Bugünün dünyasında başkaları ne isterse onu kabul etmek zorundayız. | Open Subtitles | عليك في هذا العالم المعاصر أن تقبل ما يريده الآخرين |
Bana ümit vermesinin sebebi, ilk yapmamız gerekenin, bir problemimiz olduğunu kabul etmek. | TED | والسبب الذي يعطيني الأمل هو أن أول شيء هو الاعتراف بأن لدينا مشكلة. |
Tanıdığım kadının artık burada olmadığını ve geri gelmeyeceğini kabul etmek çok zordu. | Open Subtitles | إستغرق الأمر مني وقتاً طويلاً لقبول أن المرأة التي عرفتها رحلت ولن تعود |
kabul etmek istemesem de, o bilgisayarla ortak bir yanımız var. | Open Subtitles | على قدر ما أنا مستاء من الإعتراف بهذا لدينا شيء مشترك |
Her zaman yapman gereken, senin haksız ve onların haklı olduğunu kabul etmek. | Open Subtitles | كل ما عليك فعله، أن تعترف بأنك مخطئ وأنها هي دائماً على صواب |
Bu şekilde herhangi bir kanıt kabul etmek benim için hiç uygun olmaz. | Open Subtitles | ربما و من الغير مناسب لي أن أقبل أي دليل على هذه الطريقة |
Başka gelen olmadı. İşi kabul etmek zorundasın. Çok uyur. | Open Subtitles | أنت الوحيد الذي أتى للحصول عليها عليك أن تقبل بها |
Tıpta hayatta kalmayı istiyorsan Carla, Kural kuraldırı kabul etmek zorundasın. | Open Subtitles | لو أردتِ البقاء في الطب، عليكِ تقبل أن القواعد هي القواعد. |
Eğer Birleşik Devletlere girmek istiyorsa, kurallarımızı kabul etmek zorundadır. | Open Subtitles | اذا ارادت أن تدخل للولايات المتحدة فبجب أن تقبل بقانوننا |
Yalan söylediğini kabul etmek gerçeği bulmanın en iyi yoludur. | Open Subtitles | عادة ما يكون الاعتراف بالكذب أفضل طريقة لإيجاد الحقيقة. |
Kanaatim şu ki, sağlık hizmeti sistemi için isteklerimizi açıkça dile getirmek, hatta herhangi bir arzumuz olduğunu kabul etmek bile çok zor. | TED | اعتقادي هو أنه من المؤلم للغاية ان نقوم بالتعبير عن تطلعاتنا لنظام الرعاية الصحية لدينا، أو حتى الاعتراف بأن لدينا واحد على الإطلاق. |
Diğerleri ise, onun anlamının kabul etmek olduğunu söyleyebilirlerdi veya Allah'ın hakimiyetini tanımak. | TED | آخرون قد يقولوا أنه يعني الاعتراف أو الاعتراف بسيادة الله |
Bunu kabul etmek için doğrunun olduğuna inanmalıyız ve daha aktif bilme yöntemlerini teşvik etmeliyiz. | TED | لقبول ذلك، علينا الإيمان بالحقيقة علينا تشجيع وسائل أكثر فعالية للمعرفة. |
Tanrı biliyor, gayet net açıkladın. Bugüne kadar bunu asla kabul etmek istememiştim. | Open Subtitles | يعلم الله أنك جعلتها واضحة بما يكفي وأنا فقط لم أكن على استعداد لقبول ذلك |
Ama bu bizim için çok rahatsız edici böyle bir dünyada yaşadığımızı kabul etmek. | TED | لكن من غير المريح لنا بشدة الإعتراف بأننا نعيش في مثل هذا العالم. |
Belki de biliyoruz ama korkuyor ve kabul etmek istemiyoruz. | Open Subtitles | ربما نعرفها و نخشى من الإعتراف بها لأنفسنا |
Çünkü bunun, en başından beri senin suçun yüzünden olduğunu kabul etmek istemiyorsun. | Open Subtitles | لأنك لا تود أن تعترف ان هذا الشيء كله هو خطأك بالمقام الأول |
Bu sözleri ilk duyduğumda kabul etmek bana da zor geldi. | Open Subtitles | لقد كان صعبا على أن أقبل أنا الآخر عندما سمعت هذه الكلمات لأول مرة |
Basit görünüyor ama kabul etmek zor. | Open Subtitles | انه يبدو امر شديد البساطه , لكن صعب جداً قبوله |
Ve eğer kız da bunu kabul etmek istiyorsa gagaları yok etmek zorundadır. | Open Subtitles | وعندها إذا هي مهتمة بقبول المغازلة عليها بتدمير هذا الخشاش |
Sadece fikrimi belirtiyorum general. Lütfen kendinizi kabul etmek zorunda hissetmeyin. | Open Subtitles | أنا أقدم فقط وجهة نظري لا تشعر إنك مجبر على قبولها |
Bir hata yaptı ve bunu kabul etmek istemiyor. | Open Subtitles | كل ما بالأمر أنه قد اقترف خطأً و هو لا يريد أن يعترف به |
Çünkü içerden biri olmak kolayca ufku daraltmak anlamına gelebilir, uzmanlık alanınızın ihtimallerini kolayca kabul etmek anlamına gelebilir. | TED | لأنه كونك من الداخل وغير غريب يمكن بسهولة أن يعني ذلك تدمير الأفق ويعني بسهولة قبول افتراضات الواقع |
Boxerların elindekini geçici olarak aşağılamayı kabul etmek akıllıca olacak. | Open Subtitles | انه من الحكمة أن نقبل الذل مؤقتة على أيدي الملاكمين |
İnan bana Zora, elimden geleni yaptım, ama en sonunda... gerekeni yapmadığını kabul etmek zorunda kaldı. | Open Subtitles | لقد تحملت آلاما عظيمة لكن في النهاية كان عليه أن يقبل بأنه لا يملك ما يحتاجه الأمر |
Kansere inat olsun diye değil ama dolu dolu yaşamanın acıyı kabul etmek olduğunu öğrendiğimiz için. | TED | ليس بالرغم من المرض، بل لأننا كنا نتعلم أن الحياة بشغف تعني أن تتقبل الألم. |
Bunu kabul etmek zordur, biliyorum. Çünkü hayatta hep elde edemeyeceğimiz şeyleri isteriz. | Open Subtitles | أعلم أن هذا من الصعب تقبله لأنه في الحياة ، الجميع يريد ما لا يمكن أن يحصل عليه |