ortak bir gerçeklikte yaşadığımızı kabul edebilmemiz için üç şey yapmamız gerektiğini söylemiştim. | TED | قلتُ ذلك لأتقبل أننا نعيشُ حقًا في واقع مشترك. علينا القيام بثلاثة أمور. |
Bu bir kuşağın, nasıl başaracaklarını bilmeseler bile, karanlık ve korkutucu bir hasıma karşı ortak bir amaca doğru harekete geçmesini sağladı. | TED | لقد أنشأ ذلك جيلا واعيا يسعى إلى هدف مشترك في مواجهة عدو مظلم ومخيف، حتى لو لم يعلموا كيف يمكنهم تحقيق ذلك. |
Tüm bu türlerin ortak bir ataya sahip olmuş olması gerektiğini biliyoruz. | TED | وبذلك ندرك أن جميع هذه الكائنات لابد أن يكون لها سلف مشترك. |
Ancak bu çalışmalar aynı zamanda göstermiştir ki, iletişim ortak bir zemine dayanır. | TED | ولكن تكشف هذه الدراسات أيضاً على أن التواصل يعتمد على أسس ومفاهيم مشتركة. |
Bana sorarsanız, bazen farklılıklarımıza o kadar takılıyoruz ki ortak bir noktamızı unutuyoruz. | Open Subtitles | ان سألتني احيانا نتعلق باختلافاتنا كثيرا و ننسى ان الشيء الوحيد المشترك بيننا |
Koreliler arasında ortak bir soruşturma yürütme çabaları sonuçsuz kaldı. | Open Subtitles | الجهود الرامية الى اجراء تحقيق مشترك بين الكوريتين قد فشلت |
Belki Kentler ve Luthorlar'ın gerçekten ortak bir yönü var. | Open Subtitles | ربما بين آل كينت وآل لوثر قاسم مشترك في النهاية |
ortak bir noktamız daha olduğunu bulmak güzel, sen ve ben. Değil mi? | Open Subtitles | ,من الجيد أن يكون بيننا شئ مشترك أنا و أنت, أليس كذلك ؟ |
Karantine dışındaki insanlar belirtiler göstermeye başlayınca ortak bir kaynağa bakmamız gerektiğini anladım. | Open Subtitles | عندما تعرض الناس خارج الحجر لنفس الاعراض أحتاجنا للبحث عن شئ مشترك آخر. |
Kabul etmek istemesem de, o bilgisayarla ortak bir yanımız var. | Open Subtitles | على قدر ما أنا مستاء من الإعتراف بهذا لدينا شيء مشترك |
Zirvenin detayları üzerinde anlaşıldıktan sonra Güney Kore ile ortak bir açıklama yapılacak. | Open Subtitles | بعد تأكيد تفاصيل هذه القمة سيكون هنالك إعلان مشترك مع المواطنين الكوريين الجنوبيين |
Siz, ben, güneş, yıldızlar, gördüğümüz herşeyin ortak bir noktası var. | Open Subtitles | أنت وأنا والشمس والنجوم وكل شيء نراه لديه شيء واحد مشترك |
Bir ay önce, Avusturyalılarla yaptığımız ortak bir operasyonla yakaladık. | Open Subtitles | قبضنا عليه منذ شهر فى عملية مشتركة مع القوات النمساوية |
Onun bu takıntısını doğruluyor ve onunla ortak bir deneyimi paylaşıyorlar. | Open Subtitles | إنهن يوافقن على وسواسه القهري و يحوله إلى تجربة مشتركة للترابط |
Vali, ortak bir paydada buluşmak için her zaman birlikte çalıştık. | Open Subtitles | أيها الوالى نحن دائما ً نعمل معا ً لإيجاد أرضية مشتركة |
Anlamı taşıyan ortak bir kod sayesinde iletişim kurduğumuzu sanıyoruz. | TED | نعتقد أننا نتمكن من التواصل لامتلاكنا لهذا الرمز المشترك والذي من خلاله يتم طرح ومشاركة المعنى. |
En sonunda, ben ve bu kadın, ortak bir şeye sahip olacağız. | Open Subtitles | بعد كل شيء، لي وهذه السيدة، حصلنا على الكثير من القواسم المشتركة. |
Hassas ve şiş göğüsler doğuma yaklaşırken oluşan ortak bir özelliktir. | Open Subtitles | الأثداء الحساسة و المتورمة هي شائعة في الفصل الثالث من الحمل |
Tanrı'nın kanunlarıyla beyaz adamın kanunlarının ortak bir noktası var mı anlamaya çalışıyorum. | Open Subtitles | في محاولة لمعرفة ما اذا كانت قوانين الله وقوانين الرجل الأبيض لديها أي شيء مُشترك |
Bu sermayenin ortak bir mülkiyet olduğunu bilmen gerek. | Open Subtitles | يجب أن تعلم أن ملكية هذا الصندوق مُشتركة. |
Doğru, biraz tuhaftı ama balıkçılık gibi ortak bir tutkumuz vardı. | Open Subtitles | يبدو حاد الطباع نعم, لكنه يشترك معي في حبي لصيد السمك |
Bazen ortak bir noktamız yok, birbirimizi tanımıyoruz gibi hissediyorum sanki yaratıcılarımız farklı kişilermiş gibi. | Open Subtitles | و هنالك أوقات أشعر كأن ليس هنالك شئ يجمعنا و كأننا لا نعرف بعضنا البعض أننا لم نوضع على نفس الأرض |
İşlerine yaklaşımları daha farklı olamayacakken, ortak bir şeyleri vardı. | Open Subtitles | بالرغم من أنه لا يوجد اختلاف أكبر من الاختلاف الذي كان بين طريقتيهما في العمل إلا أنهما كان لديهما شيئاً واحداً مشتركاً |
Hein, Larsen ve Shaw'in ortak bir noktaları varmış. | Open Subtitles | (واتضح أن (هين) و (لارسن) و (شاو يتشاركون شيئاً فيما بينهم |
İnanıyorum ki ortak bir sorunumuz var. | Open Subtitles | أعتقد بأنّنا نشترك في المخاوف المتبادلة. |
Bu neden toplumumuzda ve bütün dünyada bugün ortak bir sorun? Bunu neden Katolik Kilisesi, Penn State Üniversitesi futbol takımı veya ABD erkek çocuk izci kamplari gibi büyük kurumlarda | TED | لماذا تلك هي مشكلة شائعة في مجتمعنا وفي جميع أنحاء العالم اليوم؟ لماذا نسمع مراراً وتكراراً |
Böylece biz, ortak bir müzik videosu projesi için bazı fikirler etrafında dönmeye başladık. | TED | وبدأنا بتجاذب الأفكار لعمل مشروع فيديو موسيقي تعاوني. |
İkinizin ortak bir yönü yok. | Open Subtitles | أنتما الإثنان ليس بينكما شيء مشترك. |