| Sizin için çok güzel taze bir balık da ayırdım. | Open Subtitles | لقد أحضرت أيضاً قدراً طيباً من السمك الطازج من أجلك |
| Babam ve ben şafak zamanı tarlada ağaçlardan taze havuçları toplarız. | Open Subtitles | نزلنا أنا و أبي إلى الحقل، لنلتقط الجزر الطازج من الأشجار |
| Bazı sürüler taze otlak arayarak yılda 3200 kilometreden fazla yol alır. | Open Subtitles | تسافر بعض القطعان أكثر من 2000 ميل سنوياً بحثاً عن مراعي جديدة. |
| Şefleri Alfred DuPont, her gün Florida'dan... taze yengeç kıskacı getirtiyor. | Open Subtitles | يحضر طاهيه ألفريد دوبون ..مخالب السراطين الصخرية الطازجة من فلوريدا يوميا |
| Belki de yuva zemini için sürekli taze saz getirerek kira ödüyorlar. | Open Subtitles | ربما أن جـرذان المـسك تدفع الإيجار وذلك بتزويد المنتجع بإنتظام بفراش جديد |
| Efendim. İzlediğimiz patikadan şu kanyona doğru taze at izleri var. | Open Subtitles | سيدي, هناك آثار حديثة لجياد غير قافلتنا متوجه نحو هذا الوادي الضيق |
| Her yıl toprağı taze kanla kutsadığı sürece bizi rahat bırakacak. | Open Subtitles | طالما تستطيع إبقاء الأرض مقدسة بالدماء الجديدة كل عام ستتركنا بشأننا |
| Ama düşününce de erken kalkan kuş taze eti kapar. | Open Subtitles | لكن مجدداً , من يصل أولاّ يحصل على البيض الطازج |
| Benim için, iyi hazırlanmış bir baget, fırından çıkmış taze, karmaşıktır, fakat körili soğan yeşil zeytin haşhaşlı peynirli ekmek karşıktır. | TED | بالنسبة لي .. الرغيف الفرنسي الطازج الخارج من الفرن متشعب.. بينما خبز البصل والزيتون الاخضر بالجبن .. هو التعقيد.. |
| '30'lar sonrası, yol şebekesi genişledi, kamyonlar demiryolunun yerini aldı, taze gıda daha çok seyahat etmeye başladı. | TED | ومنذ الثلاثينات، توسعت الطرق، أحتلت الشاحنات مكان القطارات، أصبح الطعام الطازج يسافر لأماكن بعيدة. |
| Bazi suruler taze otlak arayarak yilda 3200 kilometreden fazla yol alir. | Open Subtitles | تسافر بعض القطعان أكثر من 2000 ميل سنوياً بحثاً عن مراعي جديدة. |
| Sıçrayan ve Mekaniklerin taze izlerine rastladık 119. ve 2. yolda. | Open Subtitles | رأينا علامات جديدة لقافزات و آليات على طويق 119 و 2 |
| Kısa yaz yağmurlarının taze otlaklar çıkaracağı vadilere doğru gidiyorlar. | Open Subtitles | ،إنهم يقصدون الوديان حيث تُنبت زخات أمطار الصيف مراعٍ جديدة |
| Arada değişiklik yapıp taze meyve getirmek sizi öldürür mü? | Open Subtitles | لو أنكم أحضرتم بعضاً من الفاكهة الطازجة على سبيل التغيير؟ |
| taze meyveler de aslında fruktoz içerir, fakat dogaldirlar, ve meyvede bulunan fiberin hazmı yavaşlatması sayesinde aşırı yüklenmeye sebep olmazlar. | TED | تحتوي الفواكه الطازجة على سكر الفواكه، لكنه طبيعي ولا يسبب إثقالاً لأن الألياف في الفواكه تبطئ امتصاصه. |
| Şu an Berkeley'de, tamamen taze gıdaya geçtik. | TED | الآن في بيركيلي , أصبحنا نتعامل كلياً مع المنتجات الطازجة |
| Gelecekle ilgili taze umutların güveni askerlerle geri gelmiş gözüküyordu. | Open Subtitles | شعور بالثقة فى أمل جديد للمستقبل قد عاد مع القوّات |
| Hadi birkaç fotoğraf çek. Şurada taze cesetler var. | Open Subtitles | هيا, التقط بعض الصور جثث حديثة القتل هناك |
| Onu ilk gördüğümde, taze yaralarının geçmesi için acılı bir fizyoterapiye gidiyordu. | TED | عند أول لقاء لنا، كان يخضع لعلاجات ترويض طبي مؤلمة لكي يتعافى من جراحه الجديدة. |
| Eşek arıları avlarının sinir sistemini sokuyor ...ve onları felç ediyor ama etin taze kalması için avlarını öldürmüyorlar. | Open Subtitles | وهم أيضاً يقرصون كل جزء من جهاز الفريسة العصبي حتى يشلوها، بدل أن يقتلوها، لكي يحافظوا على اللحم طازجاً. |
| Yeni yıl -- dünyadaki tüm insanlar için taze bir başlangıcın kutlanması. | Open Subtitles | يحتفل الناس في كافة أرجاء المعمورة ببداية جديدة لهم في العام الجديد |
| İlk izlenimlerim; mürekkep taze, yani not son 48 saat içinde yazılmış. | Open Subtitles | حسنا ، أولى الإنطباعات أن الحبر حديث لقد كتبت الملاحظة خلال الـ48 ساعة الماضية |
| Bu şekilde avlanıyorlar. Kendilerini yiyecek kaynağına mandallayıp, etini taze tutuyorlar. - Ne yapacağım şimdi? | Open Subtitles | هكذا يصطادون يستولون على مصدر طعام و يبقونه طازجا |
| taze bir şeyi tadıyorsun, Tanrı'ya dokunduğunu zannediyorsun. | Open Subtitles | تذوّق شيئاً جديداً وستشعر أنك تلمس شيئاً عظيماً |
| Pençeyi buraya getirdiler. Yara da taze. Kılıcında da yeşil kan var. | Open Subtitles | لقد جلبوا مخالب الوحش إلى هنا والجرح حديثاً وسيفه مُلطّخاً بالدماء الخضراء |
| dedi. Gerçekten de sıcak bir günde tropikte içebileceğin en iyi besinli ve taze içecek, tabii ki içerim dedim. | TED | وهو أكثر مشروب منعش ومغذٍ يمكنك شربه في يوم حار في المناطق الإستوائية، لذا أنا قلت بالتأكيد. |
| taze taçlı ve söylemeliyim ki çok hoş bir görünüşe sahip. | Open Subtitles | ملكه طازجه ، و يجب أن أعترف أنها فى غايه الجمال |
| Şu taze Hava Fonu çocuklarını şov işine sokmak istiyorsun. | Open Subtitles | أحصلي على أولئك فقط وامزجي صندوق الهواء النقي بصناعة الترفيه |