Hayır, demek istediğim orada çalışıyordum. Şu an iş arıyorum da. | Open Subtitles | لا ، أعنى أننى كنت أعمل هناك إننى أبحث عن وظيفة |
Matuschek Mağazası'nda, hala bir ayakçıdan başka bir şey değilim. | Open Subtitles | إننى لا زلت لا شئ سوى صبى مأموريات فى الشركة |
Size bir soru sordum ama onu düşünmek yerine beni korkutmaya çalışıyorsunuz. | Open Subtitles | إننى أسألك سؤالاً بسيطاً و بدون اعتبار لشئ ، أنت تحاول ترويعى |
Ve şimdi, tedarik zincirinin bağımsız cumhuriyeti... bizi tatmin edecek şekilde... ...yönetilmemekte olan etik tüketim... ...ve ticaretiyle uğraşabiliriz. | TED | والآن جمهورية سلسلة التوريد المستقلة هذه لا يتم حكمها بطريقة ترضينا بأن تشارك في تجارة أخلاقية أو استهلاك أخلاقي |
Ahırdaki domuzlar bile sizin gibi... heriflerden daha anlayışlı ve temizdir. | Open Subtitles | الخنازير في الحظيرة لديها إدراك في التنظيف أفضل منك أيّها الداعر. |
Burada bulunanların çoğu çok fazla sayıda insanın bunu gördüğüne şahit oldu. | TED | العديد منكم هنا لديه الفرصة للتأكد من أن يشاهده الكثير من الناس. |
Beni yanlış anlamayın. Benim durumumda böyle bir şey olabilir. | Open Subtitles | لا تسئ فهمى إننى قلت أن ربما يحدث ذلك معى |
Biliyorsunuz ki kibirli biri oluşunuzun benim için hiç önemi yok. | Open Subtitles | هل تعرف ، إننى لا أمانع إطلاقاً أن تكون شخصاً نبيلاً |
Mücadele eden binlerce sanatçının yanında söylemeye değer bir şeylerim olabilir mi? | Open Subtitles | جميع الآلاف من الفنانين المناضلين إننى أنا من يمتلك شيئاً يستحق قوله |
Ayrılmaktan nefret ediyorum. Bir daha ne zaman görüşürüz bilememekten. | Open Subtitles | إننى أكره أن يتوقف ذلك فمتى سنحصل عليه مرة أخرى |
Sanırım seni daha önce burada görme şerefine nail olmamıştım. | Open Subtitles | إننى لا أظن أننى قد أسعدنى رؤية هنا من قبل |
Hiçbir kötü alışkanlığa sahip olmadım. İşbirliği yapmaya da hazırım. | Open Subtitles | و إننى على استعداد للتعاون يمكنهم سؤالى أى أسئلة يريدون |
Ben sadece bu tip şeylerde nasıl hissettiğimi anlamanızı isterim. | Open Subtitles | إننى فقط قد أردتك أن تفهم شعورى تجاه هذه الأشياء |
Hayatımda hiç, şu eski gitar kadar güvenebileceğim bir kadına rastlamadım. | Open Subtitles | إننى لم أرى امرأة أبداً يمكننى الوثوق بها مثل هذا الجيتار |
Ama, gece geç saatlerde... sabaha karşı 04.00 suları, "ayırma hattı" dediğim zamandır. | Open Subtitles | و لكنه الليل ، و الوقت متأخر إننى اسمى الرابعة صباحاً الحد الفاصل |
Onlar bunu yapmak için değil, para kazanmak için kuruldular. | TED | بطبيعة الحال، هذا لا ياتي بشكل طبيعي للشركات المتعددة الجنسيات |
Beyin sarsintisinin anlamina bakarsak aslinda bayilmanin gerceklesmesi sart degil. | TED | ان تعريف الارتجاج الدماغي لا يتضمن بالتحديد فقدان الوعي .. |
O domuz, tuzak fişeğini patlatmış Binbaşı, çünkü başka iz yok. | Open Subtitles | ذلك الخنزير وضعه ليشعل الشعلة، أيّها الرائد ليس هنالك مسالك أخرى |
Gerçek anlamda milyonlarca insanın yaşamına önemli değişiklikler getirebilme ve küresel çapta koruyucu hekimlik konusunda bir fırsat penceresi ile karşı karşıyayız. | TED | إذن توجد فترة زمنية حرجة علينا صنع فرق هام ليتمكن من التأثير على حياة ملايين البشر ونمارس الطب الوقائي على مستوى علمي |
Eğer bilinci var olan temel prensipler yönünden açıklayamazsınız, uzay, zaman, kütle, elektrik yükleri gibi — öyleyse mantıksal olarak, listeyi genişletmelisiniz. | TED | إذ لم يكن بإمكانك تفسير الوعي في ضوء الأساسيات الحالية — المكان والزمان والكتلة والشحنة — إذا، من باب المنطق، نحتاج إلى توسيع القائمة. |
Ve temel fikir şu ki hareketlerinizi planlamak istersiniz, bu şekilde gürültünün olumsuz sonuçlarını azaltmaya çalışırsınız. | TED | والفكرة الأساسية هي أنّك تريد تنظيم حركاتك بحيث تحدّ من النّتائج السلبية للتشويش. |