Endüstrinin büyümesi ile birlikte korkunç insan hakları suistimalleri meydana geldi. | TED | حاليًا، إلى جانب نمو هذه الصناعة. تحدثُ انتهاكات مروعة لحقوق الإنسان. |
Ormanların tahrip olması, daha fazla toğrağa ihtiyaç duyan insan nufüsunun büyümesi. | TED | إزالة الغابات، نمو المجتمعات البشرية التي تحتاج إلى مزيد من الأراضي. |
İlginç olan bir diğer şey de Dracorex'in kafasının arka kısmındaki sivri yapıların da hızla büyümesi. Stygimoloch'un kafasının arkasındaki sivrilikler | TED | المثير للاهتمام هي الشوكة على ظهر الدراكوريكس كانت تنمو بسرعة ايضاً الاشواك على ظهر الستيجيمولوك |
İşte sekiz yüzyılın ekonomik büyümesi: | TED | الآن هاهنا ثمانية قرون من النمو الاقتصادي. |
Sensiz büyümesi yetmiyormuş gibi. | Open Subtitles | انها سيئة بما فيه الكفاية انها لا يكبر معك. |
Bir gün büyümesi gerekiyor. | Open Subtitles | لابد له أن ينضج يوماً ما |
Ancak sonunda yıldızları oluşturacak hiç gaz kalmaz ve galaksinin büyümesi durur. | Open Subtitles | ولكن في النهاية لا تبقى كميات كافية من الغاز لتشكيل النجوم فتتوقف المجرّة عن النموّ |
Bu halk aşağılanması için çok kişisel bir bedel ve internetin büyümesi bu bedeli yükseltti. | TED | هناك ثمن شخصي باهظ للإذلال علنا و نمو الإنترنت ساعد في مضاعفة ذلك الثمن. |
İki hafta içinde ebadı iki katı oldu ama tümörün büyümesi yavaşladı, gene de hızlı şekilde büyüdü. | TED | تباطأ معدل نمو الأورام، لكنها ما زالت تنمو بسرعة، ضعف حجمها على مدى أسبوعين، |
Öncelikle, kanser ilaçlarının üretimi sağlıklı doku zararını önlemek için sadece tümörün içinde meydana gelen bakteri büyümesi olarak başlar. | TED | أولًا، لتجنب إيذاء الأنسجة السليمة، إنتاج الأدوية المضادة للسرطان يبدأ مع نمو البكتيريا، وهذا يحدث فقط في داخل الورم نفسه. |
Vermikülit toprak kondisyonlayıcı olarak, bitkilerin daha hızlı ve iyi büyümesi için kullanılıyordu. | TED | الفيرميكيوليت كان يستخدم كمحسِّن للتربة، لجعل النباتات تنمو أسرع وأفضل. |
Gelişmekte olan ülkelerin, gelişmiş ülkelerle aynı oranda büyümesi gerekmiyor. | TED | والبلدان في الدول الناشئة لا تحتاج أن تنمو لتبلغ نفس مستوى البلدان المتقدمة. |
Alçaktayken büyümesi durmuş, onlarcası var. | TED | هناك العديد منها عندما تضعف تتوقف عن النمو. |
Çikolatalara tat verir ve toprağa büyümesi için güç verir. | TED | يقومون بإعطاء الشوكلاته نكهتها، والتربة القدرة على النمو. |
Bir mobilyanın şekil alması çocuğun büyümesi gibidir. | Open Subtitles | إن رؤية قطعة الأثاث تتشكّل مثل مشاهدة الطفل وهو يكبر |
Bir gün büyümesi gerekiyor. | Open Subtitles | لابد له أن ينضج يوماً ما |
Bitkilerin büyümesi taze bir umut ışığı sunar. | Open Subtitles | النموّ الجديد للنباتات يعرض بصيصًا من الأمل |
Dalak büyümesi ve karaciğer yetmezliği klasik A.I.P. bulguları. | Open Subtitles | تضخم الطحال وفشل الكبد هي الأعراض الكلاسيكية للبورفيريا الحادة المتقطعة |
Fasulye de, mısıra sağlıklı büyümesi için gereken besini verir. | Open Subtitles | فول يعطي الذرة والمواد الغذائية أنها تحتاج لتنمو بصحة جيدة. |
Derin araştır. Küçük Eric'in büyümesi için iyi bir dünyaya ihtiyacı var. | Open Subtitles | اريك يحتاج لعالم جيد ليكبر فيه |
Gerçek şok, gerçek sürpriz gözbebeği büyümesi, yüksek kalp atması yasal yoldan kazanmış. | Open Subtitles | صدمة حقيقية مفاجأة حقيقية اتساع حدقة العين زيادة دقات القلب فوز شرعي |
Vergi sistemindeki değişiklik şirketlerin büyümesi için ideal koşullar yarattı. | Open Subtitles | التغيرات في الهيكل الضريبي قد خلقت اقتصاد مثالي لنمو الشركات |
Ona büyümesi gerektiğini, kendi hatalarını düzeltmesi gerektiğini söylemeye çalıştım. Suçun bir kısmı da bende. | Open Subtitles | حاولت أن أفهّمه أن عليه النضج وإصلاح أخطأءه بنفسه |
Belki günün birinde büyümesi ve fantazi adasından kurtulması gerekir. | Open Subtitles | ربما هو سيكبر في يوم ما و سيستيقظ من أحلام الجزيرة الخيالية |
Ama ayrıca anahtarların da olmaması demekti ve halının üstünde mantarların büyümesi. | Open Subtitles | لكن هذا يعني أيضاً أنه ليس لها مفاتيح والفطر ينمو داخل السجادة |
Eğer çok derinse, mercanların büyümesi için gereken ışık ulaşmayacaktır. | Open Subtitles | إن كان عميقاً جداً فلن يصل ضوء كافي للمرجان لينمو. |