| Evi çok iyi idare ediyor. Onsuz ne yaparız bilmem. | Open Subtitles | إنه يقوم بعمل رائع و لا أدري ماذا نفعل بدونه |
| Çok seyahat ediyor ve hep meşgul. Bugün saat 12:30'a randevu aldım. | Open Subtitles | يقضى الكثير من الوقت فى السفر يقوم بالمحاضرات فى العديد من الوقت |
| Listesi var, iki kez kontrol ediyor, olay ne ki? | Open Subtitles | إنّه يحتفظ بقائمة. ويتحقق منها مرّتين ما الجلل في ذلك؟ |
| Ve sonra, ateş ediyor olduğu fotoğrafı değiştirirsiniz. ve bu bir anda zalim ve ulaşılamaz bir hal alır. | TED | وبعد ذلك تقوم بتغيير الصورة التي يطلق عليها, وتصبح فجأة قاتمة نوعا ما, ويمكن أن تصبح أصعب في التصويب. |
| Deriye ve yumuşak dokulara etki ediyor. Çok hızlı. | Open Subtitles | إنّها تؤثر على الجلد والأنسجة الناعمة, سرعة عملها.. |
| Bu kıyafetler vücut ısısını izole ediyor, ve adamlarımızı görünmez yapıyor. | Open Subtitles | هذه البزات تعزل حرارة الجسم ما يجعل الفريق خفيا بالنسبة للمخلوق |
| Mısır'lıları yeniyor, onları Kızıldeniz'de boğuyor, şehirleri yok ediyor, kızıyor. | TED | فهو يهزم الفراعنة بإغراقهم في البحر الأحمر, ويدمر المدن, ويثور. |
| Bildiklerim beni sadece insanlığa karşı değil Tanrının kendisine bile tehdit arz ediyor. | Open Subtitles | وما أعرفه الأن يجعلني خَطِراً ليس فقط على الناس بل على الإيمان بالرب |
| Yalnızca programlandığı şeyi yapıyordu: Bulabildiği her şeyle bir şekilde gemiyi tamir ediyor. | Open Subtitles | إنه يقوم بما صُمم لأجله فحسب إصلاح السفينة بأي طريقة بأي شئ موجود |
| Yalnızca programlandığı şeyi yapıyordu: Bulabildiği her şeyle bir şekilde gemiyi tamir ediyor. | Open Subtitles | إنه يقوم بما صُمم لأجله فحسب إصلاح السفينة بأي طريقة بأي شئ موجود |
| Orası babamın arsası ve şu çirkin konutları inşa ediyor. | Open Subtitles | إنها أرض والدي، و، هو يقوم ببناء هذه الشقق البشعة |
| Ama evde olmamanın işe yaradığını biliyorum. Seni motive ediyor. | Open Subtitles | أعلم أنّ تواجدك بعيداً عن المنزل يجدي، إنّه ما يحفّزك. |
| Bu kesinlikle sizi beyinlerinde neler geçtiğini meraka sevk ediyor. | TED | إنّه حقاً يجعلك تفكّر، أنّك ترغب في معرفة ما الذي يحدث داخل أدمغتهم. |
| Olay olduğunda odada olduğunu iddia ediyor. | Open Subtitles | إنّه يزعم أنّه كان بالغرفة عندما حدث الأمر |
| O resim çıktığından beri karım kızımı etrafta teşhir ediyor. | Open Subtitles | أعني، منذ أن ظهرت هذه الصورة وزوجتي تقوم بالافتخار بها |
| Çok hızlı ve çok sert hareket ediyor, ama görelim bakalım. | Open Subtitles | و هي تقوم بذلك نفسٌ بعد نفس، و يوم تلو الآخر. |
| Şaka ediyor. Aldırmayın. | Open Subtitles | إنّها تمزح، لا داعى للقلق بشأن هذا الأمر |
| Bütün kalabalıkla bir partide sohbet ediyor. O, bizim yıldız müşterimiz. | Open Subtitles | لاتقلقي, إنّها تتملّق الموجودين في حفل الكوكتيل |
| Özür dilerim. Yatak o kadar yumuşak ki kan beynime hücum ediyor. | Open Subtitles | كما تعلم , المفارش خشنة للغاية مما يجعل الدم يندفع إلى رأسي |
| Vücut ağırlığı için 10 miligram enjekte edilmesi vücudun tamamını hemen felç ediyor. | Open Subtitles | لكل 50 باوند من وزن الجسم فهو يسبب شلل وعجز تام على الفور |
| Tamam lütfen bu dizlerin üstüne çökme olayı beni çok rahatsız ediyor. | Open Subtitles | حسنًا, حسنًا, بشأن ركوعك و ما شابه إنه يجعلني غير مرتاحٍ للغاية |
| Bu kez öncü iki kuş diğerlerini uçmaya teşvik ediyor. | Open Subtitles | هذه المرة ، الطيور الرئيسيين يقومون بتشجيع الآخرين الى الهواء. |
| Sadece yuruyerek MuhabirL Evet, su anda kesinlikle hareket ediyor. | TED | فقط عن طريق المشي. الصحفي: حسنا، من المؤكد أنه يتحرك. |
| Sıradaki sanatçıyı yıllardır takip ediyor, toplumu anatomiye karşı meraklandırmasını izliyorum. | TED | الآن لقد تابعت الفنان التالي لسنوات عدَة، ورأيته يثير حماس العامة حول التشريح. |
| Bu hayvanları müşterilere teslim ediyor ve mahallede kalıp kurban arıyor. | Open Subtitles | ثم يبقى في الحي ليجد ضحاياه وما زال هناك عنوانان هنا |
| Tek tek bakacak olursak, bu belirtiler birçok rahatsızlığı işaret ediyor. | Open Subtitles | بشكل منفرد، مظاهر هذه الأعراض تشير إلى أي عدد من الجناة |
| Bazı bilim insanları yer altında yaşayan mikrop kütlesinin Dünya'nın yüzeyinde yaşayan canlı kütlesine eşit olduğunu tahmin ediyor. | TED | إذ يقدّر بعض العلماء أنّ كتلة الجراثيم التي تعيش عميقًا تحت سطح الأرض تساوي كتلة جميع الأحياء فوق سطحها. |
| Benimki $4 milyonun üzerinde para ediyor. Seninki dört etmez. | Open Subtitles | هذا يساوي 4 ملايين دولار محلك لا يساوي الا أربعه |