| Bu bize 100 kattan fazla maliyet etkinliği avantajı sağladı. | TED | وهذا أعطانا ميزة تكلفة الفعالية بمقدار أسي أكبر من 2. |
| Sentetik bir ormanın, gerçeğine göre önemli bir avantajı var: boyut. | TED | لدى الغابة الاصطناعية ميزة هامة عن الغابة الحقيقيّة من ناحية الحجم. |
| Ve bu gerçekten, zihnin avantajı nasıl anlamlandırdığının olağanüstü bir içgörüsüdür. | TED | وهذا هو حقاً بصيرٌ، لا يصدق في كيفة العقل لتفسير الميزة. |
| Bu yöntemin en büyük avantajı, sürekli görüntü akışı oluşturması, | TED | الأفضلية العظمى التي يملكها هذا الأُسلوب هي الاستمرارية بتدفق الصور. |
| Ayrıca hortlak olmanın avantajı, dezavantajından fazla. | Open Subtitles | بجانب ان مزايا انت تكون غول تعادل ما انت عليه الان |
| Tabi ki de bunun avantajı kaynak malzemede sıfır kayıp potansiyeline sahip olmasıdır. | TED | الفائدة من هذا بالطبع، هو أن لديك احتمال فقدان صفر من الموارد المادية. |
| Daha çeşitli ayrıcalıklar meydana getirecek genler yavruya büyük bir sağ kalma avantajı verebilir. | TED | المورثات التي تقود إلى تنوع أكبر في الحصانات قد تعطي للنسل ميزة بقائية. |
| Ve işte, beyaz olma avantajı benim için ve Rco için şöyle işe yaradı. | TED | وإليكم كيف أثرت ميزة البشرة البيضاء عليّ وعلى شركتي. |
| Aslında, şekil görünür ...büyük ölçüde, ilk hamle avantajı olduğu için. | TED | وفي الأساس، يظهر الشكل بصورة كبيرة لأنها ميزة الخطوة الأولى. |
| Doktorların el yazısı problemine bir cevap gibi göründü ve tedavilere çok daha iyi bilgi sunma avantajı vardı. | TED | بدت وكأنها الحلّ الأمثل لمشكلة خط يد الأطباء، وكانت لديها ميزة توفير بياناتٍ أفضل بكثير من أجل العلاج. |
| İletişim ve bilgiye birden fazla kanalla erişimi olan ülkelerin belli bir avantajı var. | TED | والآن، كما قلت في هذا الزمن، الدول التي لها قابلية للوصول لمختلف قنوات الاتصال والمعلومات لديها ميزة لصالحها. |
| En büyük avantajı sürekli bir arza sahip bir pazar olması. | TED | الميزة الكبرى هي أن هذا يعتبر سوقا ذو طلب دائم. |
| Bunu çok daha dar bir spektrumda, tek bir bakteri türüne karşı işe yarayan fajlarla karşılaştırın. Sağladığı avantajı siz de göreceksiniz. | TED | قارنوا ذلك بالعاثيات، التي تهاجم بشكل محدد جدًا أحد أنواع البكتيريا، ويمكنكم أن تروا الميزة الواضحة. |
| Bu malikâne de onlarla savaşmak için çok risklidir. Burada, biz avantajı olacak. | Open Subtitles | من المخاطرة أن نهاجمهم في المنزل . هنا سيكون لدينا الأفضلية |
| İdareci olmanın bir avantajı, 24 saat cappuccino makinesini kullanabilmen. | Open Subtitles | إحدى مزايا الأدارة السماح بإستخدام آلة القهوة طوال اليوم |
| Ancak bu muhteşem ince atmosfer tabakasının avantajı gökyüzündeki yıldızları oldukça berrak bir şekilde görmenize olanak sağlaması. | TED | لكن الفائدة من هذا الجو الرقيق الرائع هو أنه يمكنك من رؤية النجوم في السماء بوضوح رائع. |
| Rebreather'ın üç ana avantajı vardır. | TED | حسناً، هناك العديد من المزايا لنظام إعادة التنفس. |
| Herkes elindeki avantajı kullanıyor öyle değil mi? | Open Subtitles | أعنـي الجميع يستخدم كـل الميزات التي لديهم ، أليس كذلك ؟ |
| Dedektif olmanın avantajı da müşterileri kendim seçmemdir. | Open Subtitles | من أفضل فوائد كوني تحرِّي خاص، هو أني فقط من يحدد عملائه. |
| Çaresiz kaldığında, avantajı tekrar elde etmek için bazen özelliklerini, sahip olduklarını kullanman gerekir. | Open Subtitles | عندما تكون يائس احيانا يجب أن انت تعلم , استخدم الموجودات افعل مايجب عليك فعله لتحصل على الافضلية |
| Deniz aşırı görevde olmanın avantajı. | Open Subtitles | وهذه واحدة من منافع أن تكونَ متنقلاً في البحار |
| Şeytan'ın oğlu olmanın bir avantajı yok mu? | Open Subtitles | لا توجد منفعة أن تكون ابن الشيطان على الإطلاق؟ |
| Özellikle de başarılı olman için her avantajı verdiklerinde ama olamadığında. | Open Subtitles | بالأخص عندما تعطى لهم كل المميزات لينجحوا ولكن ليس لكَ. |
| Benim partim de bu işteyse ahlaki bir avantajı yok bunun. | Open Subtitles | ليس هناك أفضلية أخلاقية لحزبي إن كان حزبي أيضاً متورطاً بهذا |
| Bu çoğalıcıların bize karşı olan bir diğer avantajı. | Open Subtitles | - - هذه أسبقية أخرى للربليكيتورز علينا |
| Taşınmamanın bir çok avantajı var. | Open Subtitles | هنالك الكثير من الإيجابيات تدعوني إلى البقاء هنا |