Şimdi tercihinin Hope Kingston'a karşı erotomanik bir takıntı haline geldiğini düşünüyoruz. | Open Subtitles | و الآن نظن ان تفضيله تطور الى هوس جنسي شخصي بهوب كينغستون |
Bakın bilim iletişiminde ciddilikle ilgili bir takıntı var. | TED | تعلمون ، في محاولة توصيل العلوم هناك هوس بالجدية. |
Sanırım esas ilginç olan, şu an bedenin teknolojisini takıntı haline getirmiş olmam. | TED | واعتقد أن الشيء المثير للإنتباه هو أني الآن مهووس بتكنولوجيا الجسم. |
Fakat benimle ilgili sapık bir takıntı istemiyorum. | Open Subtitles | لكنّي حقا لست بحاجة إلى شخص مجنون بى او مهووس. |
Bence, bu takıntı yaratıcılığımızın ve üreticiliğimizin kaynağı ve kökenidir. | TED | بالنسبة لي .. هذا الهوس هو الاساس لكل الانتاج والابداع |
Bak adamım, demek istediğim bir takıntı seç ve onla kal. | Open Subtitles | أنظر يا رجل، كل ما قلته بأن تختار هاجس و تمسك به |
Bir sebebi kültürümüzün gençliği bir takıntı haline getirmiş olması. | TED | حسناً، أولاً لأننا ثقافة مهووسة بالشباب. |
İki gündür mektubu takıntı haline getirip beni deli ettin. | Open Subtitles | ليومان, كنت مهووساً بهذا الخطاب لقد جننتني |
Ve yıllar içinde, tuvaletlere karşı bir takıntı geliştirdim ve tüm dünyada gizlice tuvalete girip kameralı telefonumu da yanıma almakla tanındım. | TED | وعبر السنين، أصبح عندي هوس غير صحي مع المراحيض، وقد عُرف أنني أتسلل إلى المراحيض ومعي كاميرا هاتفي في جميع أنحاء العالم. |
Etek altına bakmak moda olmuştu, âdetler de takıntı haline gelmişti. | Open Subtitles | النظر تحت التنورة كان كل الغضب و فترة الدورة اصبح هوس المدرسة |
Henry kız arkadaşına döndüğünden beri Daniel'la ilgilenmeyi takıntı haline getirdin. | Open Subtitles | منذ أن عاد هنري إلى صديقته عندكِ هوس بالإعتناء بـدانيال |
Size cinsel dedim ya. Dürtü. takıntı gibi şeyler. | Open Subtitles | أخبرتك ، دوافعه جنسيّة معقد ، مهووس ، وما شابه |
Bugüne, seninle olan bu "çıkmama" işi nasıl gider diye takıntı yaparak başladım. | Open Subtitles | اعني اني بدأ هذا اليوم مهووس كيف سيمضي هذا اللا موعد معك |
takıntı hâline getirmişti o kadar takmıştı ki, H.G. endişelendi. | Open Subtitles | لقد كان مهووساً به مهووس جداً في الواقع مما أثار قلق اتش جيه |
Bu takıntı yüzyıllardır süregelmesine rağmen hala bizi yeniyor. | TED | وعلى الرغم من الهوس في قرون تلو قرون ما يزال يربكنا. |
Sonunda eve kapandım ve kendimi içkiye verdim. Fiziğin kutsal kâsesini aramak Bilim adamlarında takıntı haline gelmiştir, fakat keşfetmek istedikleri şeye hazırlar mı? | Open Subtitles | الهوس يقود العلماء لمتابعة كأس الفيزياء المقدسة, |
Bunu takıntı haline getirmeni istemiyorum sadece. | Open Subtitles | ولكنني لاأريدك أن ينتابك الهوس على هذه العلاقة |
Sonra yemek yarışmalarını izlemeye başlayıp takıntı haline getirdim... | Open Subtitles | ولكن بعد ذلك بدأت في مشاهدة تلك الطبخ العروض المنافسة وحصلت على هاجس. |
Ölüm düşüncesi onda takıntı oldu. Zavallı çocuk! | Open Subtitles | إنها مهووسة بأفكار الموت, يا صغيرتى المسكينة |
Sence niçin bu cadılar meclisini takıntı haline getirmiş? | Open Subtitles | لماذا تظنُ بأنه كان مهووساً بهذا الأمر بالذات؟ |
Bu konu benim için bir takıntı hâlini aldı ve davayı arkamdan gelenlere şutlayıp tatilin tadını çıkaramam. | Open Subtitles | صارت هوساً بالنسبة إليّ ولن أرحل وألقي بفظاعة كهذه على من يُنصّب بعدي |
Ama o zaman Bayan Blake-- Senin Brigit'e olan bağlılığın, ona hastalığında yardım etmek istemen bunlar ne kadar büyük bir takıntı olmuştu sende? Bunu herhâlde siz de merak etmiş olmalısınız, Leydi Sedwick? | Open Subtitles | ان تضحياتك لبريجيت ومحاولة انقاذها,كيف جعلك هوسك يبعد عن التأخير عن مساعدتها يا سيدرسك ؟ |
Bu adamı takıntı yapmış olman bence harika bir olay. | Open Subtitles | كان هذا جميلا جداً ان اجعلك تبدو مهوساً بذلك الرجل |
takıntı haline getirdiğin zaman çalışmak zor oluyor. | Open Subtitles | من الصعب الحفاظ على الوظيفة إن اصبحت مهووسًا بجزء منها |
Ama bu hastalıklı, bencil takıntı... | Open Subtitles | لكن هذا هووس اناني سقيم القلب |
Altın yıllarını eski davalarını takıntı ederek geçiren yaşlı kanun adamları gibi asla olmayacağını bana söylememiş miydin? | Open Subtitles | ألم تقم بإخباري من قبل أنه لن ينتهي بك المطاف كأحد رجال القانون الذين يمضون سنواتهم الذهبية مهوسون بقضايا قديمة؟ |
Ama, bunu takıntı haline getirmemeli, düş kurmamalıyım. | Open Subtitles | رغم ذلك، لا يجب أن أتخيل أو أشعر بالهوس. |
Bu takıntı beyni aşırı yükleme yaptıracak kadar büyüyünce... | Open Subtitles | الهواجس تصبح كبيرة لدرجة أن العقل يصبح تحت ضغط شديد جداً |