Yaptığımız oyunların ve filmlerin bazıları yaşadığımız dünyadan kendimizi soyutlamamıza yardım eder. | Open Subtitles | فقط بعض الألعاب و الأفلام التي نصنع تساعدهم على الهروب من عالمهم |
Yaptığımız oyunların ve filmlerin bazıları yaşadığımız dünyadan kendimizi soyutlamamıza yardım eder. | Open Subtitles | فقط بعض الألعاب و الأفلام التي نصنع تساعدهم على الهروب من عالمهم |
Hani çocukken beraber takılıp şu büyük filmlerin aptal versiyonlarını yaparken... | Open Subtitles | عندما كنا أطفال وكنا نمرح ننسج من خيالنا تلك الافلام السخيفه |
Bu filmlerin nasıl yapıldığını işte burada öğrendim. | TED | ومن هنا تعلمت بالفعل كيفية تنفيذ هذه الافلام. |
David Attenborough gerçek bir bitkisever. Bitkilerin davranışları hakkındaki en güzel filmlerin bazılarını o yaptı. | TED | إن ديفيد أتنبورغ هو محب للنباتات .. ولديه أفلام وثائقية رائعة .. عن تصرفات النباتات |
filmlerin romanlaştırılması... Sen bu iş için fazla iyisin. | Open Subtitles | ،تحويل الروايات إلى أفلام أنتِ ذكية جداً لفعل ذلك |
- filmlerin kötü eleştiri alsa da seninle gurur duyuyoruz, Vinnie. | Open Subtitles | حتى عندما تتلقى أفلامك انتقاذات لاذعة، نفخر بك |
Stüdyo sistemine ulaşana kadar filmlerin sadece yüzde 5'ini yönetiyoruz. | TED | وعندما نصل إلى نظام الاستديو، يصبح إخراجنا للأفلام خمسة بالمئة فقط. |
Bu filmlerin bu kadar gözde olmalarının sebebi psikolojik işkence unsuru içermesi. | Open Subtitles | حسنا، السبب الذي يجعل هذه الأفلام ذات شعبية هو عنصر التعذيب النفسي |
İnsanlar resimlerin, filmlerin veya müziklerin güzel olduğunda hemfikirdir, çünkü kültürleri ortak bir estetik tat yaratmıştır. | TED | يتفق الناس على أن اللوحات أو الأفلام أو الموسيقى بأنها جميلة بسبب ثقافاتهم التي حددت تماثل الذوق الجمالي |
Şu filmlerin yapılış tarifi... ...proteinlerin yaptıkları işte... ...aşırı zeki olmalarını kullanmaktır. | TED | وصفة إنتاج هذه الأفلام لاستغلال حقيقة أن البروتينات هي في غاية الذكاء فيما تقوم به. |
Çünkü bu sadece konuştuğumuz bazı korsan filmlerin kuramsal satış fiyatı değil Gerçek bir ekonomik kayıp. | TED | فهو ليس مجرد قيمة افتراضية لبيع الأفلام المقرصنة بالتجزئة لكنه يعد خسارة اقتصادية حقيقية |
Hala olduğu gibi, o zamanlar da konusu çöl gezegenler olan filmlerin uzmanıydım. | TED | لم أكن ذو خبرة في الافلام كنبتة صحراوية , ومازلت |
Bizi acı ve üzüntüden korumak için annemin bize üzücü filmlerin sonunu izletmediğini söyledi. | Open Subtitles | واخبرتنى ان امى اعتادت ان لا ترينا نهايه الافلام الحزينه لتقينا الحزن و الالم |
Ama herkes filmlerin saçma olduğunu bilir. | Open Subtitles | و لكن الكل يعلم ان الافلام مليئة بالتفاهات |
Amerika'da Başkan, politik filmlerin, komedi filmlerinin gerilim filmlerinin, aşk filmlerinin konusudur. | Open Subtitles | في أمريكا,الرئيس يكون حاضرا في الأفلام يكون موضوع الأفلام السياسية والكوميدية و أفلام الإثارة و الأفلام الرومانسية |
Senin gibi giyinenlerin olduğu filmler zaten başka filmlerin kopyası. 20. yüzyıl yapmacıklığı işte. | Open Subtitles | لهي مجرد نسخ من أفلام أخرى قديمة، إنها مجرد تأثر بالقرن العشرين. |
İnsanlar, TPB'nin sadece yasadışı filmlerin ve müziklerin dağıtımından sorumlu olduğu bir yer olduğu yanılgısına düşmemeli. | Open Subtitles | لا يجب على الناس قول أن موقع القراصنة يتمحور حول نشر و توزيع أفلام و موسيقى غير قانونية |
Bütün filmlerin bozulmuş, biri bile sağlam değil kimse de sıcaktan, ve nemden koruyamamış. | Open Subtitles | كل أفلامك فشلت, وليس واحداً منها.. يمكن أن أبقي رأسكِ فوق الماء. |
Ve sevdiğimiz filmlerin tümünün bir kopyası da burada. | Open Subtitles | و لديهم الصورة لكل أفلامك المفضلة |
- Senin özel filmlerin. - Oh, aman Tanrım. | Open Subtitles | حصلت على أفلامك الخاصة يا إلاهي |
- Arama motoru, örneği kalabalık bir stadyumda, filmlerin arka planında güvenlik kameralarından ve bilgisayar kameralarından bulabilir. | Open Subtitles | في استاد مزدحم وفي بيت باكجراوندوف للأفلام كاميرات الامن ، و وب |
İzlediğin filmlerin isimleri faturada gözüküyor. | Open Subtitles | العناوين السينمائية تَصْعدُ على الفاتورةِ. |