Bu ufak gaz kabarcıkları, adanın oluşumu hakkında hayati ipuçları verir. | Open Subtitles | هذه الفقاعات الصغيرة جدا للغاز تعطي فكرة حيوية إلى تكوين الجزر |
Bu kalemle ilgili söyleyebileceğim tek şey ulusal güvenlik açısından hayati önem taşıdığıdır. | Open Subtitles | كل ما يمكنني قوله هو أن محتويات هذا القلم تعتبر حيوية للأمن القومي |
Kalp atışları normal, hayati verileri de. Her şey yolunda | Open Subtitles | ضربات القلب طبيعية ، و حيوي . كل شي بخير |
Yara artık geçilmez bir duvar gibidir. hayati etkileşimleri öyle bir durdurur ki vücut ve implant haberleşemez. | TED | تعمل الندبة كجدار شبه منيع والذي يمكن أن يقوم بإعاقة التفاعلات الحيويّة بين الجسم والجهاز المزروع. |
Daha fazla şey öğrendikçe bu popülasyonun yaşlılarının oynadığı hayati rol odağa yerleşti. | TED | وكلما تعلمنا المزيد، يتجلى لنا الدور الحيوي لكبار هذه الجماعة. |
Fakat kuvvetle inanıyorum ki, kızgınlığa yol açmadan Hayatî ilgilerimizi koruyabiliriz. | Open Subtitles | لكننىأؤمن أننا نستطيع حماية مصالحنا الحيوية بدون التسبب باستياء |
Karşıdan gelen bir kurşun kol kaslarınızdaki bütün hayati yerleri ıskalıyor? | Open Subtitles | اصابه عبر الغرفه متفاديه جميع العظام و الاعضاء الحيويه فى ذراعك |
Ve bu iki farklı duyguyu en hayati insan duyguları olarak görüyorum. | TED | وأعتبر هذين العنصرين تعبيرات بشرية حيوية. |
Ve bir zamanlar, kısa ve önemsiz gibi görünen bir hayat kendisini hayati, sonsuz ve belirgin hale getirdi. | TED | والحياة التي بدت يومًا مختصرة وتافهة أظهرت أنها حيوية ومستمرة للأبد |
Yüksek tansiyon sizin en hayati organlarınızı harap ederken iyi hissedebilirsiniz. | TED | يمكنك أن تشعر أنك بخير بينما يتلفُ ارتفاع ضغط الدم أعضاؤك الأكثر حيوية. |
Birlikte, okuluma gelemeyen erkekler ve kızlar için cinsiyet eşitliği, sağlık ve insan hakları hakkında hayati bilgiler paylaşarak bir eğitim programı oluşturduk. | TED | أنشأنا معًا برنامجًا تدريبيًّا للفتيات والأولاد الذين لم يتمكنوا من الحضور إلى مدرستي، مشاركين بمعلوماتٍ حيوية عن المساواة بين الجنسين والصحة وحقوق الإنسان. |
Şimdi hızlıca başka bir şeye geçmeden evvel, akademik kariyer için hem hayati önem arz edebilecek, hem de potansiyel engel teşkil edebilecek bir konudan bahsedeceğim. | TED | سوف أنتقل الآن بسرعة، و قبل أي شيء إلى الموضوع الذي هو في نفس الوقت أصل حيوي وعائق محتمل للمهنة العلمية. |
..hava savunmanız için hayati önem taşıyan bir sırrı ele geçirmek üzere. | Open Subtitles | وهي على وشك الحصول على سر حيوي لصالحالدفاعالجوىلبلدك. |
Bir eczacıyı yazıyorum, küçük ama hayati bir rol. | Open Subtitles | أنا أكتب دوراً عن عطار، دور صغير لكن حيوي |
hayati fonksiyonları zayıf. Akciğelerinden biri delinmiş. Pek iyimser değiller. | Open Subtitles | معدّلاتها الحيويّة منخفضة وثقب بإحدى كلاها, لذلك ليسوا متفائلين. |
Yara temiz, ateşi yok ve hayati göstergeleri normal. | Open Subtitles | موضع جراحاتها نظيف، ليس لديها حمى، وعلاماتها الحيويّة مستقرة |
Bunlar güvenilirlik meselesi açısından hayati sorular. | Open Subtitles | هذا نوع من الإستجواب الحيوي الذي يعطي مصداقية للقضية |
Klan savaşa girdiği veya kale kuşatıldığı zaman kullanacağımız hayati yiyecek kaynağımız. | Open Subtitles | المخزون الحيوي من للطعام عندما يتحتم القتال على العشيرة أو عندما تتعرض القلعة للحصار |
Şimdi desteksiz atıp, bütün Hayatî organlarının aynı anda kendilerini kapattığını söyleyeceğim. | Open Subtitles | كلّ أعضائه الحيوية توقفت تقريبا بشكل آني. |
Anlıyorum, Sayın Bakan. Rahat olun, hayati alanları tekrar geri almaya yakınız,... | Open Subtitles | أتفهم هذا رئيس الوزراء , بأي حال , كن مطمئناً ,نحن قريبون من إٍستعادة مراكزنا الحيويه |
Böyle giderse hayati olmayan her sistem kapandığında, altı saat içinde normalin 15 derece üzerine çıkacak. | Open Subtitles | حتى بإغلاق كل الأنظمه الغير حيويه سوف ترتفع الحراره أكثر من الحراره القصوى فى ست ساعات |
Benden hayati bir bilgiyi saklaman ise bambaşka bir olay. | Open Subtitles | ولكنّها قصّة مختلفة تماماً عندما تخفي معلومات حيويّة عنّي |
İşimizi yapmak için gerekli olan bilgiyi elde etmek için soruları o şekilde sormayı öğrenmek hayati bir yaşam becerisidir. | TED | إن تعلّم صياغة السؤال بهذه الطريقة لاستنباط المعلومات التي نحتاجها للقيام بأعمالنا، يعتبر مهارة حياتية حاسمة. |
Bunlar hayati ipuçları edinilebilecek veriler. | Open Subtitles | هذه هي الحقائق التي يمكنها أن تؤمن لنا دليلاً حيوياً |
Gerçekten aynı olup olmadığımızı öğrenmek zorundaydık. Et hakkında öğrenmemiz hayati bir meseleydi. | Open Subtitles | لقد أردنا أن نعلم اذا كنا حقا نفس الشخص لقد كان أمرا حيويا و علمنا الكثير عن النسخ |
Mermi hayati organlara dokunmadan girip çıkmış. | Open Subtitles | . لقد مرّت الرصاصة من خلاله دون أن تضر أيّ عضو حيويّ |
Özel Tim'de 10 kat daha önemlidir. hayati önem taşır. | Open Subtitles | وبالقوّة الضاربة، تعد هامة أكثر بـ10 مرّات إنّه أمر حاسم. |
hayati önem taşıyan bölgelerde birkaç operasyonum sahada adamlarım ve tehlikeli görevlerde-- | Open Subtitles | سيدي, لديّ العديد من الحيواة في مراحل حرجة أناس في الميدان في مواقف صعبة من العملية |
Biraz zaman alacak, ama hayati tehlikede değil. | Open Subtitles | سيستغرق بعض الوقت لشفائه لكن حياته ليست في خطر |