Açıkça görülüyor ki göğüs kanserine yatırımımız sonuçlar ortaya çıkardı. | TED | من الواضح أن استثمارنا في سرطان الثدي قد أثمرعن نتائج. |
Değiştirilebilir olmaları ise çok olumlu sonuçlar verme şeklinde olabilir. | TED | وكلاهما تقبل التحوير بطرق يمكنها أن تقدم نتائج إيجابية للغاية. |
Bu sonuçlar birkaç senelik çok sıkı çalışmanın ardından elde edildi. | TED | لقد حصلنا على هذه النتائج بعد عدة اسابيع من العمل المضني |
Şimdi İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki döneme geldiğimizde, tesadüfi sonuçlar daha da ilginçleşiyor. | TED | وعندما ننتقل الى الفترة التي تلت الحرب العالمية الثانية فإن العواقب الغير مقصودة تصبح أكثر إثارة |
Böyle durumlarda, aklımızı veremediğimiz zamanların farkında değilken yaptılarımız bazı sonuçlar doğuruyor. | TED | وعندما يحدث هذا، عندما يتشتت انتباهنا دون أن نلاحظ، ستكون هناك عواقب. |
Şu haliyle, sizin de gördüğünüz gibi, sonuçlar biraz komik. | TED | حسنا حاليا، كما يمكن أن تروا، النتيجة قد تكون نوعا ما مضحكا. |
Aynaya bakarak bunun üzerinde çalışabilirsiniz. Çok iyi sonuçlar alırsınız. | Open Subtitles | يمكنكَ العمل على تحسين ذلك بالمرآة وستحصل على نتائج مبهرة |
O yüzden sürekli aynı senaryoyu çalıştırıp farklı sonuçlar bekliyoruz. | Open Subtitles | لهذا نقوم بالتفكير بنفس الإحتمالات آملين بالحصول على نتائج مختلفة |
Ayrıntıları paylaşamam ama süren bir operasyonumuz var bu bize sağlam sonuçlar verecek. | Open Subtitles | لا يمكنني الخوض في التفاصيل ولكن لدينا مهمة حالية سيكون عائدها نتائج ملموسة |
- Her zaman iyi sonuçlar alamayabilirsin eğer insanların değişeceğine... | Open Subtitles | انه فقط دوماً لا يعطينا نتائج جيدة, رغم ذلك, صحيح؟ |
Sinir doku nakli ve yanal tatbikatlar müthiş sonuçlar doğuruyor. | Open Subtitles | التطعيم العصبي و الشواهد الجانبية تسفر عن نتائج غير عادية |
Meme vakasında, cerrahiden daha iyi sonuçlar aldık. | TED | وقد تحصّلنا على نتائج أفضل من جراحة الثدي. |
Bazı ilginç sonuçlar elde ettik, arka taraftaki Tepper öğrencilerinin oldukça ilgisini çekecek. | TED | حصلنا على بعض النتائج الشيقة وطلاب كلية تيبر في الخلف سيهتمون جدًا بهذا |
Bu yerleri inşa ettiğimizden beri olağanüstü ve beklenmeyen sonuçlar gördük. | TED | منذ بناء هذه المواقع، رأينا بعضًا من النتائج المدهشة وغير المتوقعة. |
Gerçekte önem arz eden şey: Gayret ederseniz düzenli olarak yapabileceğinizin en iyisini yapmak için, sonuçlar olması gerektiği şekilde olacaktır. | TED | هذا هو ما يهم حقاً: إذا بذلت جهدا لفعل أفضل ما تستطيع بصورة دائمة، فان النتائج ستكون كما ينبغي أن تكون. |
Bu durumda, sonuçlar oldukça kesindir. | TED | وفي هذه الحالة، العواقب على الأرجح وخيمة. |
Bu da beni üçüncü noktaya getiriyor: gerçek sonuçlar. | TED | هذا يقودني إلى نقطتي الثالثة: العواقب الحقيقة. |
Yani buluttaki küçük değişiklikler bile çok ciddi sonuçlar doğurabilir. | TED | لذا أي تأثير صغير للغطاء السحابي سيؤدي إلى عواقب وخيمة. |
Bunu başaramazlarsa, trajik sonuçlar ortaya çıkabilir. | TED | وحينما لا يتعاونون تكون النتيجة مأساوية. |
Asıl sorun anılarını unutman değil, anılarını unutmamaya çalışmanın yarattığı sonuçlar. | Open Subtitles | هذا لا يحصل ..بسبب فقدانك ذاكرتك بل نتيجة محاولتك الاحتفاظ بها |
Dediğim gibi, önemli olan sonuçlar. Sen sonuç alamazsan ben alırım. | Open Subtitles | كما قلت، يتعلق الأمر بالنتائج إن لم تستطع حلها، سأفعل ذلك |
Tekrar edersek, iyi kararların iyi sonuçlar getireceğini görebilirsiniz ve bu iki dönüşüm, ekonomi ve yapı, iklim ve düşük karbon iç içedirler. | TED | مرة أخرى ترون قرارات جيدة تأتي بنتائج سريعة، وهذان التحولان، الاقتصاد والهيكلة من جهة، والمناخ وتخفيض الكربون من جهة أخرى، مرتبطان بصفة وثيقة. |
Aslında, biz 120'nin üzerinde insana bunu uyguladık ve sonuçlar oldukça karışıktı. | TED | حسنًا، قمنا بالفعل باِستطلاع أكثر من 120 شخص، والنتائج كانت متفاوتة. |
İki eğitimli adamın aynı alete bakıp da nasıl birbiriyle alakasız ve fark yaratabileceğine inandıkları sonuçlar elde ettiğine anlam veremiyorum. | Open Subtitles | ارى بصعوبة إحتمالية رجلين يتفقدان بالأدوات نفسها يمكن ان يحصلون على استنتاجات مختلفة |
İpuçları araştırılmıyor, varılan sonuçlar keyfi, raporda bir dizin bile yok. | Open Subtitles | لأنها غير متتابعة أو الإستنتاجات انتقائية , أو بدون فهرس |
İnanıyorum ki, bize demokrasiyi öğreten de ortak verilerden sonuçlar çıkaran böyle bir topluma dahil olma süreci. | TED | و كوننا في عملية كوننا في مجتمع يُفكر من البراهين المشتركة للوصول إلى الاستنتاجات أعتقد أن هذا يعلمنا الديمقراطية. |
Ve bunun yaratacağı sonuçlardan dolayı daha az tatmindir, bu sonuçlar iyi olsa dahi. (Hepsi harika görünüyor. Hayal kırıklığına uğramak için sabırsızlanıyorum.) | TED | والنتيجة هي قناعة أقل بالنتائج، حتى وإن كانت نتائج جيدة. |
sonuçlar omurgana baskı yapan apsenin yok olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | نتائجك المخبرية بيّنت أن الخرّاج الضاغط . على نخاعك الشوكي قد خفّ |
Dolaıysıyla bir açıdan ortaya çıkacak sonuçlar için yapılan tasarımın aslında üretim ve dağıtım için yapılan bir tasarım demek olduğu anlaşıldı. | TED | لذا تبيّن أن التصميم للنتائج في جانب واحد حقيقة تعني التفكير في التصميم للتصنيع والتوزيع. |