| Öyle sandalye üzerinde oturman çok garip. | Open Subtitles | تبدو غريباً وأنت تجلس بهذا الشكل تراقبنى. |
| Sürekli içeride oturman sağlıklı değil. | Open Subtitles | لا تستطيع فقط أن تجلس هكذا دائماً إنه ليس صحياً |
| -Sen misin? Gayet iyi görünüyorsun. Gel buraya dostum, oturman lazım. | Open Subtitles | تبدو بصحة جيدة ، تعال يا صاح عليك الجلوس ، هيا |
| Trafikte olman, traş olman ya da parkta oturman, umrumda değil. | Open Subtitles | لا يهمني إذا كنت عالقا في حركة المرور أو الحلاقة أو الجلوس على مقعد في حديقة |
| Guadalupe bence oturman daha iyi olacak tamam mı? | Open Subtitles | غوادلاوبي , أظن انه من الجيد لكِ أن تجلسي حسناً |
| - Dün gece sana benimle oturman için herhangi bir şey yaptım mı? | Open Subtitles | هل أنا فعلت أو قُلت شيئاً ليلة البارحة لأجعلك تعتقدين أن جلوسك معي مناسباً ؟ |
| Benim arabayı kullanmam bekleniyor. Senin de yanımda oturman. | Open Subtitles | يجب علي أن أقود السيارة، بينما أنت تجلس بجانبي |
| Sanırım yerine gidip oturman daha iyi olacak, nişanlım burdan kalkıp kıçına tekmeyi basmadan önce. | Open Subtitles | أعتقد أنه من الأفضل أن تجلس هناك قبل أن يقوم خطيبى هذا بجلد مؤخرتك |
| -Üzgünüm ama bu çocukla oturman gerek | Open Subtitles | أسف ، ممنوع أصطحاب الأطفال بالداخل يجب أن تجلس مع الطفلة بالسيارة. |
| Orada öylece oturman çok aptalcaydı. | Open Subtitles | أعني ، كان تصرفاً غبياً بـ أن تجلس هناك وحسب |
| oturman lazım, tatlım. Bütün gün bir şey yememiş. | Open Subtitles | عليك أن تجلس يا عزيزي هو لم يأكل طوال اليوم |
| Başbakanın adına toplantıyı yönetiyorsan doğru sandalyede oturman gerekmez mi? | Open Subtitles | إذا كنت ستترأس الجلسة نيابة عن رئيس الوزراء ألا يجب أن تجلس على الكرسي المناسب؟ |
| ama bu arabada oturman onu evlendiği gerçeğini değiştirmiyor. | Open Subtitles | لكن الجلوس في هذه السيارة لايغير حقيقة أنها ستتزوج |
| Orası doluysa buraya oturman gerekiyor sanırım. | Open Subtitles | أظن أنه عليك الجلوس هنا, بينما هو جالس هناك |
| Tek istediğim sinirim geçene kadar benimle burada oturman. | Open Subtitles | كل ما أريده منك, هو الجلوس معي. إلا أن أصبح غير غاضب. |
| O sandalyede oturman yeter. Eve gelmek istiyorum. | Open Subtitles | تستطيعين الجلوس على هذا الكرسي فقط اريد العودة الى البيت |
| Aslında, sigortanın amacına göre devamında oturman gerekiyor. | Open Subtitles | يمكنني السير في الواقع ، لأغراض تأمينية فعليك الجلوس بالمقعد |
| - Evet, bir tepsi hazırladım ama senin ağzındaki elma ile üstüne oturman gerekmiyordu! | Open Subtitles | لقد وضعت طبقاً هناك و لم تضطري لوضع تفاحة في فمك و تجلسي عليها |
| - Evet, bir tepsi hazırladım ama senin ağzındaki elma ile üstüne oturman gerekmiyordu! | Open Subtitles | لقد وضعت طبقاً هناك و لم تضطري لوضع تفاحة في فمك و تجلسي عليها |
| Senden, tek yapmanı istediğim şey, bu sandalyeye oturman ve nefesini tutman. | Open Subtitles | كل ما سأطلبه منكِ هو أن تجلسي هنا وتحاولي التقاط أنفاسكِ |
| Burada oturman için bir başka sebebin olmalı. | Open Subtitles | هذا سبب آخر لعدم جلوسك على ذلك الكرسي على الإطلاق |
| Onun yanında oturman gerekmiyor mu? | Open Subtitles | حسنا الا يجب ان تجلسى معة ؟ |
| Grimaud sana bu soğukta burada oturman için yeterince para veriyor mu? | Open Subtitles | هل يدفع لك غريمو ما يكفي لتجلس هنا في البرد |