| Bu o değil. Bizim aradığımız kişi bir karıncaya benziyor. | Open Subtitles | إنه ليس هو, الشخص الذي نبحث عنه يبدو مثل النمله |
| Bu konuda hiçbir görüş belirtemem ancak bu kesinlikle o değil. | Open Subtitles | لا أجرؤ بفرض رأي على ذلك ولكن هذا بالتأكيد ليس هو |
| - Bilmiyorum, hiç farketmez. Mesele o değil. Bunu uzun zamandır düşlüyorum... | Open Subtitles | لا أعرف الى أين الى أي مكان لا يهم ليس هذا المغزى |
| Mesele o değil. Çok daha fazlası olduğunu ikimiz de biliyoruz. | Open Subtitles | هذا ليس بيت القصيد، نعرف أنّ في الأمر أكثر من ذلك. |
| o değil! Bunu uyduruyorsun! Benimle oynuyorsun! | Open Subtitles | إنها ليست هي ، أنت تختلق الأمر أنت تعبث معي |
| - hepsini dışarı aldım. - Hayır, Hayır, bu o değil. | Open Subtitles | هل هو من الاكل الذي عملته لا، لا، هو ليس ذلك |
| Sadece anlamanı istiyorum korkman gereken tek kişi o değil. | Open Subtitles | أريدك أن تعي أنّه ليس هو من يجب أن تخشاه. |
| Yani o değil. O zaman kimi arıyoruz hiçbir fikrimiz yok. | Open Subtitles | إذن، ليس هو المطلوب، إذن ليس لدينا فكرة عمّن نبحث عنه؟ |
| o değil ki, yan dairede oturan adam. | Open Subtitles | إنه ليس هو وإنما هذا هو الرجل في الغرفة التالية |
| Mesele o değil. Seni buna zorluyormuşum gibi geliyor. | Open Subtitles | ليس هذا ما في الأمر أشعر بأنني أسرع الأمور عليك |
| Mesele o değil. İnsan yalnız yaşayabilir. | Open Subtitles | ليس هذا الأمر المرء يستطيع أن يعيش بمفرده |
| Burada olmamın nedeni o değil, o yüzden gidebilirsin. | Open Subtitles | نعم.حسناً ، ليس هذا سبب وجودي هنا لذا تستطيع الذهاب ؟ |
| - Kimi kast ettiğimi biliyorsun. - Sorun o değil. | Open Subtitles | ـ إنّكِ تعرفين مَن أقصده ـ هذا ليس المقصد، إتفقنا؟ |
| Koyamam, çünkü benim işim o değil. Sunumu gösterebilir miyim artık? | Open Subtitles | لأن هذا ليس ما أقوم به أيمكنني أن أريكِ العرض فحسب؟ |
| — o değil, seni geri zekâlı! | Open Subtitles | ــ هذا ليس الخاتم أيها الأحمق ــ تراجعي أيتها الحقيرة |
| Önemli olan o değil. Madde 3A açıkça belirtir ki... | Open Subtitles | تلك ليست هي القضية البند3أ واضح بشأن هذه الحالة |
| Sorun o değil, birisinin başına metal bir boruyla vurmak kötü bir şeydir. | Open Subtitles | ضربك له بقوة ليس ذلك هو المهم ، من الخطر أن تضرب الناس على رؤسهم بإنبوب معدني |
| - Görevimiz o değil. - Emirlerimiz farklı. Burada daha-- | Open Subtitles | لا , هذه ليست المُهمة لدينا أوامر , نحن أقوياء |
| Ne gördün? Adamımız o değil. Kardeşinin burada yaşadığını biliyordu. | Open Subtitles | انه ليس من فعلها انه يعرف ان اخته تعيش هنا |
| Adamımız o değil. Bu senin profilinin yanlış olduğunu göstermez. | Open Subtitles | هو ليس الرجل المطلوب هذا لا يعني ان ملفك خاطئ |
| Tahta çıkmaya layık olan kişi o değil sensin. | Open Subtitles | الشخص الذي يستحق ان يصعد إلى العرش ليس هي بل أنت |
| Konu o değil ki, iyi bir Alman böyle davranmaz. | Open Subtitles | ليست هذه هى المسأله فالألمانى الحق لا يفعل هذا |
| Demek istediğim bu kadın gerçekte kim olduğunu önemsemiyorsa, Aradığın kişi o değil demektir. Ama onu kaybetmek istemiyorum, Mike. | Open Subtitles | كل مااقوله لو ان هذه المراة لاتهتم لك وانت على طبيعتك اذن هي ليست المناسبة لك لااريد ان افقدها مايك |
| Hayır, ama belki de evlenen sen olmak isterdin, o değil. | Open Subtitles | لا, لكن ربما تتمنّين بأنكِ أنتِ من سيتزوج, وليس هو |