| Ve bu çoçuklar biliyorlar ki zahmetsiz klima kontrolü geleceklerini bir parçası olamayacak. | TED | ويعلم أؤلئك الأطفال أن التحكم المؤلم في المناخ ربما ليس جزء من مستقبلهم. |
| Ona şunu söylemek istedim ki size de bunu söylemek istiyorum, hastalıkların bizi hayallerimizden uzaklaştırmasına izin vermekten vaz geçmeliyiz. | TED | وارغب بأن اقول لها .. وأرغب بأن اقول لكم علينا أن لا نسمح للأمراض .. بأن تقوضنا عن تحقيق أحلامنا |
| Bildiğimiz şey şu ki depresyon tedavi edilebilir ve intihar önlenebilir. | TED | لكن هناك شيء واحد نعرفه أنه يمكننا معالجة الاكتئاب وتجنب الانتحار. |
| Bu temel hakikatle fark ettim ki bu farklılıklar utancımızın yolunu kesti. | TED | وبهذا الفعل البسيط، اكتشفت أن تلك الاختلافات، لم تعد تسبب لنا الخجل. |
| Ardından anladım ki, bugün üzerinde çalıştığımız teknolojinin beş yıl içresinde, 10 yıl içerisinde nasıl görüneceğini derinlemesine düşünmeliydik. | TED | ادركت ذالك الحين ان علينا التفكير بعمق في التكنولوجيا التي نعمل بها اليوم في الخمس أو العشر سنين القادمة |
| Ben de sizlere bu önemli anda en çok etkilendiğim kesişme ile ilgili konuşacağım, ki onlarda eğlence ve robotik. | TED | لذلك أود أن أحدثكم هذه الليلة حول تقاطع أجد جُل حماستي وشغفي منصب بهما هذه اللحظة ، وهما الترفيه والروبوتات. |
| Biz onlara o kadar çok bilgi veriyoruz ki bizim hareketlerimizi izleyerek | TED | لأننا نعطيهم معلومات كثيرة، ويجب عليهم في أن يروا فعلا كيفية تنقلنا. |
| aksi takdirde insanlar takılabilirlerdi, ki bu da tekrar bir izdiham demek. | TED | وإلا فمن الممكن أن يتعثر الناس، والذي بذاته سيسبب في حدوث التدافع. |
| Bugün görüyoruz ki çok farkı kök hücre türleri var. | TED | اليوم ندرك أن هنالك كمية كبيرة من الخلايا الجذعية المختلفة. |
| Şunu bilelim ki hayatımızın gerçek anlamda sürekliliğini sağlayan bizim hücrelerimizdir. | TED | دعونا نتذكر أن خلايانا تمكننا من الحياة بطريقة في غاية الواقعية. |
| Şuna inanıyorum ki, eğer insanları bundan uzaklaştırırsanız, insanları aslında başarısızlığa doğru yönlendirirsiniz. | TED | وأعتقد أنه عند دفع الناس بعيدا عن ذلك، تدفعهم نحو المزيد من الفشل. |
| Sadece merdivenlerimizle gittik ve fark ettik ki yeterince uzun değiller. | TED | وصلنا ومعنا سلالمنا فقط وادركنا انها لم تكن طويلة بما يكفي. |
| Tabii ki yavru babun çok masumdu,... ...geri dönmedi ve koşmadı. | TED | وطبعاً .. ان القرد الصغير كان بريئاً جداً ولم يهرب حينها |
| Peki, kafamda çok fazla gürültü ve karmaşa vardı, ta ki ben bunun dört ana faktörden dolayı olduğunu anlayana kadar. | TED | حسناً قد كان هناك الكثير من الضجيج والتعقيد في رأسي، حتى أدركت انه في الواقع ماكان يحدث بسبب اربعة اشياء اساسية |
| Şu an derisi yüzülmüş... ...bu aslan pençesine bakıyoruz. Bana korkutucu bir şekilde... ...bir insan elini hatırlatıyor. İroniktir ki onların kaderi bizim ellerimizdedir. | TED | وطبعاً عندما ننظر الى كف اسد .. تم سلخه .. يذكرنا ذلك .. بكف الانسان .. وهذا مثير للسخرية .. لان مصيرهم بين أيدينا |
| Yemek atıklarımı iç bir malzemeye dönüstürmek için bunların içine koydum. ki böylece saklayabiliyor ve sonra gübre haline getirilebiliyorum. | TED | أضع مخلفات الطعام في هذا المجفف، الذي يحول الطعام إلي مادة داخلية، أستطيع تخزينها ثم أحولها لسماد في وقت لاحق. |
| Ama bu demek değil ki psikotik zorluklardan uzak durabildim. | TED | وهذا لا يعني أنني قد انتهيت من كل الصراعات النفسية. |
| Sonradan fark etmişler ki en kötü tıbbi sorunlar solunumla alınan parçalardan kaynaklanmış. | TED | واكتشفوا مؤخرًا أنّ الكثير من أسوأ المشاكل الطبية جاءت من الجسيمات يتنفسها الناس. |
| Eğer sosyal ağların üst lineer eğimi üzerinden konuşursak, birim başına daha fazla demektir, teori der ki; hayatın hızı artar. | TED | إذا كانت هذه هي الشبكات و تدرجها الخطي الفائق اكثر للفرد الواحد في هذه الحالة النظرية تقول أنك زدت تسارع الحياة |
| Bu benim, açıkça görülüyor ki ben ilktim, 01 diyor. | TED | هذا تخصني، نعم لقد كنت أول المسجلين تحمل الرقم 1. |
| Ve sonra düşündüm ki, Meksika ve kızlar için her şeyi yapabilirdim. | TED | و هكذا فكرت في المكسيك والفتيات الجميلات بامكاني ان افعل اي شيء |
| Şükür ki biz makine değiliz ve biz bunu yapabiliyoruz. | TED | ولحسن الحظ ، أننا لسنا اّلات ، ونستطيع فعل ذلك. |