Böylece sizlere bu örgütsel ağ adalarından örnekler verdim ama ağlar sadece büyük olduklarında ilgi çekici hale gelirler. | TED | بالتالي هذه الأمثلة التي ضربتها لكم هي هذه الجزر من الشبكات المتداخلة. والشبكات مثيرة للإهتمام إذا كانت هي كبيرة. |
Yani aslında gerçekten olan şey, sosyal ağlar ve gerçekte zamanlı teknolojiler bizi geçmişe götürüyor. | TED | ما يحدث فعلا هو ان الشبكات الاجتماعية والتكنولوجيات الانية تاخذنا للوراء. |
Bayan Amerika töreninde en çok kim ağlar biliyor musun? | Open Subtitles | اتعلم من يبكي أشد البكاء في مسابقة، ملكة جمال أمريكا |
Bayan Amerika töreninde en çok kim ağlar biliyor musun? | Open Subtitles | اتعلم من يبكي أشد البكاء في مسابقة، ملكة جمال أمريكا |
Bazen ağlar. Diğer zamanlarda biri canını yakıyormuş gibi inler. | Open Subtitles | أحيانا تبكي في الأوقات الأخرى يبدو وكأن شخص ما آذاها |
Bazı insanlar küçük bir kız gibi mızmızlık edip ağlar, | Open Subtitles | بعض الناس يبكون و يشتمون هذا الأمر مثل الفتيات الصغيرات |
Şunun altını çizmem gerekir,bu ağlar tamamen balıkla dolduğunda 455 kilodan daha fazla geliyor. | TED | ومن المهم أن أنبه إلى أن وزن هذه الشباك يبلغ أكثر من ألف رطل عندما تكون مليئة بالسمك. |
Bu sebeple Apple şunu dedi: "Bu konum verileri sizin hakkınızda değil bulunduğunuz bölgedeki kablosuz ağlar hakkındaki konum verileriydi." | TED | لذلك أبل ردت بقولها هذه لم تكن معلومات موقعية عنك كانت معلومات موقعية عن الشبكات اللاسلكية في المكان الذي كنت فيه |
Açık bilgiyi inanılmaz buluyorum. Açık ağlar bilgi kaynaklarının temeliler. | TED | المعلومات المفتوحة شيء رائع، الشبكات المفتوحة عنصر أساسي. |
Sizi normal uykuya yatkınlaştıran, size normal uyku sağlayan sinirsel ağlar ile normal zihin sağlığı verenler örtüşüyor. | TED | الشبكات العصبية التي تتيح لك النوم العادي، تعطيك النوم العادي، وتلك التي تعطيك الصحة النفسية العادية متداخلة. |
Anne başka tarafa doğru baktığında, çocuktaki korku görülür, oğlanlar dahi ağlar. | TED | عندما تنظر الأم بعيدا، يمكنك رؤية الخوف على الطفل، حتى يمكن للولد أن يبكي. |
Bir bebek dünyaya gelirken ağlar. Onu terk ettiğinde, biz onun için ağlarız. | Open Subtitles | عند الولادة يبكي الطفل و عندما يغادر نبكي عليه |
Eğer bu midilliye Scott'ın penisini Radiohead'in önünde kopartmayı başarabilirsem o zaman Scott ağlar. | Open Subtitles | اذا استطعت ان اجعل المهر يعض سكوت امام راديوهيد, عندها سكوت سيبكي وعندما يبكي |
Üzgün olduğunda ağlar, mutlu olduğunda da hatta her şey yolundayken bile. | TED | تبكي حينما تكون حزينة وحينما تكون سعيدة وتدمع عينيها حتى عندما تزعجها الأشياء وحسب. |
Mutlu olduğunda şarkı söyler, sinirlendiğinde de ağlar. | Open Subtitles | تغني حينما تكون سعيدة تبكي حينما تكون مجنونة |
Yarın bacağını kaybedeceğini bilseydin kanepede oturup bunun için ağlar mıydın? | Open Subtitles | اذا كنت تعرف بأنك سوف تخسر ساقك غداً هل ستجلس على الاريكة و تبكي عليها |
Güçlü insanlar da ağlar. | Open Subtitles | الرجال الأقوياء يبكون أيضاً الرجال الأقوياء يبكون أيضاً |
-Ağlamak normal bir şeydir, insanlar ağlar. | Open Subtitles | حسنا انه لبكاء، الناس يبكون هذا عظيم لكن أنا لا ابكي |
Bilirsiniz, bu ağlar oldukça etkili. | Open Subtitles | أتعرف هذه الشباك فعالة إلى حد لافت للنظر |
Kendini Mars'ta, çizgilerin oluşturduğu ağlar gördüğüne inandırmıştı. Bunların ark olduğunu düşünüyordu. | Open Subtitles | لقد أقنع نفسه بأنه كان يرى شبكات من خطوط مستقيمة على المريخ |
İnsanlar sızlanır, ağlar, yalvarır, ama sonunda istediğimi yapar. | Open Subtitles | هن قد يكشّرن او يبكين او يتوسلن . لكن بنهاية المطاف يفعلون ما أريد |
-Yazımı yetişrtiremeyince editörüme ağlar gibi yapmıştım. | Open Subtitles | تظاهرت بالبكاء للمحرر عندما فاتني موعد تسليم المقال |
Onu ben buldum, bulan kazanır, kaybeden ağlar. | Open Subtitles | لقد وجدته. الذى يعثر على شىء يبقيه والذى يفقد شىء يبكى عليه |
Çim Hokeyi gibi, tek fark sopalarda ağlar var. | Open Subtitles | إذن أنها مثل هوكي الملعب إلا أن العصي بها شباك |
Ruhum sessiz bir duada ağlar, Üzerinden saatler geçer. | Open Subtitles | روحي ستبكي في صلاة صامتة نحو ساعات اجتاحت بعيداً |
Sorun çıkarmaması gerek. Ben ne zaman evden ayrılsam ağlar. | Open Subtitles | و يجب أن تتتأكدى أنها نائمة ربما تبكى عندما تتركيها |
Dakikalarca ağlar ama benim için değil | Open Subtitles | انها تأتي كل يوم وتبكي بشدة ولكن ليس من أجلي |
Sen küçük bir kızken, o elbiseyi giydiğimde ağlar dururdun. | Open Subtitles | عندما أنت كُنْتَ قليلاً، أنت كُنْتَ تَبْكي حينما وَضعتُ ذلك اللباسِ على. |