | Open Subtitles | تحدثت معك قبل ذلك ، هذا ليس بشأن التأريخ ، إنه حول الموت. |
Bakalım ölümle burun burunayken, hayatta kalma hünerlerini gösterebilecek mi? | Open Subtitles | عندما تواجه الموت هل سيكون لديها المهارات اللازمة للعيش ؟ |
Uyandığında, gerçek kimliğinle... yüz yüze geldin, genlerinde olan bir şeyle ölümle. | Open Subtitles | عندما استيقظت اصبحت وجهاً لوجه مع نفسك الحقيقة مع قدرك مع الموت |
Michelle ne söylerse söylesin, ölümle yüzleşmenin nasıl bir şey olduğunu bilmiyor. | Open Subtitles | .. ومهما قالته ميشيل لاتملك أدنى فكرة كيف الشعور عند مواجهة الموت |
Bizi ölümle yüz yüze getiren kuş beyinli planlarla ilgili olanı. | Open Subtitles | المره التي تحدثنا عن تجنب المخططات الارعنه التي تجعلنا ننتهي بالموت |
Bu adam daha önce de ölümle yüzleşmiş. Ölümden etkilenmiyor. | Open Subtitles | هذا شخص كان محاط بالموت من قبل لن يرعبه شىء |
Çavuş Dohun silahı bana doğrulttu ve beni ölümle tehdit etti dediğini yapmamı emretti. | Open Subtitles | لقد هددني بمسدسه هددني بالقتل إذا لم أنفذ أوامره |
Hergün ölümle yüzyüze gelmiyorsun ki, ve bu doğru. | Open Subtitles | ليس كل يوم تحصل على تجربة الوصول للموت و هذا حقيقي |
Bu olayın ölümle sonuçlanacağını hiç ummamıştım. | Open Subtitles | ولا شيء من كل هذا كان سينتهي بتلك الوفاة |
Sadece ölümü anlayanlar ölümle gerçekten yüzleşebilirler. | Open Subtitles | شخص ما الوحيد الذي يَفْهمُ موتاً يُمْكِنُ أَنْ يُواجهَ موتَ حقاً |
Sizinle konuştuğum için daha yeni ölümle tehdit edildim. | Open Subtitles | لقد هددوا للتو بقتلي لتحدثي معكِ |
Sesini duyduğum karanlık ve bir çok kez rahat bir ölümle yaşadığım aşk. | Open Subtitles | ظلام الرغبة ولعدة مرات قد قسمت بالحب بموت بطيء |
Bu nedenle pankreas teşhisi konulmasının neredeyse kesin bir ölümle karşı karşıya olunduğu anlamına gelmesi aslında pek şaşırtıcı değil. | TED | لذلك لا يعتبر بالمفاجئ أن كونك مصابا بسرطان البنكرياس يعني تقريباَ مواجهة حكم مؤكد بالإعدام. |
Kaynakların söylediğine göre parkınızın açılmasındaki gecikmenin sebebi oyuncaklardan birinde neredeyse ölümle sonuçlanacak bir kaza olmasıymış. | Open Subtitles | مصادرنا أفادت بأنّ إفتتاح ملهاك قد تأخّر لبعض الوقت وكأنما الأمر يبدو بحادث مميت إرتبط بإحدى ألعابك هنا |
Yani, bu şiirin ölümle ilgili yeri 10 satır. | Open Subtitles | أَعْني، هذه الأغنية الشعبيةِ 10 أبيات فقط على جانبِ الموتَ. |
Ben bir mimarım, ve bir buçuk yıldır, bu değişimlerin ölümle, ölmek eylemiyle ve aynı zamanda mimari yapılar için ne anlama geldiğine bakıyorum. | TED | الآن، أنا مهندسة معمارية، وكنت طيلة السنة والنصف الماضية أنظر إلى هذه التغيرات وإلى ما تعنينه بالنسبة لفن العمارة الذي يتصل بالموت والاحتضار. |
Bu da bedenimizi zayıflatır, ki bu da zamanla hastalık ve ölümle sonuçlanır. | TED | هذا يجعل أجسادنا تبدأ بالتدهور، مما يؤدي في نهاية المطاف إلى المرض والموت. |