Endişelendiğim ise iyi bir şeyler yaparken güzel şeyleri kaybediyor olmamız. | TED | ما يقلقني هو أن نكون مثل من تخلص من الجمل بما حمل. |
- Aslında harika buluyorum. - Endişelendiğim şey bu zaten. | Open Subtitles | في الحقيقة، أتصوره مفتناً - نعم، هذا ما يقلقني - |
Sadece sana Endişelendiğim ve seni ondan daha çok sevdiğim için. | Open Subtitles | فقط لأنني كُنْتُ قلق بشأنك ولأن أَحبُّك أكثر مِنْ أَنَّهَا تَعمَلُ. |
Ama bugün Endişelendiğim şey; ya yaptığımız tek şey daha çok araba ve kamyon satmaksa? | TED | لكنني اليوم قلق بخصوص, ماذا لو كان كل ما نفعله هو بيع المزيد من السيارات والشاحنات؟ |
O yüzden gelmedim. Senin için Endişelendiğim için geldim. | Open Subtitles | أنا لست هنا بسبب هذا كنت قلقا عليك مخرجة يوون |
Benim de Endişelendiğim yaşıyan olan bir tanesi. | Open Subtitles | إنه عملاق حي ذلك الذي أقلق بشأنه |
Benim Endişelendiğim şey gelecek değil ki. | Open Subtitles | ليس المستقبل ما أنا قلقة بشأنه |
Bak, yakınlaştıkça, en fazla Endişelendiğim,diptekilerin tüm bu olayla kavgaya girmesidir. | Open Subtitles | اسمع، كلما اقترب التنفيذ كلما زاد قلقي على فشل هذا الأمر |
Endişelendiğim polis değil. | Open Subtitles | البوليس، هذا ليس الشيء الوحيد الذي يقلقني |
Endişelendiğim tek şey hiç kimsenin dışarıya çıkacak ilk kişi olmak istemeyeceği. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يقلقني بأنه لا أحد يريد أن يكون أول شخص يسير خارجاً |
Endişelendiğim bu değil, Sinbad. | Open Subtitles | ليس هذا ما يقلقني يا سندباد. إنه الخروج من هنا ما يهمني. |
Bu hakkında Endişelendiğim toplumsal sorun türlerinden değil. | TED | ليس هذا نوع المشاكل المجتمعية التي أنا قلق بشأنها. |
Bütün gece bu toplantı yüzünden Endişelendiğim için. | Open Subtitles | ولكن فقط لأنني كنت مستيقظين طوال الليل قلق حول هذا الاجتماع. |
Endişelendiğim, 2 saat 45 dakika daha uykuya geçemeyeceğim. | Open Subtitles | وأنا قلق أنّني قد لا أستطيع النوم قبل ساعتين و 45 دقيقة |
Ondan pek endişelenmiyorum, esas Endişelendiğim burada olmanın Rachel'a ne kadar zor geleceği. | Open Subtitles | أنا أقل قلقا بشأن هذا عن قلقي بحقيقة أن كونك هنا سوف يكون صعبا على رايتشل |
Katie'ye olanları duydum ve Sera hakkında Endişelendiğim için buraya geldim. | Open Subtitles | اسمع,لقد أتيت الى هنا لأنني سمعت عن كايتي و كنت قلقا لأجل سيرا لا تعاملونني على أنني مجرم |
Onlara güvenebilirsin. Endişelendiğim onlar değil. | Open Subtitles | يمكننا الوثوق بهم ليس من هم أقلق بشأنه |
Benim Endişelendiğim kendi geleceğim değil. | Open Subtitles | ليس مستقبلي الذي أنا قلقة بشأنه |
Bak, sona yaklaştıkça en fazla Endişelendiğim diptekilerin sorun çıkarma ihtimali. | Open Subtitles | اسمع، كلما اقترب التنفيذ كلما زاد قلقي على فشل هذا الأمر |
Sorun değil, şu anda en az Endişelendiğim şey bu. | Open Subtitles | اسفه لانى قلت انك وغد لقد تعرضت لبعض الاشياء السيئه لا عليكِ. هذا اخر ما يمكن ان اقلق بشانه الان |
Piper, bu şu an en az Endişelendiğim şey. | Open Subtitles | بايبر، وهذا هو أقل من مخاوفي في الوقت الحالي. |
Benim Endişelendiğim ne zaman döneceğin değil. Benim Endişelendiğim söndüğünde nasıl bir insan olacağın. | Open Subtitles | لست قلقة بشأن عودتك، أنا قلقة بشخصكِ وبما تفعله |
Peki, şuan Endişelendiğim kişi sensin. | Open Subtitles | حسناً إنها أنتِ من أقلق بشأنها في هذه اللحظه |
Bu benim biraz daha fazla Endişelendiğim bir olasılık, çünkü eğer berbat eden biz isek, bununla gidip nasıl başa çıkacağımız aslında pek açık değil. | TED | هذا احتمال أشعر بالقلق نوعا ما حياله، لأنه، لو كنا نحن ذوي التركيبة الخطأ، فلن يكون في الواقع واضح كيف لنا أن نتعامل مع هذا. |
Benim Endişelendiğim öfkeleri değil. Kumar. | Open Subtitles | ليسَت عِدائيتهِم ما يُقلقني إنها المُقامَرَة |
Ama hakkında tek Endişelendiğim sen değilsin. | Open Subtitles | لست الشخص الوحيد الذي أقلق عليه |