Artık gerçekler, komuta heyetinin dahi saklayamayacağı kadar su yüzüne çıkmıştı. | Open Subtitles | لقد أصبحت الحقيقة الأن أوضح من أن تنـكرهـا القيـادة اليابانيـة العليـا |
Ya gerçekler çok korkunçsa, ve hep kabus görmeye başlarsan? | Open Subtitles | وإذا كانت الحقيقة مروّعة جدا، ستطاردك في أحلامك إلى الأبد؟ |
gerçekler acıtabilir demek istedi ,baba , kendi iyiliği için.. | Open Subtitles | إنها تعني أن الحقيقة تجرح يا أبتي. إن ذلك لصالحها. |
Ve şunu farkettim ki politik ikna fikirler, gerçekler ya da bilgiyle başlamıyor. | TED | والذي لاحظته هو الإقناع السياسي لا يبدأ من الأفكار او الحقائق او المعلومات |
Yazarın adını sildim -- gerçekler haricinde her şeyi sildim. | TED | ولكني حذفت اسماء الكتاب والعناوين .. ولم يبقى سوى الحقائق |
Yürütmek istiyormuş gibi yaptım ama gerçekler ortaya çıkınca, malum. | Open Subtitles | تظاهرت و أنني أريد أن تنجح العلاقة لاكن الحقيقة ظهرت |
Sayın yargıç, gerçekler bu karalamaya karşı gerçek savunmayı oluşturur. | Open Subtitles | حضرتك الحقيقة هي الدفاع الوحيد ضد اي افتراء وتشويه للسمعة |
gerçekler İnternet sayesinde ortaya çıktı; herkes gerçeği öğrendi. | TED | وبسبب الإنترنت ظهرت الحقيقة الجميع علمها |
Çünkü gerçekler bize insanlığın uzun ve yavaş seyahatinin eşitsizliğin uzun ve yavaş seyahatinin aslında hızlandığını gösteriyor. | TED | فما تقول لنا الحقائق هو أن الرحلة الطويلة والبطيئة، رحلة البشرية الطويلة والبطيئة نحو المساواة، هي في الحقيقة تسرع. |
Ama her sabah işe giderken bir buçuk saati arabada geçirdikten sonra gerçekler çok daha farklı görünüyor. | TED | ولكن عندما أكون جالساً في مركبتي وبعد ساعة ونصف من التنقل كل يوم، تتجسد هذه الحقيقة في شكل مختلف تماماً. |
Çünkü bugün, hepimizin bildiği gibi, doğruluk ve gerçekler saldırı altında. | TED | لأنّه اليوم، كما نعلم جيداً، تتعرض الحقيقة والوقائع إلى الاعتداء. |
1 Numara: Birinci ve en doğru şey; tüm gerçekler paradokstur. | TED | أولًا: أول وأصدق شيء هو أن الحقيقة متناقضة. |
gerçekler, adil gerçekler bunlar. | TED | هذه هي الحقيقة المباشرة، الحقيقة الصالحة. |
Bu yüzden bilim gerçekler ve duygular üzerine kurulu olmalı. | TED | لكن بالطبع، يجب على العلم أن يعتمد على الحقائق والمنطق؟ |
Bürokratlar gerçekler o küçük onay kutucuklarına uymadığında ne yaparlar biliyor musunuz? | Open Subtitles | أنت تعرف ماذا يفعله البيرقراطيون عند الحقائق أنه لا يلائمهم الصندوق الصغير |
gerçekler yanıltıcı olabilir, söylentiler ise doğru ya da yanlış çoğunlukla açıklayıcı olurlar. | Open Subtitles | حسناً، الحقائق قد تكون خاطئة، بينما الإشاعات فتحتمل الصّواب والخطأ دوماً تكشف الحقائق |
Bütün gün yemininizden bahsedebilirsin. Ama gerçekler başka bir hikaye anlatıyor. | Open Subtitles | يمكنكِ التحدث طوال اليوم عن قَسَمكِ ولكن الحقائق تروي قصّة مختلفة |
Bazı gerçekler bilindiğinde listede benden önceki sırayı o alacaktır. | Open Subtitles | صدقيني هي ستفوقني حقارة بمجرد ظهور بعض الحقائق إلى النور |
Bir kilisede gezerken, ya da bir camide ya da katedralde, Gözlerinizle, hissettiklerinizle özümsemeye çalıştığınız şey, özümsediğiniz şey başka türlü olsaydı zihniniz aracılığıyla size gelecek gerçekler. | TED | فعندما تتجول في كنيسة او مسجد او كاتدرائية ما تحاول تشربه ,الذي تتشربه هو, خلال عينيك ,خلال حواسك, الحقائق التي سوف تصلك بشكل اخر عن طريق عقلك. |
Bir hayli gerçekler, söylemek üzse de. | Open Subtitles | إنهم حقيقيون تماماً . يؤسفنى ان اقول ذلك |
gerçekler ayakta kalabilenler tarafından söylenenlerdir. | Open Subtitles | الحقيقه تقال فقط من قبل من يتبقى في النهاية |
Aptallığım; kibirim ve kendi kendimi kandırdığımı farkına varmamı sağlayan gerçekler tarafından ortaya çıkartıldı. | Open Subtitles | حماقتي التي أظهرت بالحقائق, تدل على.. تهوري وخداع نفسي معاً. |
Bazı gerçekler bunu son derece şüpheli hâle getiriyor diyelim. | Open Subtitles | لنقل فقط أن الوقائع تجعل الأمر يثير شكوكًا لأبعد الحدود |
Küçükken hikâyelerde okuduğun canavarlar gerçekler ve buradalar. | Open Subtitles | الوحوش الذين قرأتِ قصصاً عنهم في صغركِ، إنّهم حقيقيين و موجودين هنا. |
fakat öğrenmeye başladığım gerçekten ilginç olan şey şu: Kendinden Menkul gerçekler aramızdaki farklılıkları silmiyor; | TED | و لكن هذا ما بدأت تعلمه و كان حقا مثير للانتباه الاثبات الذاتي للحقائق لا تمحو الاختلافات بيننا |
Bu kadınlar... bize, birinin yaşamsal olduğunu... ispatlayan çeşitli gerçekler sunmakta. | Open Subtitles | هؤلاء النسوة قمن بتزويدنا بحقائق مختلفة واحدة من تلك الحقائق قد ثبتت صحتها |
gerçekler benim safımda. | Open Subtitles | أنا عِنْدي الحقيقةُ على جانبِي. |
Belli ki, neden burada olduğunuzu merak ediyorsunuz. İşte size gerçekler. | Open Subtitles | من الواضح، أنت تَتسائلُ التي أنت هنا، لذا هذه الحقائقَ. |
Eski Mısır'lıların dünyaları da gerçekler üzerine kuruluydu. | Open Subtitles | شعر المصريون القدماء جدا في المنزل مع وقائع وأرقام |
Büyük klasikleri okuyup-yazmayı asla öğrenmeyeceksin, ...ebedi ve ezeli gerçekler: | Open Subtitles | لن تتعلم أبدا أن تقرأ وتكتب الدروس الكلاسيكية، والحقائق الخالدة: |
Ve gerçekler bütün gizemini, mutluluk dağıtarak federal ceza sistemine, J. Parnell Thomas'a teslim etti. | Open Subtitles | وواقع مسلّم إلى جَلال مُسعِد لنظام العقوبات الإتحادي الذي طُبق على (ج. بارنيل توماس). |
gerçekler canını acıttı, değil mi. | Open Subtitles | نحن شيئاً لن يتم النظر إليه في قضيتك |