Hiç kuşkum yok. ama kılıçta çok ender bir yeteneğe sahipsin. | Open Subtitles | ليس عندي شك فى ذلك لديك موهبة نادرة فى المبارزة بالسيف |
Ve o bir çakıltaşı değil. ender bulunan turuncu bir kehribar. | Open Subtitles | وانها ليست صدفة, انها نادرة, كهرمان برتقالى مقطع على شكل مثلث. |
Bizim için böylesi ender ve istenmeyen, normalde karşılaşılmayan durumlar, daha çok standart olaylar olur. | TED | بالنسةِ لنا، الحالات الهامشيّة هذه الحالات النادرة الغير محتملة الحدوث، تحدث بشكل اعتيادي. |
Fakat bu çok ender rastlanan durumlardan biri şöyle ki, burada ekonomik fayda da var. | TED | ولكن هذه واحده من الحالات العجيبة النادرة والتي فيها تكون ايضاً فائدة اقتصادية. |
Kendini beğenmişlik çamuruna saplanmadığın zaman bu şehirdeki en ender şey sende var. | Open Subtitles | بينما تتمرمغ في يأس نرجسي أنت أندر شيء موجود في هذه المدينة |
Aptal stajyerim ender görülen bir retroperitoneal tümör bulduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | مدربتي الحمقاء تظن أنها عثرت على ورم خلف الصفاق النادر. |
Üstad, bu yaştaki deneklerin hipnoz aşamasından sağ çıkmaları ender görülür. | Open Subtitles | مُعلمي الاشخاص بمثل هذا العمر نادراً ما تحيا، تحت وطأة العبودية |
Bu Peter Wheat kitabını Walt Kelly çizmiş. Çok ender. | Open Subtitles | أن كتاب بيتر الأبيض كتبه والت كالي أنه تحفة نادرة |
Kütle spektrometresi katilin sümüğünde gömülü ender bulunan bir spor buldu. | Open Subtitles | الرائد ماس سباك لقد وجد سلالة نادرة مدفونة في مخاط القاتل |
İyi bir şey yok, fakat tesis kayıtlarına göre kayıp şişelerin birinde ender rastlanan viral hemorajik ateş virüsü bulunuyor. | Open Subtitles | لا شيء جيد ولكن طبقًا لسجلات مراكز مكافحة الأمراض أحد الأنابيب المفقودة تحتوي على سلالة نادرة من فيروس الحمى النزفية |
Bu öyle ender bir ameliyat ki benden önce sadece iki kişi hayatta kalabildi. | TED | وهذه جراحة نادرة جدا لقد عاش اثنين فحسب ممن خاضوها |
Ve ardından ender görülen kuşlar, algler ve garip su bitkileri hakkında konuşmaya devam etti. | TED | ثم أنطلق يُكمل حديثه عن .. بعض الطيور النادرة والعوالق .. والنباتات المائية الغريبة .. |
ender izin günlerini de patates ekerek geçirmişti. | Open Subtitles | وقضت ايام اجازاتها النادرة في إرهاق نفسها بحثاً عن الطعام |
Ama çok ender görülecek örneklerin üstünü örtüyor olabilirler. | Open Subtitles | لَكنَّهم قَدْ يُبنونَ على بعض الأحافير النادرة. |
Balıkçıllar, sorguçlar, karabataklar çok ender görülen kara yüzlü kaşıkçı kuşlarıyla burada bir araya toplanırlar. | Open Subtitles | طيور مالك الحزين أختلطت مع أندر بكثير الزائر الاسود |
Avustralya deniz aslanları, en ender deniz memelilerinin arasındadır. | Open Subtitles | أسود البحر الإسترالية من أندر الثدييات البحرية |
Unutulmuş bir dünyadan kalma ruhlar gibi yeryüzünün en ender hayvanlarından bazıları ağaçlar arasında saklanıyor. | Open Subtitles | كأشباح صادرة من عالم انقرض قديماً، تختبأ بعض أندر الحيوانات على وجه الأرض بين الأشجار |
Herhangi bir kayıp veya ödün olmaması gerçekten çok ender rastlanan bir durum, sağlık ve ekonomi arasında veya çevre ve ekonomi arasında. | TED | انه فعلاً من النادر عدم وجود تناقض بين الصحة والاقتصاد, او بين البيئة والاقتصاد. |
Kocası onu yalnız bıraktığı için, ender olarak mutlu ya da keyifliydi. | Open Subtitles | وتركت وحيدة بواسطة زوجها والذي كان من النادر أن يكون سعيد أو لدية حس فكاهي |
Bir erkeğin çiçeklere ilgisinin olması çok ender bir durum. | Open Subtitles | من النادر جداً أن تجد رجلاً يهتم بالأزهار |
Bu da şehirlerdeki yiyeceklerle ilgili diğer bir mevzu: Bir kere şehrin içine doğru köklerini saldığında, bir daha yer değiştirmesi ender görülür. | TED | شيء آخر عن الغذاء في المدن: ما إن يتم إنشاء جذورها في المدينة, فإنها نادراً ما تنتقل. |
Ölüm, bu bedbaht köylerde gerçekleşen ender olaylardan biridir. | Open Subtitles | الموت ليس حدثًا نادرًا في هذه الأرض البائسة |
Yarın akşam da böyle şeker olun, ender kabiliyetimden örnekler sergileyeyim. | Open Subtitles | إذا أنت لطيف حقيقي، ليلة الغد أنا قَدْ يُحصّصُ خارج أكثر بعض الشيء هذه الموهبةِ النادرةِ. |
Bu, ikimizden birinin... olası üniversite tahsilinin işe yarayabileceği ender durumlardan biri. | Open Subtitles | انها واحده من تلك الحالات النادره حيث احدنا حصل على درجه متقدمه في الكليه وربما سيساعدنا |
Kraliyet lahdini çok ender uzun süre başıboş bırakırlar. | Open Subtitles | النواويس الملكية نادرا ما تترك دون حراس لفترات طويلة |
Aynasizlar beni ariyor. Salaklar. Onu seven ender kisilerden biriyim. | Open Subtitles | رجال الشرطة أغبياء ليطاردونني، فأنا أحد القلائل الذين يحبونهم. |
Eğlendiğimi hatırladığım ender zamanlardan biri. | Open Subtitles | واحدة من المرات القليلة التي أتذكر اني كنت استمتع بوقتي |
Bu kadının ender görülen bir hastalığı var. 9 saat boyunca acılar çekti. | Open Subtitles | هذه المرأة تعاني من مرض نادر عانت من عذاب الموت وسكراته لتسع ساعات |
90 saniye ender. | Open Subtitles | باقي تسعون ثانية علي شحن السلاح يا (آندر) |
Oldukça ender ve korkunç bir zehrin kalıntıları bu kolyede bulundu. | Open Subtitles | بقايا لأكثر الأنواع ندرة لسم قاتل وعثر عليه في الداخل |
Çok ender bir cins ve önemli bir değerde olduğunu bir uzmana beyan ettirdik. | Open Subtitles | بدون اى تصريح عن من ارسله ولقد وصفها احد الخبراء بانها تشكيله نادره و ثمينه |