Sık sık kaçan adaletin ters tarafına denk geldi, hayal gerçek oldu. | Open Subtitles | ولكن الان فقط العدالة التى هرب منها طويلا قد اتت لتتحقق يومها |
adaletin evine olan... borcumu ödedim ama kimse bana adil davranmadı. | Open Subtitles | اقضي وقتي في بيت العدالة ومع ذلك ليس هناك عدالة لي |
Neden benim için adaletin gerçekleşmesine izin vermiyorsun? Hapishaneye bizzat kendim gideceğim. | Open Subtitles | لم لا تدع العدالة تتخذ مجراها معى سأسلم نفسى مباشرة وأذهب للسجن |
Ona bunu ekeriz ve adaletin büyük çiçeğinde büyümesini izleriz. | Open Subtitles | نزرع لهم عليه ، ويراقبه تنمو لتصبح زهرة كبيرة للعدالة. |
Umarım adaletin yerine geldiğini düşünüyordur çünkü bana babama mal oldu. | Open Subtitles | أتمني أن تكون شعرت بأن العداله قد تحققت لانها كلفتني والدي |
General McGinnis 40 yıl ceza aldığında adaletin yerini bulduğunu düşündünüz mü? | Open Subtitles | أشعرتِ أن العدالة أخذت مجراها عندما حُكم على الجنرال ماغنيس بأربعين عام؟ |
Vebadan sonra, huzursuz ruhlar tarafından uyarılmıştık, gerçek adaletin arkasında durmadığımızı söylemişlerdi. | Open Subtitles | لقد حُذرنا، عقب الطاعون، من الأرواح الغاضبة تبقى في الخلف لتحقيق العدالة |
Eğer adaletin bedeli Trent'in kökten halledilmesiyse, tarih bizim tarafımızda olacak. | Open Subtitles | ان كان اخراج ترينت ما تتطلبه العدالة فالتاريخ سيكون من جانبنا |
Bunlar, çocuklara adaletin nasıl işlediğini görmelerinde eğitimin nasıl bir yeri olduğunu anlatırken bahsettiğim beceriler. | TED | هذه هي المهارات التي أتحدث عنها عندما أقول أن التعليم يمكن أن يكون مكانًا لمساعدة الأطفال على التعلم من أجل العدالة. |
Başka bir deyişle, öğrenciler bize sosyal adaletin onlar için önemli olduğunu, araştırmacılar da bunun öğrencilerin öğrenmesine yardımcı olduğunu söylüyor. | TED | وبعبارة أخرى، يخبرنا الطلاب أن العدالة مهمة لهم والباحثون أنه يساعد الطلاب على التعلم. |
"Bu tasarım düzeltici bir adaletin mümkün olabileceği bir yere dair umut veriyor." | TED | هذا التصميم هو لمكان يفي بوعود العدالة التجديدية. |
olmuştu. Kızı Erica, hala adaletin peşindeyken yirmi yedi yaşında öldü | TED | وقد ماتت ابنته ايريكا وعمرها 27 عامًا، وما زالت تبحث عن العدالة. |
Bu, sadece büyük bir boşluğun olduğu adaletin tecelli ettiğinin görülmesinden dolayı etkili olmadı. | TED | لم تكن فعالة فقط لأن العدالة كان لابد أن تأخذ مجراها في ظل الفساد الهائل. |
Savcı olarak adaleti sağlamakla görevli hale geldim, ancak sınıfımda adaletin ne olduğunu hiç öğrenmedim hiçbirimiz öğrenmedik. | TED | خرجت في منصب المدعي العام الذي من المتوقع أن ينصف، ولكنّنِي لم أتعلم أبداً ماهي العدالة ولم يتعلم أي أحد منّا. |
Kendisinin sorguladığı şey, kendisi bir riske giriyor ve bir toplumda adaletin ne olduğunu sorguluyor. | TED | إذَا مالذي تتسأل عنه هاهنا, أنها ستستغل الفرصة لتتسأل عن معنى العدالة في المجتمع |
Bariz bir şekilde adaletin iki ilkesine sahip olamazsınız bir kendiniz için, bir başkası için. | TED | وبالتالي، من الواضح، أنه لا يمكنك أن تكيل العدالة بمكيالين أحدهما تحكم به على نفسك والآخر تحكم به على الآخرين. |
Eğer bu dünyada adaletin bir görüntüsü olsaydı sen bunu ödüyor olurdun. 508 | Open Subtitles | لو كان هناك أيّ شكل للعدالة في هذا العالم، كنت لتدفع ثمن ذلك. |
Aranan bir adama yataklık etmekten ya da adaletin tecelli etmesini engellemekten tutuklanmak istiyorsan bu senin sorunun, Johnny. | Open Subtitles | حسنا .. ذلك إن كنت تريد أن يعتقلوك بتهمة التستر على رجل مطلوب القبض عليه أو إفساد مجرى العداله أو أيا كان |
İnsan genomunda adaletin ne kadar güçlüce kodlandığını bilmek ister misiniz? | TED | هل تريدون معرفة مدى قوة العدل في جينات البشر؟ |
Kişilerin itibarına saygının, adaletin ve barışın savunucusu olalım, yöneticilerin maalesef bir şey yaptığı yok. | TED | لندعُ إلى احترام كرامة الفرد، والعدالة والسلام، وهذا وللأسف ما لم تفعله حكومتنا إلى الآن. |
Doğruyu bulmaya ve adaletin yerine gelmesi için Papa'ya söz verdim. | Open Subtitles | أنا مضطر من قبل الأب المقدس على تحري الحقيقة والعدل في هذه لمسألة |
Öyle mi? Senin adaletin sadece para alırken çalışıyor, verirken değil. | Open Subtitles | عدل عندما تأخذ و ليس عدلا عندما تعطى. |
Doğruluğun, adaletin, fırsatın ne olduğunu biliyoruz. | TED | نحن نعرف كيف يبدو الإنصاف والعدالة والفرصة. |
Ama şimdiki görevimiz bunu yapanları adaletin önüne çıkaracak kanıtlar bulmak. | Open Subtitles | العثورَ على دليلٍ من شأنِهِ تطبيقُ العدالةِ في المسؤولين عن هذا |
Unuttun mu? Neredeyse onu öldürüyordun. Nerede kaldı meşhur adaletin? | Open Subtitles | . أنت كنت على وشك أن تقتله ماذا حدث إلى عدالتك المشهورة ؟ |
Masum bir cocugu oldurerek adaletin nasil saglandigini konusuruz. | Open Subtitles | تتكلم عن عداله سخيفه وانت تنوي قتل صبئ برئ |
Biz erkekler adaletin tecelli etmesini, acı, umut ve sevginin muzaffer olmasını sağladık. | Open Subtitles | نحن رجال صُنعنا من الصناديق صنعتنا غرف الإحتراق و الإنتصارات و الألم و الأمل و الحب |