| Sonuçta; bilinç gibi bir şey hakkında insanların fikrini değiştirmek çok zordur, ve bunun neden bu kadar zor olduğunu sonunda anladım. | TED | إنه من الصعب جدا أن نغير عقول الناس عن شيء ما مثل ا لإدراك و تبين لي بشكل نهائي السبب في ذلك |
| ve bunun tartışılmaz bir doğruluk, hep doğru olduğunu sanırdım. | TED | و المفترض أن ذلك كان سطح حقيقي , دائما حقيقي |
| ve bunun ne kadar gıcık olduğunu biliyorum, yani karma çalışıyor. | TED | وأنا أعلم كم ذلك مزعج، لذلك فإن العاقبة الأخلاقية تعمل حقا. |
| ve bunun için Pentagon tarafından buhar edilen kaynakların sadece bir kısmı. | Open Subtitles | و هذا جزء من الأموالِ المهدره بواسطه وزارة الدفاع الأمريكيةِ لهذه العمليه |
| Bu da demektir bahsi artırıyoruz, ve bunun da tek anlamı var: | Open Subtitles | وهذا يعني رفع ما كان عليه سابقاً : وهذا يعني شيئاً واحداً |
| ve bunun sebebi, hem kamu sektöründe hem özel sektörde, karar alma yetkisine sahip kişilerin çoğunun, gerçekten tehlikede olmadıklarını hissetmesidir. | TED | وذلك بسبب أن أغلب الأشخاص الذين لديهم سلطات اتخاذ القرار في كلٍ من القطاعين العام والخاص لا يشعرون بأنهم في خطر |
| ve bunun internetle ilgili olduğunu söyleyebilirim. Bu bir rastlantı değil. | TED | وأود أن أشير أن لذلك علاقة بالإنترنت فلم يكن ذلك عفوياً |
| Bunun yerine, ana karakterin kararsızlığının derinliklerine ve bunun trajik sonuçlarına eğiliyor. | TED | فهي تسبر عوضاً عن ذلك أعماق تردد بطلها والعواقب الفاجعة لذلك التردد |
| Ve ne kadar süre devam edecek? ve bunun anlamı nedir? | TED | وكم من الوقت مازلنا نفعل ذلك ؟ وماذا يعني ذلك ؟ |
| ve bunun böyle olacağını Amiral Ramsey daha önceden bildi. | Open Subtitles | وادميرال رامسى تنبأ بان ذلك لم يكن ليحدث , تفصيليا |
| Ama sonra sen geldin ve bunun doğru olmadığını anladım. | Open Subtitles | لكـن ظهـرتِ أنت بعدهـا و أدركـت أن ذلك غيـر صحيح |
| Üzgünüm sana dün uğrayıp yemek getiremedim, ve bunun bir daha olmaması için elimden geleni yapacağım ama sen dışarı çıkamazsın. | Open Subtitles | أنا آسف لأنني لم آتي البارحة، ولم أحضر لك الطعام سأحاول ألا يتكرر ذلك مرة أخرى .. ولكن لا يمكنك الخروج |
| Evet, durumun ne kadar rezalet olduğunun farkındayız ve bunun nedeni ben değilim. | Open Subtitles | نعم و لكن الكل يعلم كم ان هذا فظيع و هذا ليس بسببي |
| Aslında bana sataşmaya başlamıştı ve bunun gerçekten yardımı oldu. | Open Subtitles | في الحقيقة، لقد بدأت في إغاظتي، و هذا ساعدني حقاً |
| Apaçık kendisinin Gig Limanı katili olduğuna inanıyor, ve bunun, onun sıradan hayatına bir anlam kattığına... inanıyor, ama... | Open Subtitles | من الواضح .. انه يؤمن بأنه قاتل غيغ هاربر و هذا هو الشئ الوحيد الذي يمنح حياته الغير ملحوظة |
| Tanıştığımızı sanmıyorum dostum ve bunun sizi ilgilendirdiğini de düşünmüyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد بإننا تقابلنا من قبل وهذا ليس من شأنك |
| onlara sabat diyorlar ve bunun canavar avı olması zor. | Open Subtitles | انهم يطلقون عليه مهرجان لطقوس السحرة وهذا فعلا غامض ومخيف |
| ve bunun anlamı, belki ufak bir parça çekersek, ... ... insanların sağlığında ve ömrünün uzunluğunda artış gösterebilir. | TED | وذلك يعني انه رُبما لو عدلناه قليلاً يمُكننا زيادة الصحة وإطالة عمر الناس |
| ve bunun anlamı tek başına hareket eden ulus devlet fikrinin, diğerleriyle bağlı olmayan, diğerleriyle çalışmayan, mantıklı bir poziyon olmadığıdır. | TED | وما يعنيه ذلك هو فكرة دولة وطنية بمفردها، ليست مرتبطة مع الآخرين، لا تعمل مع الآخرين، لم يعد اقتراحا مجديا. |
| Başta bir radyo buzulbilimci olduğumu söylemiştim ve bunun bir şey ifade etmesinin sebebi buz tabakalarının içini görmek için buz-tesirli hava radarının ana aracımız olması. | TED | أخبرتكم بداية أنني عالم أدرس الجليد بالموجات الإذاعية، وسبب أهمية ذلك أن الرادار الهوائي المخترق لطبقات الجليد هو الأداة الرئيسة التي نملكها للرؤية داخل الصفائح الجليدية. |
| Bir hastaneye gelirseniz size bakmak için kaç klinisyen gerektiğini ve bunun zaman içinde nasıl değiştiğini araştıran bir çalışma yapıldı. | TED | وهناك دراسة حيث أنهم يتطلعون في العيادات كم استغرق العناية لك إذا وصلت إلى مستشفى، كما أنها تغيرت مع مرور الوقت. |
| ve bunun gibi şeyler... basit ama sonucunda büyük değişikler yapabileceğimiz şeyler. | TED | وأشياء من هذا القبيل. والأشياء البسيطة مثل هذه تستطيع إحداث فرق كبير. |
| Bunu bulman benim orada olmadığımı gösterir ve bunun için çok üzgünüm. | Open Subtitles | عثوركِ على هذا يعني انني ميتة ولذلكَ انا آسفةٌ جداً |
| Dudakların ayrıkmış ve bunun arkadaşça bir öpüşme olduğunu sanmıyorum! | Open Subtitles | وهذا يعني أن شفتاك كانتا منفصلتان ولا أعتقد أنها مجرد قبلة صديق |
| Onlara kanalın şovu hala desteklediğini ve bunun geçici olduğunu söyle. | Open Subtitles | أخبريهم أن الشبكة لا تزال ترعى البرنامج, وأن هذا توقف مؤقت, |
| David, gücün bir bedeli vardır, ve bunun ödenmesi gerekir. Her zaman. | Open Subtitles | "ديفيد" ، القوه لها ثمن و الثمن يجب ان يدفع دائماً |
| ve bunun dalga etkisi Güney Los Angeles ve diğer Amerikan şehirlerinde olanlar bir hataydı. | Open Subtitles | والتأثير الانعكاسي لها (ماذا حدث في (لوس انجلوس وبقية الولايات الامريكية؟ كان هذا خطأً |
| Paraya ihtiyacım var ve bunun için gereken her şeyi yapacağım. | Open Subtitles | أنا بحاجة إلى المال ، و سأفعل كل ما يجب أن أقوم به للحصول عليه. |
| İkimize de hiçbir zaman zarar vermediğini söyledi. ve bunun doğru olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | قال إنه ما كان يؤذى أى منا وأعرف أن هذا حقيقى. |