| Eğer bu kayıp eşyalar içinden aldıklarımızla ilgiliyse ona onları geri vereceğimi söyleyin. | Open Subtitles | اذا كان هذا عن الأشياء التى أخذناها من الاشياء المفقودة اخبريها باننا سنرجعها |
| Ve görmeyen birisi olarak, görsel hafızanız yavaş yavaş kayboluyor ve bunun yerini eşyalar hakkındaki hisleriniz ve sesler ve kokular alıyor. | TED | وكشخص كفيف تأكلت ذاكرتي البصرية وحل محلها إحساسي بالأشياء كيف أسمع الأشياء وأشمها |
| Yeni eşyalar alabilirsin ama yeni bir parti satın alamazsın. | Open Subtitles | تستطيع شراء أشياء جديدة لكنك لن تستطيع شراء حفلة جديدة |
| Kayıp eşyalar bölümünden, ortama daha iyi uymamızı sağlayacak şeyler bulduk. | Open Subtitles | و وجدنا بعض الأغراض في درج المفقودات تساعدنا للتأقلم بشكل أفضل. |
| Geri dönüştürülebilir eşyalar buldum. | Open Subtitles | لاحظتُ بأنّ لديك أغراض في القمامة من الممكن إعادة إستخدامها ثانيةً |
| - sadece mobilyalar ve eşyalar... - Sanırım Como'ya yaklaşıyoruz. | Open Subtitles | جميع الأثاث و كل شئ اعتقد اننا اقتربنا من كومو |
| Bunlar Bosna'daki soykırım kurbanlarının son yolculuklarında yanlarında taşıdıkları eşyalar. | TED | هذه هي الأشياء التي أخذها ضحايا التطهير العرقي في البوسنة معهم إلى مثواهم الأخير. |
| Tüm kayıplar teşhis edildiğinde, mezarda çürüyen sadece cesetler olacak ama bu sıradan eşyalar varlığını sürdürecek. | TED | حالما يتم التعرف على كل الناس المفقودين، وحدها الجثث المتحللة في القبور وهذه الأشياء العادية سوف تبقى. |
| Her gün kullandığınız eşyalar sayesinde dijital hayatınız ile etkileşime girebilirsiniz. | TED | يمكنكم التفاعل مع حياتكم الرقمية فقط باستخدام الأشياء التي تستخدمونها كل يوم. |
| Teknoloji dünyası, eşyalar dünyasını değiştiremez. | TED | وعالم التقنية لا يمكنه تغيير عالم الأشياء. |
| eşyalar etrafa saçılmış durumda. | Open Subtitles | الأشياء تبدو متبعثرة و مقلوبة رأسا على عقب |
| Aslında sana en iyisinden yepyeni Amerikan malı eşyalar aldım. | Open Subtitles | في الحقيقة,جلبت لك بعض بعض أشياء امريكية الصنع في القمة |
| Bence otel güveliği bunu halleder ve biz her zaman yeni eşyalar alabiliriz. | Open Subtitles | أحسب أنْ أمن الفندق يمكنه تولي هذا الأمر ويمكننا دومًا شراء أشياء جديدة |
| Ben de hocalara sordum: ''eşyalar bize nasıl neşe hisettirir? | TED | لذلك سألت الأساتذة، كيف لمجرد أشياء ان تشعرنا بالبهجة؟ |
| Muhtemelen fazlası vardı ama eşyalar taşınıp duruyor ve sonunda kayboluyor. | Open Subtitles | الأرجح أنه كان يوجد أكثر لكن الأغراض تُنقل وفي النهاية تضيع. |
| - Evimin ve eşyalarımın. - Ev ve eşyalar. | Open Subtitles | ــ إنه بيتي وبعض الأغراض ــ بيتك وبعض الأغراض |
| Demek repertuarına küfretme, ve etrafa eşyalar fırlatmayı da ekledi. | Open Subtitles | إذاً، إنها عادت لاتزانها وبدأن ترمي الأغراض |
| Babamın günlüğü bu şeylerle dolu tehlikeli, büyülü, garip eşyalar. | Open Subtitles | , مذكرة أبي بها الكثير من الأغراض أغراض ملعونة و خطيرة |
| Şimdi çok yakında, eşyalar bile titremeye başlıyor. | Open Subtitles | هو قريب الآن جدا بحيث مستوي الأثاث تبدأ الإهتزاز. |
| Bütün bu ev ve eşyalar sana hiç benzemiyor. | Open Subtitles | هذا المنزل وكل هذه الاغراض لا تبدو مثلك أبدا |
| Fransız kızları bizim egzotik eşyalar olduğumuzu düşünür. | Open Subtitles | الفتيات الفرنسيات ، يعتقدن بأننا سلع مثيرة |
| Babamın kalesi yağmalandığından beri ailemin sahip olduğu nesilden nesle geçen değeri biçilemez eşyalar yüzyıllarca ortadan kayboldu. | Open Subtitles | بعدما تم نهب قلعة أبي أمتعة لا تقدر بمال والتي كانت لدى عائلتي لقرون فقدت |
| Öyleymiş Lordum. Evdeki eşyalar için müzayede düzenlenecekmiş. | Open Subtitles | وهو كذلك، لكن ستعرض محتويات المنزل للبيع بالمزاد العلني في العاشر من الشهر |
| Kişisel eşyalar arasında mavi bir sırt çantası gören oldu mu? | Open Subtitles | هل ثمة من رأى حقيبة ظهر زرقاء مع المتعلقات الشخصية الأخرى؟ |
| eşyalar için geri döneceğim. | Open Subtitles | لذا سأعود من أجل أغراضي |
| eski güzel eşyalar, birkaç koltuk ve kapı aldım. | Open Subtitles | أثاث عتيق جميل، بضعة كراسي .. و مجموعة أبواب |
| Annem dükkanlardan hep bir şeyler aşırıyor. Hiç ihtiyacı olmadığı eşyalar. | Open Subtitles | أمي تسرق من المتجر طوال الوقت أغراضاً ليست بحاجتها حتى |
| Şahsi eşyalar listesinde yok. | Open Subtitles | . إنها ليست موجودة فى أمتعته الشخصية |
| Dört kutu. Dört kanıt torbası. Dört torba özel eşyalar. | Open Subtitles | أربع صناديق، أربع حقائب من الأدلة، وأربع حقائب من الممتلكات الشخصية. |