| Yoksa sabaha kadar uyuyamam ve yarın berbat görünürüm. Gerçekten bitkin. | Open Subtitles | و إلا سأصحو غداًً و سأبدو فظيعة سأكون حقاً منتفخة العنان |
| Denedim, deniyorum. berbat ve korkutucu bir şey olduğunu biliyorum, ama bunu yapabiliriz. | Open Subtitles | كنت أحاول و مازلت أحاول , و أعرف أن هذا مقرف و مخيف |
| Umarım cenneti bulabilir çünkü berbat bir yön duygusu vardı. | Open Subtitles | آمل أن يجد النعيم ، لأنه كان ملاح سيئ للغاية |
| Sesin berbat geliyor sanki 90 yaşındaki kadın sesi gibi. | Open Subtitles | ان صوتك يبدو مريع مثل عجوز في 90 من عمرها |
| Ki, burada özenle yaptığım her şeyi berbat etmemiş olman koşuluyla. | Open Subtitles | بعد الأداء في البنك، لن أكتشف أنك أفسدت كل بصماتي هنا |
| berbat halde olduklarında berbat halde değilmiş gibi yapmayı öğretmişiz. | TED | إنهم يتظاهرون أنهم ليسوا في فوضى بينما هم فيها .. |
| Ama sana bunu söyleyemedim çünkü bunu söylersem berbat biri olacaktım. | Open Subtitles | ولا أستطيع قول هذا لأنى سأكون شخص سئ أذا قلت هذا |
| Hem de son zamanların en berbat fırtınalarından biri sırasında. | Open Subtitles | خلال واحدة من أسوأ العواصف الرعدية في الذاكرة الحديثة ؟ |
| Ama iş performansım da berbat. Çok bariz şeyleri gözden kaçırıyorum. | Open Subtitles | لكن كان عملي سيئاً جدّاً، كنتُ أغفل عن أشياء واضحة جدّاً. |
| Elbette.12 yaşında sosyal olarak izole olmuş bir dahiydin ve kendine, hayatının berbat gitmediği paralel bir evren yarattın. | Open Subtitles | أفهمك، كنتَ الطفل الرائع المنعزل اجتماعياً في سن الثانية عشرة واخترعتَ كوناً موازياً حيث لم تكن حياتُكَ فيه مزرية |
| Belki Tanrı berbat şeylerin olmasına izin veriyor veya olanak tanıyor, böylece şevkat ve kahramanlıklar gözükebiliyor. | TED | ربما يسمح الرب أو يجيز حدوث أشياء فظيعة, حتى تظهر البطولة والرأفة. |
| Bazen bunlarla berbat seçimler yapabilirsiniz. | TED | أحيانا يمكن أن تتخذ بسببها قرارات فظيعة. |
| - Tüm arkadaşların dışarıda eğleniyor- - Biliyorum berbat bir şey. Biliyor musun? | Open Subtitles | كل أصدقائكم يستمتعون كلا إنه أمر مقرف من الدنائة أن يعاملوك بهذه القسوة |
| berbat bir durum ama endişe etmen gereken bir işin var. | Open Subtitles | هذا سيئ ، لكن لديك أمورك التي يجب أن تقلق عليها |
| Çok parası olabilir ama kızlar konusunda berbat bir zevke sahip. | Open Subtitles | اعتقد ان لديه الكثير من المال لكن ذوقه فى الفتيات مريع |
| Ve buraya geldiğinde, çeneni kapalı tut. berbat ediyorsun sadece. | Open Subtitles | و عندما يصل أبق فمك مغلقا و إلا أفسدت الأمر |
| 18'ine hoş geldin ve kesinlikle bu yaşını berbat etmiş durumdasın. | Open Subtitles | مرحباً بك في الـ 18 وانت بالتأكيد تسببت في فوضى خلاله |
| Benim gibi berbat bir adama dönüşmesen iyi olur. | Open Subtitles | لاتريدين أن ينتهي بك المطاف وتكوني شخصياً سئ مثلي |
| Bugün verdiğin diğer kararlardan bile daha berbat bir karar. | Open Subtitles | تلك أسوأ فكرة ضمن الأفكار السيّئة الأخرى التي راودتكَ اليوم |
| Tek bildiğim karşımda olanlar ve her şey berbat halde. | Open Subtitles | كل ما أعرفه، ما أراه أمامي وكل شئ يبدو سيئاً |
| Titus bu olayı berbat bir yıl olarak kabul etmeliydi, korkunç bir suçlama ve hapishanede geçen bir yıl, ama artık sona ermişti. | TED | كان من المفترض لتايتس ان ينظر لهذه سنة كسنة مزرية سنة اتهامات و محاكمة, لكنها انتهت |
| Herkesin brendi ve sigara eşliğindeki zafer düşlerini berbat ediyorum. | Open Subtitles | فيبدو أني أفسد استمتاع الجمع بـ البراندي والسيجار وأحـلام النصر |
| Çok iyi şanslar. Ve hayatımızın her iki uğruna, bu berbat yok. | Open Subtitles | إذن ، حظا سعيدا و لأجل سلامة حياتينا ، لا تفسد الأمر |
| Zaten hayatım mahvolmuş durumda, hayır dese bile daha berbat olamaz nasılsa. | Open Subtitles | ,حياتي جدا مقرفة, حتى لو أنها رفضت أنا لست بعيدا عن الإنهيار |
| Bence kesinlikle metro mazgalından düşüp köstebek adamla berbat bir seks yapıyordur. | Open Subtitles | انها بلواضح نامت في مركن قطار ومارست جنس رهيب مع رجل فاشل |
| - Bence sesi berbat... ama geçen yıl altı milyon plak sattı. | Open Subtitles | أظنها تبدو بحالة مريعة ، لكنها باعت ستة ملايين أسطوانة السنة الماضية |