Abayı yaktığın bir kadınla çıkıyorsan ne kadar şanslı olduğunu görmelisin. | Open Subtitles | يجب أن تكون محظوظاً جداً ,كونك واقع في الحب مع إمرأة |
Ama küçük bir çocuk Noel'de o kadar şanslı değildi. | Open Subtitles | لكن احد الفتية المحظوظين لم يكن محظوظا جدا في الكريسماس |
ama Octavia o kadar şanslı değil. | TED | ولكن أوكتيفيا ليست بهذا الحظ. |
Fakat diğer gezegenler bizim kadar şanslı olmayabilir. | Open Subtitles | عوالم أخرى قد لا تكون محظوظة جدا |
Ama buradayken, ona sahip olacak kadar şanslı olduğun zaman, mutluydu. | Open Subtitles | لكن طوال وجوده هنا عندما كنتى محظوظة كفاية للحصول عليه كان سعيدا |
Bugün burada aramızda bulunanlarla, ne kadar şanslı olduğumuzu kabul ederek başlayalım. | TED | بالنسبة لنا نحن من في هذه الغرفة اليوم، بدايةً لنعترف بأننا محظوظون |
Fırtına dinmeye başlıyor, ancak bütün filler bu anne ve yavru kadar şanslı değil. | Open Subtitles | العاصفةالآنتخمد، لكن ليس كل الفيلة قد حالفهم الحظ. |
Ne kadar şanslı olduğunu biliyorsun. | Open Subtitles | الكل يقول لك بأنك محظوظ جدا ً لذا ، لا تخرب عليك هذا |
O kadar şanslı ki. Onu mahvedebilirdim. Çocuğu alıp Avrupa'ya gidebilirdim. | Open Subtitles | إنه محظوظ جداً,كنت أستطيع أن أتركة كان بمقدوري أن آخذ الطفلة و أهرب إلى أوروبا |
Eğer spor yaparken başına gelseydi... bu kadar şanslı olmayabilirdi. | Open Subtitles | ضربت في قمّة الأداء الرياضي ربما هو لم يكن محظوظاً جداً |
Seni sadece uyardım. Bir dahakine bu kadar şanslı olmayacaksın. | Open Subtitles | لقد قمت بكشطك فقط في المرة القادمة لن تكون محظوظاً جداً |
Size sırf nezaketten evinize geri göndereceğiz. Buraya kadar gelen insanların birçoğu, bu kadar şanslı değildiler. | Open Subtitles | سنعيدك لوطنك بدافع الإحترام، اغلب من يصل لهذا الحد لا يكون محظوظاً جداً |
Ama bir dahaki sefere o kadar şanslı olmayacaksın! | Open Subtitles | لكن في المرة القادمة لن تكون محظوظا جدا |
Çünkü sevdiğim adam bu kadar şanslı değildi. | Open Subtitles | لأن الرجل الذي احببت لم يكن محظوظا جدا |
- Kimse bu kadar şanslı değildir ben bile. | Open Subtitles | انه ملياردير محظوظ لا أحد بهذا الحظ |
Ölmeden önce sizi dünyaya getirdiği için ne kadar şanslı olduğunu. | Open Subtitles | أنها محظوظة جدا أنها ولدتك قبل أن تموت |
Eğer çocuğum olacak kadar şanslı olsaydım benle gurur duymalarını isterdim. | Open Subtitles | لو كنت محظوظة كفاية ولدي أطفال لكنت أريدهم أن يفخروا بي لا أن أن يشعروا بالعار مني |
Ama bu muhabirler işe karışırsa diğer hastalar o kadar şanslı olmayabilir. | Open Subtitles | ولكن إذا هذه التقارير سلكت طريقها المرضى الآخرين لن يكونون محظوظون جداً |
Av olmaktan ve selden kurtulacak kadar şanslı olanlar suya dalmak için acele ediyor. | Open Subtitles | الصغار الفاقسون حديثاً الذين حالفهم الحظ بالنجاة من الفيضان والمفترسين يهرعون سريعاً إلى الماء |
Ne kadar şanslı olduğunu biliyorsun. | Open Subtitles | الكل يقول لك بأنك محظوظ جدا ً لذا ، لا تخرب عليك هذا |
Çocuklar Lanier Gölü'ne gidiyormuş. Göle gidecek kadar şanslı değilseniz tek çare: Havuz. | Open Subtitles | أنت محظوظ جداً فهذه افضل بركة سباحة في حيك |
Belki bu yılda bir kaza görecek kadar şanslı oluruz. | Open Subtitles | ربما سنكون محظوظين و نشاهد حادث هذه السنة |
- Hepimizi temizledin. Kimse o kadar şanslı olamaz. - Evet. | Open Subtitles | لقد أفلستنا , لا أحد بذلك الحظ نعم , لقد بدأت في الإعتقاد بأنك تغش |
Bunu yaşayacak kadar şanslı olamadım hiç. | Open Subtitles | لم يحالفني حظّ كافٍ لتجربة ذلك |
Kimse bu kadar şanslı değildir. Birileri bize zaman kazandırdı. | Open Subtitles | لا أحد محظوظ هكذا , أحد ما إشترى لنا وقتاً |
O gece yanında olan 19 yaşındaki Amanda Bertrand o kadar şanslı değildi. | Open Subtitles | أماندا بيرتراند عمرها 19 عاما كانت صديقته لتلك الليلة لم تكن محظوظة مثله |
Diğerlerimiz o kadar şanslı değildi. | Open Subtitles | لكنه تحول لأن يكون ملاذي الأخرون لم يكونوا محظوظين جداً |