Annemde en azından şu nane şeker kutuları var mıdır ki? | Open Subtitles | ألا تملك أمّنا على الأقل بعض من علب حلوى القصب تلك؟ |
Bu kostümü mısır gevreği kutuları ve yoga matlarıyla yaptık. | Open Subtitles | هذا الرداء مصنوع من علب حبوب الإفطار ومن حصائر اليوقا. |
Neden bütün o kutuları ve şişeleri topladık ki? Ne israf. | Open Subtitles | قد جمعنا كل هذه الزجاجات وكل هذه العبوات , وكله ضاع |
Teröristlerin üssüne varır varmaz, uydu aracılığıyla kutuları tetikleyeceğiz ve gazı serbest bırakacağız. | Open Subtitles | بمجرد أن تصل إلى قاعدة الارهابيين سنقوم بتفجير العبوات بالقمر الصناعي ونطلق الغاز |
Teneke kutulara tas atmaktan başka. kutuları da kendimiz getiriyoruz. | Open Subtitles | لا شيئ نفعله سوى رمي العلب المعدنية بالحصى،وعلينا إحضار علبنا معنا |
Hepsi elmas, bira kutuları ve kraliyet ipleriyle karıştırılmış plastik kristaller içeriyor. | TED | إنهم يحوون كريستالات بلاستيكية ممزوجة بالألماس علب البيرة والحرير الملكي جميعهم في مشهد واحد |
İlk deney -- MIT'yi gezdim ve buzdolaplarına 6'lık kola kutuları koydum -- bunlar üniversite öğrencileri için ortak buzdolaplarıydı. | TED | أول تجربة -- تمشيت حول أم آي تي ووزعت ست علب من الكولا في الثلاجات-- هذه ثلاجات عامة لطلاب الجامعة. |
Bira kutuları ve ızgaralar dışında öyleydi de. | Open Subtitles | عن الولايات المتحدة الأمريكية بخلاف علب البيرة والشواء كانت كذلك |
Evet, ve ben de onların ne attığını fark ettim... birkaç, boş, aromalı şekerleme kutuları. | Open Subtitles | نعم، ولاحظت بأنهم يرمون بعض علب حلاوة الجلي الفارغة |
kutuları için kısa spor bilgileri tedarik edeceğimiz bir anlaşma yapacağız. | Open Subtitles | نتفق معهم أن نضع بعض الحقائق الرياضية على العبوات. |
Gaz kutuları üzerindeki uzaktan patlatıcıları biz kontrol ediyoruz. | Open Subtitles | نحن نسيطر على جهاز التحكم في هذه العبوات عن بعد |
Teröristlerin üssüne varır varmaz, uydu aracılığıyla kutuları tetikleyeceğiz ve gazı serbest bırakacağız. | Open Subtitles | وبمجرد أن تصل لقواعد الارهابيين سنقوم بتفجير هذه العبوات من خلال القمر الصناعي ونطلق الغاز |
Buraya gelen kutuları açıp raflara dizeceksin. | Open Subtitles | ومن ثم تقوم بوضع هذه العلب فى صناديق وتشحنها وسيأتى المزيد منها بعد ذلك |
Bütün eski kutuları saklamış ve karışmasın diye sürekli günlük dozları not etmiş. | Open Subtitles | يحتفظ بجميع العلب الفارغة ويستعمل فواصل الحبوب اليوميّة كي لا يخلط بينها |
Çocukken, her zaman kutuları ve bunun gibi şeyleri parçalardım. | TED | عندما كنت طفلا, كنت دائما, أقوم بفك الصناديق و الأشياء. |
kutuları taşırken yardıma ihtiyacın olursa, ofisimde olacağım. | Open Subtitles | إذاإحتجت مساعدة بالصناديق سأكون في مكتبي |
kutuları nereye sakladığımı hatırlayabilirsem onları, ondan önce sen bulursun. | Open Subtitles | لو امكنني تذكر مكان إخفائي للصناديق فقد يمكنك الوصول اليهم قبله. |
Bir de renkleri çok güzel, ama kutuları hiç şirin değil. | Open Subtitles | و الألوان جميلة جداً لكن العُلب غير ظريفة أبداً |
Eski eşya kutuları ve paketleriyle dolu odaları ve rafları gözünüzün önüne getirin. | TED | يراه أحدهم مجموعة من الغرف والرفوف مخزنة مع صناديق وعلب من الأشياء القديمة. |
Bunu yapmanın tek yolu malzemeyi kutulardan alıp barkodlu kutuları kamyonda bırakmak. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة ليفعلها شخصا ما أن يزيل محتويات الصناديق بدون أن يتم كشف و ترك رمز الحاويات في الشاحنة |
Martin için üzüldüm ama bunlar benden istediğin soda kutuları değil. | Open Subtitles | أنا آسف بشأن مارتن، لكنها ليست زجاجات صودا ما طلبته مني |
- kutuları Mike'a verebilir misin Pete? | Open Subtitles | بيت ، لماذا لا تحصل على مربعات بالنسبة لي؟ |
Şehrin her yerinde sinir gazı kutuları olduğunu, ama nerede olduklarını bilmediğimizi mi? | Open Subtitles | أن هناك عبوات لغاز الأعصاب في كل أنحاء المدينة وأننا لا نعرف أين هي؟ |
Ruhsat, torpidoda bi sürü ıvır-zıvır boş kanat kutuları, çöp. | Open Subtitles | أروراق التسجيل وبعض التفاهات بصندوق القفازات عُلب الطّعام ، وقمامة |
Biliyordum. Kahrolası konserve kutuları! | Open Subtitles | لقد علمت هذا,اللعنة على صفائح القمامة"يقصد الآليين"! |