| Babamın adres defterini böylece vaftiz hediyeleri için teşekkür notu gönderebilirim. | Open Subtitles | .دفتر عناوين أبوي ابي ارسلهم بطاقات شكر على كل هدايا التعميد |
| Ve bebeğimizin vaftiz babası oldun. Seni alçak, soğukkanlı piç kurusu! | Open Subtitles | ووقفت لتكون الأب الروحي لطفلنا أيها الوغد الذي لا قلب له |
| Kibirli olan vaftiz oğlunu uyardı ve eğer ölümü bir kez daha aldatırsa bunu hayatıyla ödeyecekti. | TED | وحذر ابنه بالمعمودية المتغطرس أنه لو قام بخداع الموت مرةً أخرى، سيدفع ثمن حياته. |
| Top oynarız, ızgarayı hazırlarız. Kumsalda barbekü eşliğinde vaftiz olur. | Open Subtitles | سنلعب الكرة ونضع الشوّاية ونقيم حفل تعميد وشواء على الشاطئ |
| Karım, çocuğunun vaftiz anası olduğu halde. | Open Subtitles | مع أن زوجتى هى الأم الروحية لبنتك الوحيدة |
| Doğum günleri. vaftiz törenleri... Sadece birbirimizi ziyaret ediyorduk. | Open Subtitles | المناسبات، حفلات التعميد كنا نذهب لنزور بعضنا البعض |
| Bedford'da papaz olarak geçirdiği yedi yıl içinde yaptığı tek vaftiz. | Open Subtitles | التعميد الوحيد الذي فعله خلال سبع اعوام كقسيسا في بيدفورد |
| Babamda vaftiz fotoğrafları var. | Open Subtitles | والدي حصل على الصور مرة أخرى من التعميد. بلى؟ |
| Sen benim vaftiz çocuğumu büyütmekten başka bir şey düşünme. | Open Subtitles | لا تقلق بأي شئ أكثر من تربية ابنك الروحي هنا |
| Buraya geldiğim tek gün vaftiz babamla konuştuğum gündü. | Open Subtitles | المرة الوحيدة التي كنت فيها هنا كنت أتكلم مع أبي الروحي |
| Belki Potter büyüyünce vaftiz babası gibi bir suçlu olur. | Open Subtitles | بوتر قد يكبر ليصبح مجرما، تماما مثل أبيه الروحي |
| Prensesi hızlıca iyileştirdi fakat prenses teşekkürlerini bile dile getiremeden Ölüm, sevdalı vaftiz oğlunu sürükleyerek oradan uzaklaştırdı. | TED | شفى الأميرة بسرعة، ولكن قبل أن تستطيع شكره، قام الموت بسحب ابنه بالمعمودية المتيم بعيدًا. |
| Ölümlülüğe hükmeden vaftiz oğlunun ahmakça teşebbüsünün cezası olarak, Ölüm, onun mumunu fitiline kadar kesti. | TED | كعقاب لمحاولة ابنه بالمعمودية الساذجة بالتحكم بالخلود، قلص الموت شمعته لتصل إلى فتيلها. |
| Duaya, insanları vaftiz etmeye başlamış, onları gözetmiş ve sonra çok gezmiş, oldukça ün kazanmış. | Open Subtitles | فبدأ فى الوعظ و فى تعميد الناس و إنقاذهم و قام بالسفر كثيراً و أصبح مشهوراً ، ليس مثل |
| Ya da, "Kızım vaftiz olacak, gelebilir misin?" gibi. | Open Subtitles | أو اليوم هو تعميد ابنتي هل يمكنك القدوم لتوثيق ذلك؟ |
| Karım, çocuğunun vaftiz anası olduğu halde. | Open Subtitles | مع أن زوجتي هي الأم الروحية لابنتك الوحيدة |
| Hayır, sana demedim. vaftiz oğlun ayak parmaklarımı eziyor. | Open Subtitles | كلا , ليس أنت أن ابنك الروحى يعبث بأصابع أقدامى |
| Ve Patrick ve Ellen'in çocukları için yazdığın o vaftiz duası. | Open Subtitles | و تلك الصلوات في المعمودية التي كتبتها لأبناء كارن و باترك |
| Örneğin, bir bebek vaftiz edildikten sonra ölse Cennet'e gider. | Open Subtitles | على سبيل المثال لو مات الطفل بعد تعميده سيذهب للفِردوس |
| Bir vaftiz peri anne benim için bunu yaptığından çok emindim. | Open Subtitles | وأنا كنت متأكدة أن العرابة الجنية قد فعلت ذلك فقط لأجلي |
| Ama ben vaftiz ebeveyni olmaya hazır değilim. Sakın sorma. | Open Subtitles | حسناً ، أنا لستُ مستعداً لأكون عراب للطفل لا تسأل |
| Bir katile dönüşerek ona bu vaftiz annesi perisi ilhamını veren bu duyguya ihanet etmiş olurdu. | Open Subtitles | أيمكن الآن ل ماكوين أن يعبر عن إعجابه حول جريمه قذره دون أن يخون الدماثه للسيده التى يمكن أن نطلق عليها أمه فى العماد ؟ |
| Bak, bir eve yerleşirsin, o çocuğu vaftiz ettirirsin ismini koyarsın. Her şey yoluna girer. | Open Subtitles | إسمع، عندما تستقر عمد هذا الطفل أعطيها اسماً، وكل شيء سيكون على ما يرام. |
| Rum Ortodoks Kilisesinde vaftiz edileceğin gün mü? | Open Subtitles | ان يتم تعميدك فى الكنيسة اليونانية الارتوذوكسية |
| Beulah vaftiz Kilise Korosu devlet hapishanemizin yetenekli bazı mahkumlarını da içeriyor. | Open Subtitles | وبيولاه كورس الكنيسة المعمدانية تضم الآن بعض السجناء الموهوبين من نظام السجون. |
| vaftiz babaları bu tür şeyler yapar. | Open Subtitles | هيا, هذه هى الاشياء التى يفعلها الاباء الروحيين , تعال معنا |