"yerde" - Translation from Turkish to Arabic

    • مكان
        
    • حيث
        
    • المكان
        
    • مكانك
        
    • مكانٍ
        
    • على الأرض
        
    • حيثما
        
    • الأرضية
        
    • الارض
        
    • حيثُ
        
    • بمكانٍ
        
    • أينما
        
    • أماكن
        
    • مكانه
        
    • موقع
        
    Ve bu sadece uzaktaki gelişmekte olan dünyada değil, her yerde. TED وليس ذلك فقط في عالم نامي بعيد، إنه في كل مكان.
    Hadi onlara kulak verelim böylece her yerde işe yaradığını ispat edebilsinler. TED دعونا نعطيهم الاهتمام حتى يتمكنوا من اثبات انها تنجح في كل مكان.
    Böylece bir karınca kraliçenin yakınında bir yerde işe girişebilir. TED بذلك ، فالنملة تبدأ في مكان ما بالقرب من الملكة.
    Den Bosch'da doğdum, ressam Hieronymus Bosch'un adını aldığı yerde. TED ولدت في دن بوس، حيث أخذ الرسام هيرونيموس بوس اسمه.
    Olmam gereken yerde olduğumu biliyordum, evimde olduğumu biliyordum ve o günden beri TED علمت بعدها أنه المكان المناسب لي وشعرت أنه بيتي، وأني لم أتكلم معك
    Ve neye benzediğini biliyorlar çünkü fotoğraflarını neredeyse her yerde gördüler. TED ويعرفون ما تبدو عليه لأنّهم رأوا صور لها في كلّ مكان.
    Belirli bir zamanda, ülkede bulunan insan sayısı belirli olduğuna göre, belki bireysel etkimizin daha hafif olacağı bir yerde yaşamayı seçebiliriz. TED وهناك الكثير من الناس في هذا البلد في أي وقت من الأوقات، ويمكننا أن نختارالعيش في مكان ربما سيكون أثرنا عليه أخف.
    Hayatınızın bu pakete bağlı olduğunu hayal edin, Afrika'da bir yerde ya da New York'ta, Sandy kasırgasından sonra. TED تخيل إن كانت حياتك تعتمد على هذه الرزمة، في مكان ما في أفريقيا أو في نيويورك، بعد إعصار ساندي.
    Ne zaman oğlumdan bir mektup alsam, hayal edebileceğiniz en karanlık yerde görülen bir ışık demeti gibi geliyordu. TED ومنذ مدة كنت أود الحصول على رسالة من ابني، كانت مثل شعاع من الضوء في أحلك مكان يمكن تخيله.
    Bu yaratıkları Kuzey Amazonlarda yaşadıkları yerde, Akuyiro kabilesinin vatanında ziyaret edelim. TED لنزر مكان عيش هذه المخلوقات في شمال شرق الأمازون موطن قبيلة الأكوريو.
    İyi tasarım ve halk gururunun birleşimi her yerde ihtiyacımız olan bir şey. TED إرتباط التصميم الجيد و الفخر و الإعتزاز هي شيئ نحتاجه في كل مكان.
    Performans, sanatçının belli bir zamanda, seyirci önündeki bir yerde yaptığı zihinsel ve fiziksel kurgudur ve sonra enerji diyaloğu gerçekleşir. TED العرض هو البناء المادي والعقلي الذي يقوم به المُؤدي في وقت معين في مكان ما أمام جمهور ثم يتولّد حوار ساخن.
    Görünen o ki baba başka bir yerde yemeğe davetli. TED ويبدو الأب قد تلقى دعوة لتناول العشاء في مكان آخر.
    Zararlı bir böcek gördüğün yerde şimdi gelecekteki gözde biranı tattığını düşün. TED حيث كنت ترى استخدام الافات، الآن فكر في تذوق بيرتك المستقبلية المفضلة.
    Yolculuğumuz uzayda başlıyor, maddenin yoğuşma ile küreler halini aldığı yerde TED تبدأ رحلتنا فى الفضاء، حيث تتكثف المادة الى فلك بمرور الزمن.
    Etrafta bir sürü erkeğin olduğu bir yerde yaşamak hoş olmaz mıydı? Open Subtitles لا يكون لطيفا للعيش حيث أن هناك الكثير من الرجال الآخرين حول؟
    Böyle bir yerde çalışmak da çok canımızı sıkmıyor tabii ki. TED ،وأن القيام بهذا في مثل ذلك المكان لن يتسبب في أضرار
    Her yerde seni aradım. Birleşik Devletler'e gönderilmen için emir var. Open Subtitles أبحث عنك في كل مكانك وصلت أوامر تنقل واجبك إلى الوطن
    Dışarıda bir yerde hiç tatmadığınız kadar yumuşak bir et var. Open Subtitles في مكانٍ ما خارج هنا يوجد اللحم الطري الذي يعجبك طعمه
    Ama unutmayın ki, bu ağaçlar gerçekte balinalardan daha büyüktür ve bu da demektir ki, bunları yerde yanlarından geçerken anlamak imkânsızdır. TED ولكن عليك ان تتذكر ان هذه الأشجار أكبر من الحيتان، وهذا يعني انها من المستحيل ان نفهمهم بينما نمشي على الأرض بجوارهم.
    Gözün görebildiği her yerde çok çeşitli gemiler vardı. Etraf çevriliydi. Open Subtitles حيثما ذهبت ببصرك كنت ترى مدفع من عيار ما يطلق نيرانه
    Binalarının arkasında yerde beyaz şeylere hiç dikkat etmedin mi? Open Subtitles هل لاحظت يوما ذلك الشيئ الأبيض في الأرضية خلف مبناهم؟
    Abby deponun yerde ne kadar kaldığını tahmin etti değil mi? Open Subtitles آبي حسـبت الفترة التي كانت بها على الارض ، أليس كذلك
    Tatlım, özel hayatımızı ait olduğu yerde yatak odamızda tutalım. Open Subtitles عزيزتي ، لنبقي علاقتنـا الخاصة في غرفة النومِ حيثُ تنتمي
    Elektriksel sorunlar, zayıf kan akışı olmaması gereken yerde kan olması. Open Subtitles مشاكل كهربيّة أو تروية دمويّة محدودة أو دم بمكانٍ ليس له
    Yapılacak en iyi şey budur. İnsan her yerde insandır. Open Subtitles أفضل شئ على المدى البعيد الناس هم الناس أينما ذهبت
    Bu, testin birçok farklı yerde yapılmasına olanak sağlar hatta evde bile, böylece her test yapılması gerektiğinde doktora gitmeye gerek kalmaz. TED فهذا يجعل الجهاز قابلا للاستخدام في أماكن عدة حتى بالمنزل لذا، لا داعي لزيارة الطبيب، في كل مرة يتم بها إعداد الفحص.
    Onu olduğu yerde bırak ve yanına biraz para ver. Open Subtitles اتركها فى مكانه واعطى المالك بعض الاموال الى جانب ذلك
    Daha önce de çok oldu. Başka bir yerde bekletiliyorlar. Open Subtitles العمال الكثيرين الذين كانوا عندكِ ينتظرون التواجد في موقع آخر.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more