| Bu anlaşmaya göre, ödeme sıkıntısı olduğu halde bu mülkü 1 peso karşılığında alma hakkına sahibiz. | Open Subtitles | سيدي هناك إتفاقية، لو لم تدفع في الوقت المحدد سيكون من حقنا أن نصادر ملكية الأرض مقابل بيزو واحد |
| Mullie Bulvarı... Numara 5874, 9. Bölge, New Orleans 'ta bir mülkü daha var. | Open Subtitles | وهناك ملكية اخري بعنوان بشارع مولي رقم 5874 نيو أورلينز |
| - O mülkü sattım ve parayı ipotekli malların haczine yatırdım. | Open Subtitles | بعت تلك الملكية واستلمت المال حيث قمت باستثماره في حبس الرهن |
| Bakın, bu mülkü satın almak isteyen İsviçreli bankerleri temsilcisiyim. | Open Subtitles | كما ترين، أنا أمثل المصرفيين السويسريين الذين يشترون هذه الملكية. |
| - Şunu giyin. Farkında mısınız, özel bir mülkü ihlal ediyorsunuz. | Open Subtitles | يبدو أنّ لا أحد منكم يدرك أنّكم تتعدّون على ممتلكات خاصّة |
| Yine de bir kültürden diğerine öfke, genç ve yetişkin erkeklerin ahlaki bir mülkü gibi tutulmuştur. | TED | ومع ذلك، في كل الثقافات، يعتبر الغضب من الممتلكات الأخلاقية للصبيان والرجال. |
| Anahtarınız. Sadece mülkü teftiş etmek için bendeydi. | Open Subtitles | عُذراً، مفتاحك، حصلت عليه فقط لأتأكّد من العقار |
| Bu tesis açıkça, özel mülkü belirtmiş. | Open Subtitles | هذه المنشأة محددة بشكل واضح أنها ملكية خاصة |
| Bir insan sağlam bir mülkü ziyan etme durumunda bırakılmamalı. | Open Subtitles | يتوجب على المرء ألا يوضع في موقف حيث يُهدر ملكية جيدة |
| Arazi neredeyse 50 yıldır okulun mülkü. | Open Subtitles | وكانت الأرض في ملكية الكلية منذ ما يقرب من 50 عاما. |
| Artık bankanın mülkü olduğu için de hepinizi tutuklamaktan başka bir seçeneğim yok. | Open Subtitles | , ومنذ هي ملكية المصرف أنا ليس لدي خيار سوى أن أضعكم تحت الأعتقال |
| Herkese hizmet vermesi gereken pazarı gördüler, daha çok bir kaç güçlü şirketin özel mülkü gibi bir şey oldu. | TED | يرون الأسواق التي من المفروض أن تخدم الكل أصبحت في الملكية الخاصة لبعض الشركات القوية، |
| Ama, çoktan sizin için bu mülkü satıştan uzak tuttum, tam iki hafta boyunca. | Open Subtitles | لكنّني وافقت على إبقاء هذه الملكية عن السوق لإسبوعين كاملين من أجلك |
| Peki o talepte bulunmadan mülkü satarsam? | Open Subtitles | نعم نعم.. لكن ماذا اذا قمت ببيع الملكية قبل أن تقوم هي برفع دعواها؟ |
| İstediği her şeyi ona vermek, ve öldüğümde mülkü ipotekli bırakmak. | Open Subtitles | أن أعطيه كل ما يطلب و أترك رهناً على الملكية عندما أموت |
| Belki de paraya çok ihtiyaçları olduğu halde, milyon dolarlık bir mülkü satmamalarının bir sebebi vardı. | Open Subtitles | ربما كان هناك سبب في عدم بيع ممتلكات بقيمة مليون دولار حتى لو كنت في حاجة ماسة للمال |
| Ama buradaki okul dolapları, okulun mülkü. | Open Subtitles | ولكن خزائن المدرسة هنا هي على ممتلكات المدرسة. |
| Özel mülkü izinsiz işgal ediyorsun ve sözleşmeli bir işe engel oluyorsun. | Open Subtitles | أنتِ تتعدي على ممتلكات الغير وتعيقي مواصلة عمل متعاقد. |
| Bu mülkü zorla geri almaya çalışmak pek iyi bir fikir değil. | Open Subtitles | إنها فكرة سيئه محاولت أخذ الممتلكات الخاصة بالقوة |
| Çiftlik ve mülkü idare etmek zor iştir. Hele ki bugünlerde. | Open Subtitles | زراعة العقار عمل شاق وخاصة في هذا الوقت. |
| Burası onun özel mülkü, yapabileceğim pek bir şey yok. | Open Subtitles | إنهم في ملكيته الخاصة لا يمكننا عمل أي شيء |
| Gerçekten mülkü parçalara ayırıp lokma lokma satmaya mı başlayacağız? | Open Subtitles | هل نريد حقاً البدء بتقسيم الملكيات لفتات وبيعها تدريجياً؟ |
| Bu sizi şaşırttıysa hanımefendi mülkü satmaya karar verdiğini öğrenince nutkunuz tutulacaktır. | Open Subtitles | حسناً، سيّدتي إن كان هذا يُفاجئك فستُصعقين عند معرفتك أنّه وافق على بيع الملكيّة |
| Lord Grantham, elbette Bay Crawley'nin, mülkü kendine yeter hâle getirme amacını sorgulamıyorsunuzdur. | Open Subtitles | بالتأكيد، لورد "غرانثام" أنت لا تُشكك في هدف السيد "كراولي" -لجعل المُلكية مُكتفية ذاتياً؟ |
| Ayrıca son mülkü de sizin tarafınızdan Kraliyet Ordusu'na parselleniyor. | Open Subtitles | و أن آخر ما بقى من ممتلكاته قد تمّ توزيعه للجيش الملكي من قِبلك أنت |