| Bunlar öyle sıradan salata kaseleri değil. Bunlar birinci kalite hediyeler. | Open Subtitles | أعني, هذه أوعية للسلطة لا ترسل عبر البريد إنها الهدايا الأولى |
| Anlamsız hediyeler verip alma eğilimine zorunlu olduğumuz üzerine kurulu bir düşünce. | Open Subtitles | فكرة أننا مجبرون بموجب العُرف على تبادل الهدايا التي لا معنى لها |
| hediyeler hakkında konuşmak isteyeceğin kişi kesinlikle ben değilim. Bi' saniye. | Open Subtitles | أنا لست حقاً الشخص الذي تريد أن تتحدث معه عن الهدايا |
| Gönderdiği bütün hediyeler arasında bu, bugüne kadar aldıklarımızın en büyüğü. | Open Subtitles | أتعلم، من بين كل الهدايا التي أرسلها هذه أعظم هدية استلمتها |
| Evet, ona hediyeler vermiş ve mektuplar yazmıştır. Ayrıca çiçek de göndermiştir. | Open Subtitles | و أيضاً , كان يقدّم لها الهدايا و رسائل الحب و الزهور |
| Ayrıca tüm bu hediyeler sahiplerine ulaşmadan dinlenmek de yok! | Open Subtitles | ولن نرتاح حتى كل واحدة من هذه الهدايا يتم تسليمها |
| Bir mikrodalga ve bir şişe viski abartılacak hediyeler değil. | Open Subtitles | مايكرويف و زجاجة من النبيذ تعتبر فجأه الكثير من الهدايا |
| Başkan ona birkaç gün izin verdi. Kızına bile gidip hediyeler almış. | Open Subtitles | طلب منها الرئيس أن تأخذ اجازة لبضعة أيام وأشترى لابنتها بعض الهدايا |
| Ama bu herif hediyeler alıyor sonra hayal kırıklığına ve pişmanlığa uğruyor. | Open Subtitles | لكن هذا الجزء من الدائرة الجزء الخاص بشراء الهدايا متبوع بالفشل والندم |
| Bazen bu hediyeler silah olur. Hepsine ruhsat çıkartırım. Yasalara bağlı bir vatandaşım. | Open Subtitles | و أحياناً تكون هذه الهدايا أسلحة فأستخرج لها تصريحاً، فأنا مواطن يمتثل للقوانين |
| Sevgililer Günü'nü seviyorum çünkü, ...Andy her zaman muhteşem hediyeler alır. | Open Subtitles | أنا أحب عيد الحب لأن آندي دائماً يهديني أغلب الهدايا الرائعة |
| Bazen en güzel hediyeler burnumuzun dibindedir de fark etmeyiz. | Open Subtitles | حسنٌ، أتعلمين، أحيانًا الهدايا الأعظم تكون أسفل نظرنا طوال الوقت. |
| hediyeler, tuhaf tuhaf ayaklarıma dokunmalar. Bana çakmaya çalışıyorsun gibime geldi. | Open Subtitles | بسبب كل هذه الهدايا ولمسك الغريب لرجلي يبدو أنك تحاول مضاجعتي |
| Bu yüzden hepimizi sınıfın önüne getirdi ve hepimize hediyeler aldı ve onları köşeye koydu. | TED | أتت بنا جميعًا لمقدمة الفصل، اشترت الهدايا لنا جميعًا، وقامت برصِّهم في ركن الفصل. |
| Size vermek istediği hediyeler varmış. | Open Subtitles | وقال ان معه بعض الهدايا وأراد أن يعطيك اياها |
| Kulluklarını göstermek için pahalı hediyeler getirecekler. | Open Subtitles | وسيقدمون لنا الهدايا الثمينة كرمز لعبوديتهم لى |
| Ne var? Takım arkadaşları birbirlerine tamamen anlamsız hediyeler veremez mi? | Open Subtitles | ألا يمكن لصديق أن يجلب لآخر هدية مثالية لا معنى لها؟ |
| Dünyadaki bütün ağaçlar, hediyeler, hatta ökseotu bile bunu değiştiremez. | Open Subtitles | وكل الأشجار والهدايا وحتى عنقود التقبيل لا يمكنه تغيير ذلك |
| Pastalar, hediyeler ve çeşit çeşit köfteler olan partiler. | Open Subtitles | حفلات فيها قالب حلوى وهدايا والكثير من الأطعمة وأرغفة اللحم |
| hediyeler, çiçekler, ziyaretçiler yağıyordu. | TED | لقد أغرقت .. بالهدايا والزهور وزيارات الاصدقاء .. |
| Ve birgün, bu hediyeler seni daha da özel yapacak. | Open Subtitles | و يوماً ما ، هذه الهبات سوف تجعلكِ مميزة أكثر |
| Kötü hediyeler diye koca bir endüstri vardır. | Open Subtitles | هناك صناعة كاملة للهدايا السخيفة، كل تلك الهدايا التنفيذية |
| Kuzey Kutbu'ndan bir misafirimiz var ve sizlere hediyeler getirmiş. | Open Subtitles | لدينا زائر من القطب الشمالي , وقد قام بإحضار الهداية |
| Ama en güzel hediyeler buradan gelenlerdir. Buradan gelenler değil. | Open Subtitles | إنـها الهدية الأفضل التي تأتي من هنا، وليس من هنا |
| Gönderdiği tüm o hediyeler beş para etmez şeylerdi. | Open Subtitles | كل هداياه الموسمية كانت أشياء رخيصة يستطيع ارسالها موظف عادي |
| hediyeler ancak Noel sabahı açılır | Open Subtitles | لا هدايا إفتتاحيةَ حتى صباحِ عيد الميلادِ. |
| Ama hepsinin yaş gününde hediyeler gönderirim. | Open Subtitles | في كل عام أرسل 53 بطاقة تهنئة و هدايا في أعياد ميلادهم |
| Kazandığım paraların yarısını size Londra'dan hediyeler alabilmek için harcadım ve umarım beğenirsiniz. | Open Subtitles | انظروا ، لقد أحضرت لكم جميعاً هدايا من لندن آمل أن تعجبكم فقد أنفقت نصف مرتباتي عليها |
| Bunlar sevgiline ya da annene vereceğin hediyeler. | Open Subtitles | إنَّها هداياً قد تقدمها لـ... لعشيقةٍ أو لوالدة |
| Onunla ilgili tek hatırladığım, seyahatlere çıkıp geri döndüğünde bana hediyeler getirmesi. | Open Subtitles | كل ما بجعبتي من ذكريات عنه هو سفره و يعود جالباً لي هدايا |