Öldürülmeden önce bana öğrettiği tek şey de buydu zaten. | Open Subtitles | كان الشيء الوحيد الذي علمني إياه قبل أن يتعرض للقتل |
Bu tetik, ve bu şey de neyi öldürmek istiyorsan ona doğrultman için. | Open Subtitles | هذا هو الزناد , وهذا هو الشيء الذي تصوبه على ماتريده أن يموت |
Şu arabadaki Bayan Daisy kılıklı şeker şey de kim? | Open Subtitles | و من هذا الشيء الذي يقود لك مثل السيدة دايذي؟ |
Doğruyu söylemem gereken bir şey de şu ki, ben seni incittim, Dan. | Open Subtitles | الشئ الرهيب فى ان اكون صادقة هو انى سوف اجرحك انت يا دان |
Kımıldamamaya çalışın. Bu maskenin içinde doğru dürüst bir şey de göremiyorum. | Open Subtitles | والآن حاولا عدم التحرّك إذ لا أرى من خلال هذا الشيء أيضاً |
İkinci ihtiyaç duydukları şey de hızdı. | TED | لكن الشيء الآخر الذي كانوا يحتاجونه هو السرعة. |
Yapılması gerektiğine inandığım bir diğer şey de yoksul çiftçiler için teknoloji üretmek. Böylece ürünleri değer kazanacaktır. | TED | الشيء الآخر الذي اؤمن به هو الحاجة لصنع تقنيات للمزارعين الفقراء لاضافة قيمة لمحاصيلهم. |
Ama bu sırada öğrendim ki bu sadece teknik tarafı değildi, dışkı kültürü diye bir şey de vardı. | TED | ولكن على طول الطريق، تعلمت أنه ليس فقط الجانب التقني، ولكن هناك أيضا هذا الشيء يسمى ثقافة الترهات. |
Afrika hakkında hatırlanacak bir diğer şey de tarımlarının çoğunluğunun yağmura dayanmakta olduğu. | TED | و الشيء الآخر الذي يجب أن نتذكر عن أفريقيا هو أن أكثر زراعتهم تعتمد على المطر. |
ve beni güdüleyen şey de bu anlardan sadece birini kaçırma korkusu. | TED | و الشيء الذي يدفعني هو فقط الخوف من ضياع أحدها. |
Diğer bir şey de masrafları çok düşürdük. | TED | الشيء الآخر هو أنه لدينا كلفة أقل بكثير. |
Bu teknolojiyle alakalı güzel olan şey de karakterimi değiştirdiğimde performansın hâlâ bana ait olması. | TED | الشيء الرائع بخصوص تلك التقنية أنني أستطيع التبديل بين الشخصيات، وما زلت أنا من أمثّل العرض كاملاً. |
Biz neyiz? Üstünde asılı durduğumuz bu şey de nedir? gerçekte biz olan şey ne? | TED | ما نحن؟ ما هو الشيء الذي نتعلق به ، الذي هو في الواقع نحن؟ |
Çok cömert bir ruhunuz var ve üstelik bu son 24 saat içinde hakkınızda öğrendiğim tek güzel şey de değil. | Open Subtitles | لديك روح سخية جدا وليس هذا الشيء الوحيد الذى أكتشفته بك خلال ال 24 ساعة الماضية. |
Sen geçmiş hakkında endişelenmek istiyorsun ve ilgilendiğin şey de bu. | Open Subtitles | لذا أنتي تريدين القلق بشأن الماضي وهذا هو الشئ المخصص لكِ |
Ve olan bir diğer şey de, bu süreç boyunca bizim bilgisayar uzmanları olarak muhallebi çocuğu gibi görülmemizdi. | TED | و الشئ الثاني الذي حدث إلي حد ما خلال هذا الوقت هو أننا كنا نعتبر علماء حاسوب تافهين. |
Ve diğer bir şey de bir bilimin gelişmesidir, bir akıl hastalığı bilimi. | TED | الشئ الاخر الذى حدث هو أن العلم تطور علم الأمراض العقلية. |
Tam olarak yapmaya başladığı şey de bu oldu, hayatımı cehenneme çevirmek. | Open Subtitles | وهذا بالضبط ما قام بعمله، بدأ بتحويل حياتي إلى جحيم على الأرض. |
Derken Zephyr'i Donanma'da tutan son şey de yok oluverdi. | Open Subtitles | وبعد ذلك الشيئ الوحيد الذى كان .يبقيه فى البحريه تدمر |
Diğer bir şey de, mıknatıslarda başa bela delikler açılıyor olması. | Open Subtitles | ـ والشيء الآخر هو انهم يحفرون هذه الثقوب اللعينة في المغناطيسيات |
Yaptığımız şey de Milo'ya bu büyük sorunu yaratmamız gerekiyordu. | TED | والذي قمنا به هو اننا وضعنا مايلو في مأزق محرج |
İşte bahsettiğim şey de buydu. Hedefimize, onun peşinde olduğumuzu söyledin. | Open Subtitles | كان هذا ما كنتُ أتحدّث عنه لقد أخبرت الهدف أننا نسعى خلفه |
ve hatırlayabildiğim tek şey de kafamda bir el bombasının patlaması oldu. | TED | والشئ الوحيد الذي اتذكره هو شعوري أن قنبلة قد اخترقت رأسي. |
Ve burada hayret uyandıran bir şey de insanlar Burning Man'e ilk geldiğinde, genelde bu şeylerin nasıl yapılacağını bilmiyor. | TED | والمذهل، بصفة عامة، هو أنه عندما يأتي الناس لمهرجان الرجل المحترق، لا يعرفون كيفية صنع هذه الأعمال. |
Son dört yıldır bize öğretmeye çalıştığınız şey de bu değil mi? | Open Subtitles | أليس ماهذا الذي كنتم تحاولون تعليمي بالأربع الأعوام الأخيرة؟ |
İki, kulağınızdan akan kırmızı şey de ne? | Open Subtitles | والثاني، ما تلك المادة الحمراء التي تخرج من أذنك؟ |
Yani, asıl umut Higgs'i görebilmek ancak şaşırtıcı bir şekilde yeni bir şey de var. | Open Subtitles | حيث أن الأمل الحقيقي هو أننا سنرى الهيجز إلا أن هناك أيضا شيء جديد مثير للدهشة |
Bir başka şey de, çoğu tekne, belli bir hıza eriştiğinde, dalgalanmaya başlar, suyun üstünde çarpıp vurmaya başlar, ilerleyen gücün büyük bir kısmını kaybeder. | TED | الأمر الآخر هو، معظم القوارب، حين تصل سرعة معينة، وتمشي على الأمواج، تبدأ في ضرب وصفع سطح الماء، والكثير من الطاقة تضيع وهو يتقدم للأمام. |
Senin gibi adamlar hakkında endişelendiğim şey de zaten buydu. | Open Subtitles | رأيت هذا بالتحديد ما كنت اخشاه مع شاب مثلك |