İki şişe viski içtiği halde sarhoş olmadığı söylenir. | Open Subtitles | هناك اسطورة انه يمكنه ان يشرب زجاجتين من الويسكى دون ان يسكر |
Bay Chan o köklerden yapılmış çayı içtiği zaman ne olacak? | Open Subtitles | ماذا سيحدث عندما يشرب السيد تشان الشاي المصنوع من هذه الجذور ؟ |
Kadehten içtiği zaman başına gelecekleri biliyordu... ..ama yine de yaptı. | Open Subtitles | إن شرب من ذلك الكأس , لكنه فعلها على أي حال |
Ama 30 bin fitte o kadar çok içtiği için ıskalar. | Open Subtitles | يسدد ضربة عنيفة للرجل بعد شرب بعض الكحول على ارتفاع 30 ألف قدم |
Hayır! Dün içtiği şey zehirdi! Sana verdiğim şey zehrin ilacıydı. | Open Subtitles | لا، السمّ هو الذي شربه البارحة وما كان معكِ هو العلاج له |
Astronotların içtiği su, birbirlerinin geri dönüştürülmüş idrarından yapılıyor. | Open Subtitles | الماء الذي يشربه رواد الفضاء مصنوع من بول بعضهم البعض المعاد تدويره |
Ve annem günün yarısında içtiği için benim orada olup olmadığımı farketmez bile. | Open Subtitles | وأمي ثملة طوال اليوم وذلك لم تلاحظني |
Ve ailenizin içtiği suyu arıtmaktan daha önemli ne olabilir? | Open Subtitles | ثمّ ماذا يمكن أن يكون أكثر أهميّة من تنقية الماء الذي تشربه عائلتك |
Arkadaşlarının içtiği çay için 10 rupi, kırdığın bardak için 2 rupi. | Open Subtitles | ناقص 10 للشايات التي شربها أصدقائك ينقص 2 ثمن الأقداح المكسورة. |
Babanın içtiği bara gidip barın ortasında durarak orada bulunan herkese babanın yeni bebeği için gelen parayı içkiye yatırdığını söylemeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تذهب إلى حانة الجنوب وأريدك أن تقف في منتصف الحانة وتخبر كلّ رجل أن أبّاك يشرب بنقـود الرضيع |
Annem böyle söylüyor ama bence çok içtiği için. | Open Subtitles | . هذا ما تقوله أمي . أعتقد لأنه يشرب كثيراً |
Beni izledi, içti ve çok içtiği için uykusunda konuştu. | Open Subtitles | إنه يراقب ويشرب وعندما يشرب كثيراً يتكلم في نومه ، كسائر الرجال هل أتكلم أثناء نومي ؟ |
Beni izledi, içti ve çok içtiği için uykusunda konuştu. | Open Subtitles | إنه يراقب ويشرب وعندما يشرب كثيراً يتكلم في نومه ، كسائر الرجال هل أتكلم أثناء نومي ؟ |
Ona göre içki içtiği için ağabeyi intihar etti. | Open Subtitles | يعتقد أن عادة شرب الخمور هي المسؤولة عن موت أخّيه |
İlk tatilleri için yaptıkları planı öksürüğüne iyi gelsin diye her zamanki gibi yarım şekerli içtiği limonlu çayı. | Open Subtitles | ..بدؤوا صباحهم بشرب الشاي مع الليمون بسبب البرد .. شرب العصير محلى بالسكر |
Stanley, kupamdan portakal suyu içti ve içtiği şeyin sıcak kahvesi olmadığını fark etmedi. | Open Subtitles | لقد شرب ستانلي من الكوب الخاص بس و لم يستوعب أنها قهوة ساخنة جداً |
Eğer bunu gönüllü olarak yemediyse, istiridye içkisine saklamak çok kolay olurdu, ki bu da geçen gece yediği ya da içtiği tek şeydi. | Open Subtitles | إذاً إن لم يتناوله طوعاً، لكان من السهل إخفاؤه في رشقة المحار، والذي كان الشيء الوحيد الذي تناوله أو شربه ليلة أمس |
Yani biri kurbanın içtiği süte toksin karıştırmış. | Open Subtitles | -إذن شخص ما سمّمَ الحليب الذي شربه الضحيّة |
Sizce içtiği şey ne? | Open Subtitles | ما الذى تفترض فيما يشربه ؟ |
Selam, annem içtiği için garsonunuz ben olacağım. | Open Subtitles | مرحباً، سوف أكون نادلتكم لأن أمي ثملة. |
Onun da içtiği şarap üzümden yapılır. | Open Subtitles | . النبيذ الذي تشربه مصنوع من العنب |
Hizmetçi kız, Leonie, derin bir uykuya daldı, tabi bunun sebebi her gece içtiği kakaoya atılmış ilaçtı. | Open Subtitles | الخادمة ليونى نائمة بعمق بعد شربها لكوب الكاكاو الذى به حبوب منومه |
Katilin bir yıI boyunca yediği ve içtiği... şeyleri belirlememize yardım edecek. | Open Subtitles | ربما يساعد على تقرير ما تناوله القاتل عبر العام الماضي |
Miranda'nın sabahları bedenine girmesini istediği tek şey metroya giderken içtiği kahveydi. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي استمتعت بوجوده بداخلها بالصباح كان كوب القهوة الخارجي الذي شربته على طريقها للمترو |
Aslında biraz eski kafalı bir şey ama ağabeyim arabasını çalıp yol viskisini içtiği zaman babam dayak atmaktan çekinmemişti. | Open Subtitles | أتعرفين هذا يبدو شيء كلاسيكي لكن أبي كان يستخدم العصا حين يتسلل أخي لشاحنته ويشرب الويسكي المخصص للقيادة الخاص به |
Tyson'ın dairesini bastığımız sırada içtiği biradan alınan tükürük örneğini. | Open Subtitles | لعاب من بيرة كان يشربها عندما أمسكنا به في شقته |
İçki içtiği zamanlarda oradan hiç çıkmazmış. - Onu orada buluruz kesin. | Open Subtitles | -لقد كان يعيش هناك تقريبًا وقتما كان سكيرًا |