"gelişmekte olan" - Translation from Turkish to Arabic

    • النامية
        
    • النامي
        
    • الناشئة
        
    • نامية
        
    • ناشئة
        
    • في طور النمو
        
    Kural, bir ürünün ortalama 10 yıllık gecikme sonrası gelişmekte olan ülkelerde satışa çıkması şeklindedir, ki o da satışa çıkarsa. TED القاعدة هي حوالي 10 سنوات من تأخير لمنتج جديد حتى يذهب إلى السوق في الدول النامية ، إذا قدر له الذهاب.
    Bildiğiniz gibi gelişmekte olan ülkelerin çoğunda bir şirketin ortalama ömrü iki yıldır. TED كما تعلمون, في معظم الدول النامية متوسط ​​العمر المتوقع لعمل ما هو عامين.
    gelişmekte olan ülkelerdeki Çocukların bakımında oldukça fazla eksiklikler var. Open Subtitles هناك نقص شديد في مجال رعاية الطفل لدى الدول النامية
    Bu aşıyı 10 dolardan 10 sente düşürebilir. Bu, gelişmekte olan ülkeler için çok önemli. TED ويمكن لذلك وبشكل مفاجي خفض قيمة لقاح من ١٠ دولار الى ١٠ سنت، وهذا بالتحديد نقطة مهمة في العالم النامي.
    Ve bunu yapabilmemizin sebebi de şu anda gelişmekte olan ve katkılı imalat veya 3 boyutlu (3D) baskı dediğimiz teknolojidir. TED والسبب في ذلك هو من خلال التكنولوجيا الناشئة التي تسمى التصنيع المضاف أو الطابعة ثلاثية الابعاد
    Bu inşa edildiği anda, Afrika'da ve bütün gelişmekte olan ülkelerde herkes yapı belgelerini / çizimlerini ücretsiz olarak alıp çoğaltabilir. TED وبمجرد أن يتم بناءها، سيكون بمقدور أي شخص في أفريقيا أو أي دولة نامية أن يأخذ مستندات البناء وأن ينسخها مجاناً.
    Son ekonomik çöküşünün dramatik yankıları gelişmekte olan ülkeleri etkilemedi. Open Subtitles التداعيات الدرامية للأحداث المالية الأخيرة لم تبتعد عن الدول النامية
    Bu gelişmekte olan toplumlarda toplumun direği kadınlar, ama sokakları tutan hala erkekler. TED عندما تذهب الى تلك المجتمعات النامية, تكون المرأة هي عامود المجتمع, لكن الرجال هم من يسيطرون على الشوارع.
    Buradakilerin en iyileri gelişmekte olan ülkeler -- ben onlara Yeni Doğu diyorum-- bunlar hava çizgisinin diğer yanına atlayacaklar. TED ان ما سيحدث يما يخص الاقتصاديات النامية الذين ادعوهم الشرق الجديد هو انهم سوف يقفزون الى خط الطيران
    gelişmekte olan ülkelerde milyarlarca insan var ve onlara kapılarını açmaya hazır tek bir şehir bile yok. TED هناك البلايين من الناس في الدول النامية ممن لا يوجد لديهم حتى ولو مدينة واحدة ترحب بهم.
    gelişmekte olan ülkelerde, en yaygın taşıma türü demiryoludur ve İngilizler Hindistan'a oldukça fazla demiryolu yaptılar. TED ففي الدول النامية, تعد السكك الحديدية أكثر وسائل النقل شيوعاً, وقد شيدت بريطانيا كثيراً منها في الهند.
    Ancak gelişmekte olan toplulukları aynı şekilde görmüyor ve betimlemiyoruz. TED لكننا لا نرى ولا نصور المجتمعات النامية بنفس الطريقة.
    Ayrıca gelişmekte olan ülkelerde sahteciliğe rastlanıyor. TED من ثم، هناك تقليد المنتج في البلدان النامية.
    Her gün, her yıl, yaşanan ölümlerin üçte birine gelişmekte olan ülkelerdeki yoksulluk kaynaklı hastalıklar neden oluyor. TED حوالي الثلث من كل الوفيات كل يوم، كل سنة بسبب أمراض الفقر في الدول النامية
    Ben, her daim nüfus patlaması sorunuyla karşı karşıya olduğumuz, gelişmekte olan bir ülkeden geliyorum. TED أنا أنتمي للعالم النامي حيث تواجهنا دائما تحديات مشكل الانفجار السكاني.
    Bu, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde hemen hemen tüm yaşları, cinsiyetleri ve sosyo-ekonomik grupları etkiliyor. TED كما تؤثر تقريبا على جميع الأعمار والأجناس والطبقات المجتمعية في العالمين النامي والمتطور.
    70'lerde, ulusal parklara yatırım yaptık. Bu da bizi özellikle gelişmekte olan ülkelerde gördüğümüz ve hatalı olduğunu düşündüğüm "her ne pahasına olursa olsun büyüme" fikrinden uzak tuttu. TED في سبعينيات القرن الماضي، استثمرنا في الحدائق الوطنية، مما أبقانا بعيدًا عن المنطق الخاطئ للنمو والنمو والنمو بأي ثمن الذي نرى أن الآخرين يسعون لتبنيه خصوصاً في العالم النامي.
    Özellikle gelişmekte olan piyasalarda insanlar arasında büyüyen bir şüphe var, şimdi insanlar inanıyorlar ki, demokrasi, ekonomik büyüme için bir ön koşul olarak görülmüyor. TED بالتحديد هنالك شك متزايد حول الناس في دول الاسواق الناشئة حيث يعتقد الناس الان بأن الدمقراطية لا يجب ان ينظر لها كشرط اساسي للنمو الاقتصادي
    Her iki proje gelişmekte olan ülkelerde, biri Etiyopya diğeri Tunus'ta. TED كلا المشروعان في البلدان الناشئة واحد في إثيوبيا، وواحد آخر في تونس.
    gelişmekte olan ülkelerin, gelişmiş ülkelerle aynı oranda büyümesi gerekmiyor. TED والبلدان في الدول الناشئة لا تحتاج أن تنمو لتبلغ نفس مستوى البلدان المتقدمة.
    Kim etnik alkol biyo-yakıt mucizesinin Güney Amerika'daki gelişmekte olan bir ülkeden geleceğini düşünürdü? TED من كان يظن أن معجزة اللإيثانول الحيوي قد تاتي من دولة نامية في امريكا الجنوبية؟
    Bunun, trafik sıkışlığı, kasırgalar ve hayat gibi gelişmekte olan yeni bir problem olduğu anlaşılacaktır. TED وسيتحول ذلك لظاهرة ناشئة أخرى مثل ازدحام حركة المرور، ومثل الأعاصير، ومثل الحياة أيضًا، وسنجد حلًا لها.
    Aktif insan DNA'sını gelişmekte olan bir fetüsün içine yerleştirmek birden çok doğum kusuruna, şiddetli mutasyonlara neden olabilir. Open Subtitles دي ان اي لانسان حي تُقدم الى جنين في طور النمو يمكن ان تسبب عيوب خلقيه متعدده

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more