| Bildiğimiz gibi, hissettiğimiz duygularımıza genelde güvenemeyiz. | TED | كما نعلم أن مشاعرنا حول ما نشعر به مضللة. |
| Ne hissetmemiz gerektiği söylenenlerle gerçekte neler hissettiğimiz arasındaki çelişkiler muazzam miktarda gereksiz acı üretiyor. | TED | التناقضات بين ما قيل لنا بما يجب أن نشعر به وما نشعر به في الواقع يولد كمية ضخمة من معاناة لا داعي لها. |
| Öngördüğümüz şey, birçok düğmeyle dolu pilot kabinini alıp bütün her şeyi okumaya çalıştığımız durumdan hissettiğimiz duruma döndürmek. | TED | نحن نتطلع لقمرة قيادة حديثة، مليئة بأجهزة القياس وبدلًا من محاولة قراءة كل شيء، فقط نشعر به. |
| Bu konuda nasıl hissettiğimiz, tam olarak ne kadar yenilikçi olabileceğimizi belirleyecek. | TED | كيف نشعرُ إزاء هذا سيحدد تماماً كيف يمكننا أن نكون مبتكرين. |
| Yani şunu kabul etmiş oluyoruz şu an düşündüğümüz, hissettiğimiz, söylediğimiz her şey 5 yıl sonra sadece utanç verici olacak. | Open Subtitles | لو تقبلنا الفكرة .. فهذا يعني كل ما نفكر فيه ، ونشعر به ونقوله الآن ، بعد خمس سنوات سيكون .. |
| Kastedilen şey düşmanlarımızın tehdidi altında olduğumuzda hissettiğimiz korkunun üstesinde gelmek ve ötekini takdir etmeye başlamaktır. | TED | هي ما يقصد به من التغلب على الرعب الذي نشعر به عندما نرزخ تحت تهديد أعدائنا، ونبدأ في تقدير الآخر. |
| Fakat aynı zamanda bu gibi durumlarda tek hissettiğimiz şey öfke değil. | TED | ولكن بإمكاننا القول أيضاً بأن الغضب ليس فقط الشيء الوحيد الذي نشعر به في هذه المواقف. |
| Bütün bu yaraların altında bir yerlerde bir zamanlar hissettiğimiz sevgi hala var ve onu tekrar hissetmeni istiyorum. | Open Subtitles | في مكان ما تحت هذه الندوب، هناك أدنى شرارة مما كنا نشعر به تجاه بعضنا البعض أطلب منك أن تشعر بذلك الآن |
| Bilim adamları, bu haberci parçacıkların karşılıklı değişiminin bizim hissettiğimiz kuvveti yarattığını öngördüler. | Open Subtitles | أن تبادل الجزيئات المرسلة هذا يخلق ما نشعر به كقوة. |
| Yani demek istediğin şu iksir sahte olsa da biz, sadece hissettiğimiz yaştayızdır. | Open Subtitles | إذن فما تقوله هو حتى ولو كانت الجرعات فاشلة فإن عمرنا يقاس بما نشعر به |
| Gördüğümüz, duyduğumuz, hatta hissettiğimiz hiçbir şeye güvenemeyiz. | Open Subtitles | لا يمكننا أن نثق بأي شيء مما نسمعه أو نراه .. أو نشعر به |
| Ne hissettiğimiz önemsizdir. Tamamen önemsiz. | Open Subtitles | ما نشعر به ليس مهماً، إنه غير مهم على الإطلاق |
| Ne hissettiğimiz önemsizdir. | Open Subtitles | ما نشعر به ليس مهماً، إنه غير مهم على الإطلاق |
| Bu bazen iyi sebeplerle bazen de kötü hissettiğimiz bir şeydir. | Open Subtitles | إنه شيءٌ نشعر به أحياناً لأسبابٍ جيدة، وأحياناً لا |
| hissettiğimiz, gördüğümüz, yaptığımız her şey beynimiz tarafından kontrol ediliyor. | Open Subtitles | كل ما نشعر به وما نراه وكل ما نحن عليه فانه يتم ادراته بواسطة العقل |
| Bildiğimiz şeyden çok, hissettiğimiz şeye değer veriyoruz. | TED | حيثُ نثمنُ ما نشعرُ به أكثر مما نعرفه في الواقع. |
| Ama daha önemlisi, bir insanın tüm yaradılışla olan bağlantısını anlamaktır, insanın yaradılışın bir parçası olduğunu anlamaktır, gördüğümüz, duyduğumuz, hissettiğimiz herşeyin altında yatan birlik duygusunu anlamaktır. | TED | بل واكثر من هذا انه يعني ان نستوعب صلتنا مع كل الخلائق وان نستوعب اننا جزء منهم وان هنالك رابطة تجمعنا جميعا , فجميعنا نرى ونسمع ونشعر |
| Sıcaktı, ıslaktı ve sanki ne hissettiğimiz gözle görülür gibiydi. | Open Subtitles | لويس كانت دافئة و رائعه هل يمكننا فقط أن نرى مشاعرنا |
| Bunların farklı bir dünya için plan yapmaya kendimizi yetkili hissettiğimiz zaman neler yapılabileceği konusunda ilham verici örnekler olduklarını düşünüyorum. | TED | هذه امثلة حية عن ماذا بوسعنا ان نفعل عندما نشعر بأننا مخولين للتخطيط لعالم سيكون مختلفًا. |
| Mutluluktan farklı, mutlulukta zaman içinde ne kadar iyi hissettiğimiz ölçülür. | TED | وهي مختلفة عن السعادة، التي تقاس بمدى الشعور الجيد الذي نشعره به بمرور الوقت. |
| Daha önce hissettiğimiz istikrarı hissedemeyeceğiz. | Open Subtitles | لن يكون هناك الشعور بإستمرارها و الذى شعرنا به من قبل |