| Bir kurban seç, zehirle ve onu bir otele gönder. | Open Subtitles | ثم اختيار مهجورة من الشارع، السم له، ثم إرساله إلى فندق. |
| Beni kavgalar, ayrılıklar, tabancalar, Sandomir ve zehirle bitecek her türlü korkunç maceraya atmaktan hiç çekinmiyorsun! | Open Subtitles | لا تفكر بتعريضي لأنواع من المغامرات المرعبة التي تنتهي بالمشاجرات و الأفتراق و أطلاق النار من المسدسات, و السم |
| Size acayip gelmiyor mu, müfettiş, böyle ince hesaplanmış bir cinayet işleyen birinin, cebinde zehirle yakalanması? | Open Subtitles | ألا ترى سيدي المفتش, أنه بحساب الجريمة أن يتم اكتشاف الزجاجة التي تحمل السم في جيبه ؟ |
| Yakınındaki insanın, seninle biraz daha vakit geçirmek için kendisini üç yıl boyunca zehirle doldurmasını izlemek, sizinle kalıyor. | TED | لأنك عندما تشاهد من يُهمك يملأ نفسه بالسم لمدة ثلاث سنوات، ليتمكن من البقاء معك لفترة أطول بقليل، ذلك يبقى معك، |
| Bazıları gerçek, bazıları zehirle doldurulmuş robot. | Open Subtitles | بعضها حقيقي والبعض الآخر ثعابين آلية مملؤة بالسم |
| Unutma, zehirle temas çok tehlikeli. | Open Subtitles | تذوق السمّ مهم جدّاً. لا تنسي ذلك. |
| Zehrin adı disulfoton. Bu, zehirle tepkimeye girip nötralize edecek. | Open Subtitles | السم اسمه الدايزلفوتون يفترض أن يرتبط هذا به و يقضي على السم |
| Bu zehirle seni sonsuza kadar ağlatıcam... | Open Subtitles | بواسطة هذا السم الذي صنعته سأجعلك تبكي للأبد |
| Bebeği zehirle bırakamam, ve köpeği de bebekle birlikte bırakamam. | Open Subtitles | لا يمكنني ترك الطفلة مع السم ولا يمكنني ترك الكلب مع الطفلة |
| Anne birşey söylemeden önce, sana şunu hatırlatmak isterim, orda kolunda bir poşet dolusu zehirle oturup, titreyen...ve, üşüme nöbetleri sırasında ısınmaya çalışan sen değilsin. | Open Subtitles | قبل أن تقولي كلمة أخرى يا أمي تذكري أنكِ لستِ من كانت تجلس هناك مع كيس كبير من السم يقطر في ذراعها |
| Holden'i öldüren zehirle bağlantısını kuracak bir şey yok elimizde. | Open Subtitles | ليس لدينا أي شيء يربط بينها و بين السم الذي قتل هولدن |
| Ama az miktarda yemek... sistemindeki büyük miktarda zehirle tutarlı görünmüyordu. | Open Subtitles | لكن لم تحتوي كمية الطعام الصغيرة على كمية كبيرة من السم في نظامها |
| Hayır, yanılıyorsun. Bardağın dolu kısmını görüyorum, ama zehirle dolu. | Open Subtitles | كلا، أنتِ مخطئة، أراها نصف ممتلئة ولكن بالسم |
| Aslında iştahını seni zehirle vurduktan sonra elde ediyorsun. | Open Subtitles | صحيح عندما تستعيد شهيتك عندها يضربونك بالسم ثانية |
| Suyla seyreltiliyor, zehirle karıştırılıyor ve cinayeti iş için araç olarak gören bir grup suçlu tarafından yasa dışı satılıyor. | Open Subtitles | تم تخفيف تركيزه، خلطه بالسم وبيعه بصورة غير قانونية من طرف مجرمين يعتبرون القتل سوى وسيلة للتعامل |
| İçerisi zehirle dolu olabilir. İlk ben gireceğim. | Open Subtitles | قد يكون هذا المكان ممتلئ بالسم سأدخل أولاً |
| zehirle ya da boğularak. Hangisi olacağına daha karar vermedim. | Open Subtitles | ،إما السمّ أو الغرق لم أقرر بعد |
| Fakat çocuklarımızın kulaklarına tecavüz etmesine karşı bu zehirle savaşmalıyız! | Open Subtitles | ولكن عندما يأتي الأمر لإغتصاب آذآن أولادنا بذلك السُم يجب أن نُحارب حسناً , انهم - |
| Führer'in kanının nadir bulunan bir zehirle kirletildiğini öğrendik. | Open Subtitles | اكتشفنا أن دماء الفوهرر ملوثة بسم نادر. |
| Kocasını, keşfedilmesi zor bir zehirle öldüren bir kadın hakkında. | Open Subtitles | حول a إمرأة التي تَقْتلُ زوجَها إستعمال a سمّ غير قابل للتقصّي عملياً. |
| Midesi zehirle doludur, zehiri vücudu reddeder ve o da ölmez. | Open Subtitles | معدته اصبحت ممتلئة بالسمّ الذى يلفظه جسده ولم يمت |
| Kendine bir tane al, içini zehirle doldur, gittiğin yoldan da geri gel. | Open Subtitles | لتجلب لك فأس واحد، و أغطسه بالسُم. و لتعد بنفس الطريق الذي ذهبت بهِ. |
| Eğer zehirle doluysan, onları içeri alamazsın. | Open Subtitles | لا تستطيع أن تدعها تصل إلى هناك إذا كانت ممتلئة بالسموم. |
| Sanırım korkudan oluşan adrenalin zehirle birlikte etkili olacak. | Open Subtitles | أعتقد أن أدرينالين الخوف بدأ يعمل مع السّم |