"fırsat" - Translation from Turkish to Arabic

    • فرصة
        
    • الفرصة
        
    • الفرص
        
    • فرصه
        
    • فرصتك
        
    • فرص
        
    • الفرصه
        
    • فرصتنا
        
    • فرصتي
        
    • فرصةً
        
    • بفرصة
        
    • فرصته
        
    • فُرصة
        
    • والفرصة
        
    • كفرصة
        
    Bir fırsat için bekliyordu, geleceğine başlamak için bekliyordu, ilerlemek için bekliyordu karşısına çıkan ilk şey bu oldu. TED لقد كان بانتظار فرصة، فرصة لبناء مستقبله، يترقّب في طريق إلى الأمام، و كانت تلك أوّل فرصة سنحت له.
    O kadının sayesinde, bu iki çocuk asla sahip olamayacakları bir fırsat kazanarak doktor olacak ve insanların hayatlarını kurtaracaklardı. TED بسببها هي, طفلين اصبح لديهم فرصة لم تكن لتتاح لهم لولاها و سيتمكنون من انقاذ ارواح في مجال الطب كاطباء
    Siyasi ve ekonomik liderlerimiz bağlantısallığın hayırseverlik değil fırsat olduğunu öğreniyorlar. TED قادتنا السياسيون والاقتصاديون يتعلمون أن الارتباط ليس جمعية خيرية، إنها فرصة.
    Çoğunlukla zevk almaya bir fırsat, ama bazen daha zor bir şey. TED وهي بالأساس الفرصة التي يمكن الاستمتاع بها، قد تكون أحيانا أشياء صعبة.
    Fakat çok geçmeden anladım ki bu fırsat evrensel değildi. TED لكن سرعان ما أدركت أن هذه الفرصة لم تكن عالمية.
    Koç olmak sana bir sürü yeni fırsat kapısı açacak Open Subtitles ان تكون مدربا سوف يفتح عالما كاملا من الفرص لك
    İnsanlara sınırlama olmadan başarmaları için fırsat verdiğimiz zaman, bu onlara kişisel tatmin ve başarılı bir hayat sağlayacak. TED عندما نعطي الناس فرصة للنجاح بلا حدود، فإن ذلك من شأنه أن يؤدي إلى تحقيق الذات وإلى حياة مزدهرة.
    Çeşitliliği kucaklayarak, çeşitli yetenekleri kucaklayarak herkese için gerçek fırsat sunuyoruz. TED وأنه عبر تبني التنوع والمواهب المتنوعة نقدم فرصة حقيقية لكل شخص.
    Ancak okyanus plastiğini engellemek insanoğlunun karşısına çıkabilecek en büyük fırsat. TED ولكن منع البلاستيك من تلويث المحيط ربما سيصبح أفضل فرصة للبشرية.
    Partinin büyük bir fırsat partisi olmasını diliyorsun, yaşlı huysuz bir parti değil. TED ترغب بشدة في ذلك لحزبكم لتكون فرصة كبيرة لكم . ليس للحزب الغاضب.
    Yoksulluğu tarihe gömmek için muazzam fırsat olduğunu söyleyerek bitirmek istiyorum. TED أريد أن أختم بالقول بأن هناك فرصة مذهلة لجعل الفقر تاريخاً.
    Bence Bay Keane, bu ara vermek için çok uygun bir fırsat. Open Subtitles واعتقد يا سيد كين, انه سيكون ملائما ان نأخذ فرصة للأستراحة والتأجيل
    Bu Jean'a ve bana ödevlerimizi yapmak için fırsat veriyor. Open Subtitles هذا الأمر يعطينا فرصة لنقوم بواجباتنا المنزلية أنا و جين
    Bu, kendini ifade etmek için eline geçen ilk fırsat. Open Subtitles وإنما هذه أول فرصة تحظين بها للتعبير عن نفسك بحق.
    Endişe etme, bu bize oyunu okumak için fırsat veriyor. Open Subtitles لا أقصد إخافتك هذا يعطينا الفرصة من أجل قراءة المسرحة.
    Bugünün diplomatik posta paketini bir fırsat bilip bunu sana gönderiyorum. Open Subtitles انا استغل الفرصة كى ارسل لك هذا فى حقيبة اليوم الدبلوماسية
    Elimize fırsat geçecek olursa sorgulamayı tam bir verimlilikle yapmaya hazır olmalıyız. Open Subtitles وإذا سنحت لنا الفرصة يجب أن نكون مستعدين للتحقيق معهم بكفاءة عالية
    Eğer fırsat bulsaydı Donny Faster mutlaka yine cinayet işlerdi. Open Subtitles دوني فاستر سيكون عندها بالتأكيد المقتولة ثانية إذا معطية الفرصة.
    Güzel yer, bir ton fırsat var ama sen bunları değerlendirmek istemedin çünkü benim hayatımı çalmak daha kolay, değil mi? Open Subtitles مكان هادئ الكثير من الفرص و لكنكِ لا تبدين حقاً أنّكِ انتهزتِ أي فرص لماذا، أمِن السهل أن تسرقي حياتي فحسب؟
    Bu onun için iyi bir fırsat, onun razı etmeye çalışmalısın. Open Subtitles وهذه ايضا فرصه جيده له لذا يجب عليك مساعدتي في اقناعه
    Bu da arz ve talep ve fiyatlandırma analizleri ve bir sonraki fırsat dalgasının nereden geleceğini söyler. TED ويحلل العرض والطلب والتسعير ويخبرك من أين ستأتي فرصتك القادمة.
    Kişi başına düşen GSYİH'nın her seviyesinde daha fazla sosyal ilerleme için fırsat, daha azı için riskler var. TED في كل مستوى من مستويات نصيب الفرد من الناتج الإجمالي المحلي، هناك فرص لمزيد من التقدم الاجتماعي، وأخطار لأقل.
    Evet, hep derdin ve fırsat ayağımıza geldiği için şükretmemiz gerek. Open Subtitles نعم .. انت دائما تقول وشكرا لله انا الفرصه حضرت بنفسها
    Gökyüzünden düşen bir şey yok. Bu kaçmamız için bir fırsat. Open Subtitles لا يوجد شيء يسقط من السماء، هذه فرصتنا للخروج من هنا.
    Benim gibi olan, yeterince temsil edilmemiş kadınların sesi olmak için bir fırsat olarak gördüm. TED وجدت أنها فرصتي لأمثل أي امرأة شعرت بالنقص مثلي.
    Enfeksiyonun yayılmasını engeller. Vücuduna savaşması için bir fırsat tanır. Open Subtitles نوقف التلوث قبل أن يقوم بنشاطه نعطي الجسد فرصةً للمقاومة
    Yemek yapmayı seviyorum ama fırsat olmuyor. Dick çok meşgul. Open Subtitles احب الطبخ لكننى لم احظ بفرصة ديك دائما يكون مشغول جدا
    Senin derdin ne? Bir şey yapması, önemli olması için eline geçen bir fırsat bu. Open Subtitles ما هي مشكلتك أنها فرصته ليفعل شيئاً ليكون شيئاً
    Bazen ona "sık dişini ve yap şu işi, böyle bir fırsat bir daha ele geçmez" demek istiyorum. Open Subtitles أحيانا أريد أن أخبرها بأن عليها أن تتحامل على نفسها و تباشر بالأمر فأنتي لن تحصلي على فُرصة مماثلة
    İnanılmaz güçlü devletin kudretli ve alçak güçleri bağımsızlık, bireysellik ve fırsat konseptlerine eğilimi kolektifleştiriyor. TED بسبب قوى ذات نفوذ وشريرة للحكومة العاتية جدًا، التي تسحق الميول المشتركة للحرية والفردية والفرصة.
    Ona bir problemmiş gibi bakmaktan vazgeçtik, ve onu iyileştirebileceğimiz bir fırsat olarak gördük. TED أوقفنا النظر إليه كمشكلة، وبدأنا بالنظر إليه كفرصة للتحسّن.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more