| İşimiz hakkında her şeyi biliyor. Ve almak yerine işe devam etmemizi istiyor. | Open Subtitles | إنه يعرف كل شيء عن تجارتنا ويجبرنا على إدارتها بدل أن نكتفي بأخذها |
| her şeyi biliyor ve sizi güldürmek istiyor. | TED | فقد كان يعرف كل شيء وكان يريد ان يجعلك تضحك فحسب |
| Elsa her şeyi biliyor, o yüzden şantaj tehdidi yok, Bay Geist. | Open Subtitles | إيلسا تعرف كل شيء لذلك ليس هناك تهديد من الابتزاز،يا سيد جيست |
| kimse ondan bilgi alamaz o her şeyi biliyor vandalizm hayranları, şapkalarınıza hakim olun | Open Subtitles | هو يعلم كل شيء أنصار التخريب، ترقبوا الآتي |
| Ben onu aradım bile, efendim. her şeyi biliyor. | Open Subtitles | لقد إتصلت به بالفعل يا سيدى إنه يعرف كل شئ |
| Anatomi hakkında her şeyi biliyor, insan ruhu hakkındaysa hiçbir şey bilmiyor. | Open Subtitles | إنه يعلم كل شئ عن التشريح و لا يعلم أي شئ عن الروح البشريه |
| GANTZ, hepimize bir tarama yapmış olmalı, bu yüzden her şeyi biliyor. | Open Subtitles | يقوم جانتز بعمل فحص لكل منا لذا هو يعرف كلّ شيء |
| Doğum ismimi biliyor. her şeyi biliyor. | Open Subtitles | إنها تعلم اسمي الحقيقي، إنها تعلم كل شيء |
| her şeyi biliyor ama ağzını açmıyor Kaçırılıyorum! | Open Subtitles | إنه يعرف كل شيء ولكنه لا يريد البوح بشيء |
| Ona dokunamazlar. Çok fazla şey biliyor. her şeyi biliyor. | Open Subtitles | ولا يمكن مسّه ، إنّه يعرف الكثير جداً إنّه يعرف كل شيء |
| Chuck, hayattaysa Sarah ve senin hakkında her şeyi biliyor demektir. | Open Subtitles | تشاك، الشيء هو : إذا كان حيا فانه يعرف كل شيء عنها وانه يعرف كل شيء عنك |
| Ya da... herkes hakkında her şeyi biliyor görünen biri var. | Open Subtitles | يوجد شخص يبدو بأنه يعرف كل شيء عن الجميع |
| Çünkü bir şey bilmiyor ya da her şeyi biliyor ama kimse onu dinlemek istemedi. | Open Subtitles | أو لأنه يعرف كل شيء ولم يرغب أحد في سماعه |
| Elsa her şeyi biliyor, o yüzden şantaj tehdidi yok, Bay Geist. | Open Subtitles | إلسا تعرف كل شيء لذلك ليس هناك تهديد من الابتزاز، السيد جيست |
| Buradaki kadın benim hakkımda her şeyi biliyor ve ben onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum. | TED | هذه المرأة التي تعرف كل شيء عني، لكني لا أعرف أي شيء عنها. |
| -Sahi mi? -O her şeyi biliyor. Ama bu planın bir parçası değil. | Open Subtitles | هي تعرف كل شيء ..لكنها ليست جزء من الخطة |
| Ancak şüpheli hakkımızdaki her şeyi biliyor. | Open Subtitles | نعم اتذكر ذلك ومع ذلك فان المختطف يعلم كل شيء عنا |
| Söylentilere göre, diriltme büyüleri hakkında bilinebilecek her şeyi biliyor. | Open Subtitles | خلاصة الكلام بأنه يعرف كل شئ عن تعاويذ البعث |
| Anatomi hakkında her şeyi biliyor, insan ruhu hakkındaysa hiçbir şey bilmiyor. | Open Subtitles | إنه يعلم كل شئ عن التشريح و لا يعلم أي شئ عن الروح البشريه |
| Yukarlarda bir yerlerde ve her şeyi biliyor. | Open Subtitles | إنّه بالأعلى ، حسبما أفترض وهو يعرف كلّ شيء |
| Diğerleri fazla bir şey bilmiyor. Ama Estefânia, her şeyi biliyor. | Open Subtitles | الآخرين لا يعلمون الكثير لكنها تعلم كل شيء |
| Benimle oyun oynama. Arkadaşın her şeyi biliyor. | Open Subtitles | لا تحاول العبث معى فأنت تعرف كل شئ |
| - Erata verilecek son talimatınız var mı? - Radar her şeyi biliyor. | Open Subtitles | ـ هل من اوامر اخيرة للرجال ـ رادار يعرف كل شيئ |
| - Bu kasabada herkes her şeyi biliyor. | Open Subtitles | يبدو ان الجميع يعرف كُل شيء. |
| Zaten her şeyi biliyor gibiydin. | Open Subtitles | كنتٍ تبدين كما لو كنتٍ تعرفين كل شيء |
| "Devlet İstatistik Ofisi her şeyi sayıyor her şeyi biliyor. | Open Subtitles | مكتب إحصاءات الدولة يقوم بعد كل شيء، ويعرف كل شيء |
| Şu an bir ölü ve her şeyi biliyor. | Open Subtitles | فإنه يعلم بكل شيء ضربتان متتاليتان بقوة، أليس كذلك؟ |
| George Kaplan'ı bulana kadar da olmayacak, anlaşılan o her şeyi biliyor. | Open Subtitles | "لن يكون لدى , حتى أجد "جورج كابلن الذى من الواضع انة يعرف كل شىء |
| Hiçbir şey bilmiyoruz, o ise bilmemiz gereken her şeyi biliyor. | Open Subtitles | نحن لا نعرف شيئاً و هو يعرف كل ما نحتاج معرفته |