| Çok teşekkürler ama bugün burada olmamızın nedeni ben değilim. | Open Subtitles | شكراّ لك كثيراّ ولكنى لست السبب فى وجودنا هنا اليوم |
| Burada olmamızın sebebi bu ancak ilk önce bir oda yapmalıyız. | Open Subtitles | وهذا هو سبب وجودنا هنا، ولكن يجب علينا أولا إفساح المجال. |
| Bayanlar baylar, bugün burada olmamızın sebeplerinden biri, | Open Subtitles | الآن أيها السيدات والسادة كما تعرفون أحد أسباب وجودنا هنا اللّيلة |
| Bizim burda olmamızın tek sebebi bu o olimpiyatlara katılsın diye burdayız. | Open Subtitles | إن السبب الوحيد لوجودنا هنا هو لأننا اتفقنا أنها ستذهب إلى الأولمبياد |
| Bugün burada olmamızın, başarılı olmamızın sebeplerinden biri de bu. | TED | وهذا جزء من سبب تواجدنا اليوم هنا وهو جزء من كوننا ناجحين |
| Bu akşam burada olmamızın sebebi yanında olacak kimsemizin olmaması. | Open Subtitles | نحن هنا جميعا الليلة لاننا ليس لدينا احد لنكون معه |
| Böylesine zeki olmamızın bir bedeli. | TED | الثمن الذي يتوجب علينا دفعه لكوننا أذكياء للغاية. |
| Pekala, burada olmamızın sebebi yarışmacılardan bir tanesi, | Open Subtitles | حسناً، سبب وجودنا هنا أنّ إحدى المتسابقات |
| Bu insanların vücutlarının içinde olmamızın bir nedeni olmalı, özellikle neden bu vücutlar, tamamen tesadüf olamaz. | Open Subtitles | لا أعرف أسباب عن وجودنا بهذين الجسدين لا يمكن أن يكون الأمر عشوائياً |
| Eğer insanlara yardım etmeyeceksek burada olmamızın sebebi nedir? | Open Subtitles | ما هو الهدف من وجودنا هنا لو أننا لن نساعد الناس ؟ |
| Burada olmamızın sebebi eski yöntemlerin işe yaramaması. | Open Subtitles | سبب وجودنا كلنا هنا أن الطرق القديمة قد خيبت أملنا |
| Gücümün yetmediği bir şeyi. Ama bu uzun zaman önceydi ve burada olmamızın sebebi bu değil. | Open Subtitles | شئ لا استطيع تحمله ، ولكن هذا كان منذ فترة طويلة ، وهذا ليس سبب وجودنا هنا |
| Bu, burada olmamızın tesadüf olmadığı anlamına geliyor. | Open Subtitles | هذا يعني أنّ وجودنا هنا .ليسَ من قبيل المُصادفة |
| Hasta. Burada olmamızın sebebi bu. | Open Subtitles | إنها مريضة هذا هو السبب الوحيد لوجودنا هنا |
| Berbat durumda olmamızın asıl nedeni de bu. | Open Subtitles | في الواقع هذا أحد الأسباب الرئيسية لوجودنا بهذا المأزق |
| Biz gençlerin burada olmamızın esas nedeni ailelerimiz ve bize verdikleri destektir. | Open Subtitles | لوجودنا هنا اليوم هو بسبب عائلاتنا وطريقتهم في دعمنا |
| Bakın burada olmamızın nedeni... ..kızım Gracie'nin size bir şey söylemek istiyor olması. | Open Subtitles | ممم ، اسمع سبب تواجدنا هنا هو ان ابنتي غريسي تود ان تقول شيئا |
| İşin aslı Ted bu karmaşanın içinde olmamızın tek sebebi bana hesap defterlerinin üzerinde oynamalar yaptırmış olman. | Open Subtitles | سبب تواجدنا في هذه المعمعة لأنكَ جعلتني أزوّر سجّلاتك. |
| Bu akşam burada olmamızın sebebi, yanında olacak kimsemizin olmaması. | Open Subtitles | نحن هنا جميعا الليلة لأننا ليس لدينا احد لنكون معه |
| Ve hepimizin yaşadığı bir şaşırtıcı bulgu sorunuyla başlıyor, dünyanın parçası olmamızın sorunu. | TED | وتبدأ بمسألة العينة الدخيلة التي نتعرض لها جميعاً، لكوننا جزء من العالم. |
| Bugünden sonra birlikte olmamızın seni savunmasız yaptığını anladım. | Open Subtitles | بعدما حدث اليوم، أدركتُ أنّ بقائنا سوياً يجعلكَ ضعيفاً. |
| Hayır, bu durumda olmamızın garip tarafı ne biliyor musun? Durum çok karışıklaştı. İnsanlara beraber olduğumuzu bile söyleyemiyoruz. | Open Subtitles | كلا, الغريب هو أن تكوني بوضع معقّد للغاية بأن نكون بموقف لا نستطيع حتى إخبار الناس, |
| Sanırım dönüşemiyor olmamızın sebebi benim. | Open Subtitles | أظنني السبب وراء عجزنا عن التحول |
| Burada olmamızın nedenlerinden biri olabilir. | Open Subtitles | يُمكن أن يكون له علاقة بسبب وُجودنا هُنا. |
| Asıl sorun birlikte olmamızın hayatlarımızı zorlaştırması. | Open Subtitles | المشكله ان هذا لم يكن قدرا ولكنك تحاولين جعله قدرا |
| Başka bir karmaşa daha var: Acınası şiddet yanlısı bir tür olmamızın yanı sıra inanılmaz fedakâr ve anlayışlı bir türüz. | TED | وهناك مشكلة أخرى، بالإضافة إلى كوننا جنسًا عنيفًا لحد البؤس، نحن أيضاً وبشكل غير عادي، الأكثر إيثاراً ورحمةً. |