Los Angeles'tan ayrılmak için niye bu kadar acele ettiğinizi anlamıyorum. | Open Subtitles | مما يجعلني أدرك جيدا سبب أسراعك في الرحيل عن لوس أنجلوس |
Birçoğu adadan ayrılmak isterken kazazedelerden birinin kalmak için bir sebebi vardı. | Open Subtitles | في حين أن العديد أرادوا مغادرة الجزيرة، إلا أن أحدهم أراد البقاء |
Ama orayı terk ettiğimizde, her iki tarafı da, ayrılmak istemedikleri için ağlıyorlardı. | TED | عندما غادرنا، كل من الطرفين، كانوا يبكون لأنهم لم يريدوا المغادرة. |
Meşgaleler beni senden uzaklaştırdı, ama hiçbir zaman ayrılmak istemedim. | Open Subtitles | العمل أخذكِ بعيداً عني لكنني أبداً لم أُرِد الإنفصال عنكِ |
Ve sade bir şey yapmayı umuyordum, evden ayrılmak zorunda kalmayacağımız bir yerde. | Open Subtitles | وكنت أتمنى أن يكون الأمر محدوداً، أوتعلم؟ ، لا يجب علينا ترك المنزل |
O zaman belki de birçok çocuk ebeveynlerinden ayrılmak zorunda kalmazdı. | TED | وعندها ربما، لن يضطر الكثير من الأطفال إلى الانفصال عن آبائهم. |
Bu karavanı alabilirsin ve büyük bir ihtimalle iyi fiyat olur çünkü en kısa sürede şehirden ayrılmak istiyor. | TED | تستطيع شراء هذه المقطورة، و ربما تحصل على عرض جيد حقا لأنه يريد الخروج من البلدة بأسرع وقت ممكن. |
Buradan ayrılmak istemeyen bir kadın görüyorum. Kendinden kaçmaktan bıkmış bir kadın. | Open Subtitles | أرى إمرأه لاتريد أن تغادر إمرأه سئمت من عدم معرفتها من تكون |
Öyleyken ayrılmak zorunda kalsaydık korkunç olurdu. | Open Subtitles | إن كنا كذلك وعلينا ان ننفصل, ذلك سيكون مؤسفاً |
Eski evimizi hatırlarsan senin bu hareketlerin yüzünden ayrılmak zorunda kalmıştık. | Open Subtitles | صحيح, تتذكرون بيتنا القديم, توجب علينا الرحيل بسبب نوبات غضبك الدائمة |
Şiddete uğrayacağınızdan korkuyorsanız veya şiddet görüyorsanız güvenli bir şekilde ayrılmak için uzmanların tavsiyelerine danışmalısınız. | TED | إن كنت تخشى أنك على وشك التعرض لإساءة أو أنك تتعرض لإساءة فعليك استشارة المختصين لطلب النصيحة عن كيفية الرحيل بأمان. |
Personele söyle. ayrılmak isteyen gidebilir. | Open Subtitles | أخبر الجميع إذا كان هناك أحد يريد الرحيل , فأنا أتفهم |
İçinde bu kadar karışıklık yaşanırken şehirden ayrılmak akıllıca mı? | Open Subtitles | أمن الحكمة مغادرة حوائط المدينة والأمور غير مستقرة معهم هكذا؟ |
Öğrenci aktivisti olduğum yuvamdan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nden, ayrılmak zorunda bırakıldım. | TED | تم إجباري على مغادرة جُمهورية الكونغو الديموقراطية، موطني، حيث كنت طالباً وناشطاً |
Hem ayrılmak istiyordum, hem de istemiyordum. | Open Subtitles | لقد أردت المغادرة و لكنى لم أفعل هل هذا يعنى شيئاً أيها الطبيب ؟ |
Evet ama buradan ayrılmak istemiyorum. Sanırım beni takip eden bir adam var. | Open Subtitles | أجل لكنني لا أريد المغادرة أعتقد أن هناك رجلاً يطاردني |
Yada, sen ayrılmak istiyorsunda bunu söylemekte sıkıntı mı çekiyorsun? | Open Subtitles | أم أنك تريد الإنفصال ولكنك لا تملك الشجاعة لقول هذا؟ |
Eğer onlar arkadaşıysa ve tek çevresi oysa bir çeteden ayrılmak zordur. | Open Subtitles | ترك العصابة أمر صعب لو كانوا أصدقائها، ولو كانوا كلّ من تعرفهم. |
Sırbistan, imparatorluktan ayrılmak istedi. | Open Subtitles | كانت صربيا تريد الانفصال عن الإمبراطورية |
Ona zarar veriyor, asıl zayıf noktasını biliyorum. Yani gideceğiz, tabii ayrılmak istemiyorsanız. | Open Subtitles | إنه يؤلمه، وأعرف نقطة ضعفه الحقيقية لذا سنذهب، إلا لو أردتم الخروج الآن. |
Bir partiye davetlidir. Hiç ayrılmak istemez. | TED | لقد تمت دعوتها لحفل. وهي لا تريد أن تغادر أبداً. |
Evet, kalabilirim. Gidersem senden ayrılmak zorundayım. | Open Subtitles | بلى استطيع لأنني إن ذهبت فسيعني ان علينا ان ننفصل |
Kavga ettikten sonra arayı düzeltince, yanından hiç ayrılmak istemiyorum. | Open Subtitles | عندمانتعاركوالماكياجعلى هذا النحو، لا أريد أن أترك جانبك أبداً |
Beardsley'den hemen ayrılmak istediğini söyledi. | Open Subtitles | لقد قالت أنها تريد أن تترك بيردسلى الان وفوراً |
Evet, sen bir manyaksın. Evet, senden ayrılmak üzereydim. | Open Subtitles | نعم , أنت مريض نعم , كان صحيحاً أن أنفصل عنك |
Düşman gibi ayrılmak istemiyorum. | Open Subtitles | لقد تعلمت كثيرًا منكِ دعينا لا نفترق كأعداءٍ |
L Yani, bir kaybeden ayrılmak isteyen bazı bayan , var | Open Subtitles | أعني ، أنه هناك سيدة تريد أن تنفصل عن فاشل |
Hiç. Ertesi gün ayrılmak zorundaydım. | Open Subtitles | لا شيء، كان علي أن أغادر في اليوم التالي |